“Yenikapı mutabakatı” var mıdır?

“Yenikapı mutabakatı” var mıdır?

15 Temmuz darbe girişiminin ardından, ülkemizde kendiliğinden bir “milli birlik” havası estirildi. Darbeye karşı demokrasiyi savunma öne çıkarıldı.

CHP, önce Taksim’de, ardından da İzmir Gündoğan’da ‘darbeye karşı demokrasi’ amaçlı büyük mitingler yaptı. Bu mitinglere iktidar da destek verdi.

Sonra Yenikapı Mitingi gerçekleştirildi.

AKP tarafından düzenlenen bu mitinge, MHP ilk günden itibaren desteğini açıkladı. CHP’de mitinge temsilci göndereceğini açıkladı.

Ancak gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gerekse Başbakan Yıldırım, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun mitinge katılmasını istediler.

Bu ısrarlı davetler sonunda Kılıçdaroğlu’da Yenikapı Mitingine katıldı.

Miting sonrası “Yenikapı Mutabakatından” bahsedilmeye başlandı. Liderler arasında “milli birlik” anlayışının oluştuğu dile getirildi.

Oysa bu tamamen bir algı idi…

Çünkü ortada katılımcılar arasında bir ‘mutabakat’ yoktu.

Yani bir uzlaşma, anlaşma yoktu.

Sadece darbe girişimine karşı demokrasi için bir araya gelinmişti…

Hatta demokrasi konusunda dahi katılımcılar arasında ortak bir anlayış yoktu. Hangi somut koşullarda “milli birlik” oluşturulduğu da belirlenmemişti…

Çünkü katılan siyasi partilerin demokrasi anlayışları birbirleri ile çelişiyordu.

AKP iktidarı daha çok çoğunlukçu bir demokrasi anlayışından yanadır. ‘49,5 oy aldım. Her istediğimi yaparım’ düşüncesi ile hareket eden bir yönetim anlayışına sahiptir.

CHP ise daha ziyade çoğulcu bir demokrasi anlayışına sahiptir. İki partinin demokrasi anlayışı çelişir…

‘Ben güçlüyüm her istediğimi yaparım’ anlayışı çoğulcu demokrasiye uymaz!

OHAL ilanı ve sonrası KHK’ler ile yapılanlar daha ziyade çoğunlukçu demokrasi anlayışına uygundur.

Yani otoriter, parti devleti anlayışına uygundur.

TBMM’yi devre dışı bırakarak aslında “milli irade” ve ulusal egemenlik anlayışına da aykırı bir uygulamadır.

Nitekim bunca iç ve dış gelişmeler yaşanırken TBMM’nin tatil edilmesi de bu duruma kanıttır.

15 Temmuz sonrası söylenen, “devleti sıfırdan yeniden kuracağız” sözü de bu amaca işarettir.

‘Parti devleti’ mantığı ile bu adımlar atılırken, muhalefetinde kendilerine destek verilmesi isteniyor. Dayanak noktası ise “Yenikapı Mutabakatı…”

Ve “milli birlik” vurgusudur.

Olmayan bir mutabakat üzerinden hareket edilmektedir.

Sadece ‘darbeye karşı demokrasi’ konusunda bir araya gelme vardır. Ama partilerin demokrasi anlayışları da farklıdır.

İktidar için demokrasi, ‘amaç’ için ‘araç’ olarak kullanılmaktadır.

‘Amaç’ nedir? Attığı adımlara bakacak olursak otoriter tek parti anlayışıdır. Yani ‘bütüncül demokrasidir.’

CHP böyle bir ‘amaca’ destek olabilir mi?

Olmaması gerekir.

Darbe girişimi sonrası CHP liderinin Taksim, Gündoğdu ve Yenikapı’da dile getirdiği 12 maddelik ‘manifesto’ önemli talepleri dile getiriyordu.

Eksikleri olsa da…

İktidardan demokrasi için önemli olan bu ‘manifestoya’ destek geldi mi?

Gelmedi… Bu konuda tek söz dahi etmediler.

O ‘Manifestonun’ birinci maddesi, “camiye,  kışlaya ve adliyeye siyaset sokulmasın” diyor.

Yanlış mı?

Sadece eksik… Bu maddeye ‘okula ve kamuya’ eklemesi yapılmalıdır.

Hatta okul ve eğitim öncelikli olmalıdır.

Darbe girişimini yapan FETÖ’de, 15 Temmuz’a giden sürecin ilk tohumlarını eğitim yolu ile atmadı mı?

Ve 15 Temmuz bir ilkenin yaşamsal önemini ortaya çıkardı.

Bu ilke laikliktir…

Bugünlere laiklik ilkesinden ödünler vererek gelinmedi mi?

Tarikatlar ve cemaatler bunun sonucu değil midir?

Ama 15 Temmuz sonrası iktidarın bu ilkenin önemini kavradığını göremiyoruz. Ağızlarından güçlü bir laiklik vurgusu hiç çıkmıyor!

Demokrasiyi ‘amaç’ için ‘araç’ olarak görenler neden laiklik vurgusu yapsın?

Yaparsa bu bindikleri dalı kesmek olmaz mı?

Bu açıdan “Yenikapı Mutabakatı” diye bir şey yoktur. Kimse kendisini kandırmasın.

O günü şartlarında bir araya gelinmiştir.

Hepsi o kadar.

Çünkü iktidar partisi ile ana muhalefet partisinin demokrasi anlayışı birbirinden oldukça farklıdır.

İktidar için demokrasi ‘araçtır’…

Ana muhalefet için, ulaşılması gereken amaçtır…

Son gelişmeler, iktidarın 15 Temmuz darbe girişimini de, ‘amaç’ için ‘araç’ olarak kullandığını göstermektedir.

KHK’lar dikkatlice irdelendiğinde bu gerçek görülecektir.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?