YAŞAMASINI İSTEMEDİLER 17 YAŞINDA İDAM ETTİLER

YAŞAMASINI İSTEMEDİLER 17 YAŞINDA İDAM ETTİLER

Evet,
Yaşatmak istemediler….
13 Aralığın şafağında darağacının altına getirdiler…
Acımasız bir şekilde boynuna yağlı urganı geçirdiler.
Onu -çocuk yaşı dedikleri- 17 yaşında ipe çektiler!
Hatta ölüme göndermeden birkaç gün öncesinde;
Utanmadan “asmayalım da besleyelim mi?” dediler!
Adı: Erdal Eren’di…
Giresun’un Şebinkarahisar ilçesindendi…
25 Eylül 1964 yılında dünyaya gözlerini açıp ‘merhaba’ dedi!
Anasının adı; Şadan
Babasının adı: Ahmet Eren’di
Doğdu mahalle Şebinkarahisar Kalesinin tam önündeydi…
Annesi ev hanımı, babası öğretmendi…
Ülke sorunlarına çocuk yaşlarda ilgi duymaya başlayan Erdal Eren, Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisiyken ‘Yurtseverlik’ gibi ağır bir sorumluluğun altına girmek istemiş ve “Yurtsever Gençlik Derneğinin” üyesi olmuştur…
Olaylı yıllardır…
Amerikalıların “bizim çocuklar” dediği Cuntacı generalleri henüz daha 12 Eylül faşist darbeyi yapmamışlardır!
Yapacakları ‘darbeyi’ halka meşru göstermek için olayların daha çok artmasını ve at izinin-it izine karışmasını beklemektedirler!
Yani kontrgerilla gece-gündüz ortalıkta cirit atmaktadır!
Hemde öylesine cirit atmaktadır ki;
Öğleden önce sağ yanına, öğleden sonra sol yanına dönüp yatmaktadır!
Kimin kimi vurduğu belli değildir!
Sonradan yapılan açıklamalara göre bilenen tek şey; olayların iyice zıvanadan çıkarılıp, olgunlaştırarak ‘faşist darbeye’ hazır vaziyete getirilmesidir!
30 Ocak 1980
Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi olan Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğrencisi Sinan Suner faşistler tarafından öldürülür.
İki gün sonra,yani 2 Şubat 1980 tarihinde Yurtsever Gençlik Derneği, arkadaşlarının öldürülmesini protesto etmek için bir gösteri düzenlerler…
Yapılan gösteride polis ve jandarma itişip-kakışması içerisinde bir asker vurularak öldürülür…
Ve 24 kişi tutuklanarak polis karakoluna götürülür…
Kimin öldürdüğü belli olmayan askerin suçunu Erdal’a yüklerler.
İster ilahi bir tesadüf deyin, isterseniz -ayni ilçeden oldukları için- bile-bile adrese teslim sayın; öldürülen askerde Şebinkarahisarlı olup, adı Zekeriya Önge’dir…
Ve işin daha da kötü yanı, kimin öldürdüğü belli olmayan asker Zekeriya Önge, bir şekilde Erdal Eren’e akrabadır…
Kim bilir…
Bu belkide kontrgerillanın önceden yazdığı bir senaryo veya da bir tuzaktır!
Her neyse…
Tutuklanan 24 kişinin içerisinde birisinin adı; Erdal Eren’dir…
Ve derdest edilip tutuklanarak Mamak Ceza evine yerleştirilir…
Kimi zaman aç ve susuz bırakılır, kimi zaman işkence edilir…
Veeeeeee!…
Ve hiç vakit kaybetmeden, hızlı bir şekilde ‘İdamına Karar’ verilir.
Ebeveynleri ve sevenleri “yahu reşit olmayan çocuk asılır mı?” diye itiraz etseler de…
“İbret” olsun gerekçesiyle asma emrini veren yaldızlı apoletli komutanların en büyüğü şöyle demiştir;
“Asmayalım da, besleyelim mi?”
Kendince haklıydı bu Amerikan güdümlü komutan!
Çünkü yılanın başı küçükken ezilmeliydi!
Üstelik uzaklardan gelen emirde böyleydi!
Aaaaahh! ah!
Ne demeli, konuya nasıl bağlamalı bilmem ki!…
“Biz bağımsızlığımızı çoktan yitirmişiz” desem, birileri kalkıp buna itiraz edecek…
Yok, bunun tam tersine “Biz sapına kadar bir hukuk devletiyiz” desem, bu seferde birileri “yok daha neler” diyerek bana gülecek!
En iyisi sohbetimizi 13 Aralık 1980 yılında…
Ve 17 yaşında…
Darağacına gönderilen Erdal Eren’in, annesine ve babasına yazdığı mektubun -son bölümü- ile bitirelim;
“…………… ”
Anne, baba ve evlat arasındaki sevgi çok güçlüdür, kolay kolay kaybolmaz. Ve evlat acısının da sizin için ne derece etkili olacağını biliyorum. Ama ne kadar zor da olsa bu tür duygusal yönleri bir kenara bırakmanızı istiyorum. Şunu bilmenizi ve kabul etmenizi isterim ki, sizin binlerce evladınız var. Bunlardan daha niceleri katledilecek, yaşamlarını yitirecek, ama yok olmayacaklar. Mücadele devam edecek ve onlar mücadele alanlarında yaşayacaklar.
Sizlerden istediğim bunu böyle bilmeniz, daha iyi kavramaya çaba göstermenizdir. Zavallı ve çaresiz biriymiş gibi ardımdan ağlamanız beni yaralar. Bu konuda ne kadar güçlü, ne kadar cesur olursanız, beni o kadar mutlu edersiniz.
Hepinize özgür ve mutlu yaşam dilerim.
Devrimci selamlar
Oğlunuz Erdal
——————–
Işıklar içinde uyu güzel çocuk…
Darağacından toprağa düşürdüğün tohumlar bir gün yeşerecek!
Tarihin tekerlekleri geriye döndürülemeyeceğine göre;
O senin insanlık adına düşlediğin düşler, inan bana geçte olsa bir gün yeşerecek!…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?