Şeriat-Tarikat-Hakikat

Şeriat-Tarikat-Hakikat

Ehli Sünnet Alimleri, hayatı Allah`ın rızasına uygun yaşamanın yön ve yöntemlerini beyan etmek babında, Şer`i İlimleri esas alarak, Müslümanların Yol haritasını tespit ederlerken, “Şeriat-Tarikat-Hakikat” olgusuna dikkat çekmişlerdir, en ince detaya kadar.
Bunun anlamı şudur: Müslüman bir kişi, “İslam Hukuku, İlâhî Nizam, Müslüman`ca Yaşayış ve İslâmî Hayat Modeli” de denilen İslam Şeriatı`nı mutlaka öğrenecek, şeksiz ve şüphesiz olarak iman edecek, hayatı bu esaslara göre dizayn edecek, yaşayacaktır.

Daha sonra da, Tasavvufî ilimleri, Tarikat usul ve adabını iyice öğrenecek, bir Mürşid-i Kâmil`in rehberliği ve denetiminde bu hususta üzerine düşen görevleri ifa edecek ve böylece manevi cenahını kuvvetlendirmiş olacaktır.

Bu iki hususu müteakiben de İslâm`ı,  Şeriat`ı, tarikatı öğrenmiş; işin hakikatine vakıf olmuş kâmil bir Mü`min ve Müslüman olarak, dünya hayatını bu minval üzere devam ettirecek ve dolayısıyla, Âhiret Âlemine hazırlık yapacaktır.

İslam`ı yeteri kadar anlamadığımızdan ve yaşamadığımızdan dolayı, olması gerekenler ile olanlar maalesef bir biri ile mütenasip değildir. Şeriatın Ş`sini, tarikatın ve tasavvufun T`sini dahi bilmeyen, günlük hayatta herkese lâzım olacak kadar taharet bilgilerinden dahi habersiz olan sözde tarikat ehli cahil-cühela o kadar insan var ki; hem tavırları korkunç ve ürkütücü, hem de içinde bulundukları alem karanlık ve tehlikeli… Allah hidayet ve akıl vere…

Her hangi bir vesile ile, bir iki tasavvufi sohbete katılmış olan bu tür insanlar, cehaletinden aldığı cesaret ile her konuda ahkâm kesiyor, her konuda fetva veriyor, hüküm ihdas ediyor; bu hâl ne  kadar da korkunç ve tehlikeli, aman Ya Rabbi..!!!

İçinde yaşadığı girdaptan habersiz, inat mı inat, ukala mı ukala olan; sakalı, sarığı, cübbesi, şalvarı veya sözde tesettürü ile övünen ve yetinen bu hilkat garibeleri, İslâm Nizamını hayatın dışına iten ve dolayısıyla da reddeden, bir takım haramları meşrulaştıran, helâllerin icrasını zorlaştıran, temel olarak şirke ve küfre dayanan hevâî ve nefsî sistemlere kan ve can veriyor, idamesi için var gücüyle çalışıyor, maddi ve manevi olarak destek oluyorlar. Bu da yetmiyor, kendileri gibi olmayanları da dinden çıkmakla, küfre girmekle itham ediyorlar.

Müslümanlar açısından elzem olan, maneviyat dünyamızın olmazsa olmaz mesabesindeki tasavvuf ve tarikatı, bir takım yetersiz, art niyetli, ehliyetsiz ve liyakatsiz şarlatanların ne hale getirdiklerini görüyor musunuz Mü’minler? Çok azı istisna olmak kaydıyla, adına vekâle, dergâh vs. denilen oyalama, avutma, uyutma, uyuşturma ve narkozlama mekânlarında cahil Müslümanları ne hale koydular, bir bakar mısınız? Allah’ım! Ne hallere düştük, düşürüldük İlâhî…

Âcizane, işin hakikatine vakıf olan bir insan olarak, bazı tarikatlara “barikat” benzetmesini yapmakta ve Allah`a ulaşmak isteyen şuurlu ve samimi Müslümanların bu barikatları aşmaları gerektiğini, bu olmadığı takdirde işlerin zora gireceğini dile getirmekle ne kadar isabetli tespitler yaptığımı gün geçtikçe daha iyi idrak ediyorum Ve`s Selam…

Selam ve dua ile…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?