OĞUL, GELİN, YEĞEN, KUZEN, DAYI….KONTENJANI

OĞUL, GELİN, YEĞEN, KUZEN, DAYI….KONTENJANI

Son günlerin öncelikli tartışma konusu, yerel yönetimlerde ortaya çıkan yakın akraba, eş, dost kayırmacığına yönelik haksız atama ve kadrolaşmalar.
Liyakat, adalet, hukuk, kul hakkından söz edip, ‘mangalda kül bırakmayan’ların en yakınlarına sağladıkları sınırsız olanaklar, görülebildiği kadarıyla ortaya dökülmekte.
‘Bal tutan parmağını yalar’, ‘devletin malı deniz, yemeyen domuz’ sözlerine uygun hareket ederek, ‘Yağma Hasan’ın Böreği’ yaklaşımı ile, Tevfik Fikret’in ünlü ‘Yağma Sofrası/Han-ı Yağma’ şiirindeki, ‘Yiyin efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin, doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin…’dizelerinin hakkını veren, makamın sağladığı olanakları kişilerin ayağına getirerek, yakınlarını ‘özel adam, danışman, yönetici’ yapan yiğit başkanları ve ‘böyle gelmiş böyle gider’ anlayışında olan destekçilerini kutlamak gerek.
Benim memurum işini bilir’in mucidi Özal döneminde temeli sağlamlaştırılan ancak, AKP iktidarında iyice zirve yapan bu tür uygulamalar sadece belediyelerle sınırlı değil.
Kardeş, oğul, gelin, damat, kuzen… neredeyse tüm aile birey ve diğer yakınlarını kadrosuna yerleştiren, üniversitede akraba bağını perçinleştirerek, ‘aile üniversitesi’, ‘Ali Babanın Çiftliği’ne dönüştürenlerin becerilerine tanık olmaya devam etmekteyiz.
Liste, yakından uzağa doğru sürmekte.
Geriye kalanlar mı? Onlar için söylenen, ‘umut fakirin ekmeği, ye Memet ye’
Aylarca eve kapanıp, gecesini gündüzüne katarak sınavlara hazırlık yapma yerine, ‘dayı..’ bulduğunda, KPSS’den alınan 55-60 puana, adına ‘mülakat’ koydukları sınavda 95-100 puan eklenir böylece, yüz binlerce kişi arasında en yüksek puan alanı anında elersin.
Geçmişle yüzleşildiğinde, ekonominin dinamosu olarak bilinen KİT’ler, üst düzey bürokrat, general ve siyasilerin ‘arpalığı’ olarak görülmüyor muydu?
En az 50 yıl görev yapıp emekli olduktan sonra, hangi alanda üretim yaptığını dahi bilmediği KİT’lerin yönetimine dolgun maaşlarla getirilen general unvanlılara ne dersiniz?
Ya, ülke siyasetinin bu durumlara gelmesinde emeği olanlara sağlanan olanaklar?
‘Hak etmiyorsunuz’ diyenleri ‘edepsiz, terbiyesiz..’ olmakla suçlayan, 70’i geçen yaşına rağmen Cumhurbaşkanlığı YİK üyesi yapılan Bülent Arınç ve diğerleri aynı değil mi?
İktidar olma avantajını alabildiğine kullanan AKP’nin yaptığı binlercesi görmezlikten gelinirken, CHP’nin bir kez yaptığı aynı uygulamanın öne çıkarılması gayet olağan.
CHP’deki münferit uygulamayı dillerine dolayan ‘kendi gözündeki merteği görmeyen, başkasının gözündeki çöpü gören’ yandaş havuz medyası atağa geçirilmiş durumda.
Yanlış uygulamanın biri ile bini arasında fark olmamalı.
Önemlisi hak, hukuk, adalet çerçevesinde iş yaparak, eşit koşullarda yarıştırabilmek.
Üniversite öğrencisi olan oğlunu yönettiği belediyeye ait şirkete yönetici yapan CHP’li başkan utanmadan ve pervasızca, ‘güveneceğim kimseyi bulamadım’ savunması yapmakta.
Yakalanınca, ‘hatadan dönmek erdemdir’ savunması yeterli görülmemeli.
Tepkiler üzerine uygulamadan vazgeçen başkan, istifa etmeli ya da ihraç edilmeli.
AKP için gayet olağan olan bu tür uygulamalar CHP’de taraftar bulamaz.
Eşi ile birlikte aldıkları yüklü miktardaki ‘çifte maaşı’ eleştirenlere, ‘..sabrımızı sınamayın, aynı hizmetin karşılığında onlarca kat gelir temin edecekken devlet hizmetinde büyük fedakarlık gösterdik…’ diyebilecek olan AKP ve Bülent Arınç mantığı değil mi?
Yıllardır süregelen, AKP iktidarı ile derinlere kök salarak, yapısallaşmış yandaş kayırmacasına karşı CHP’nin önerdiği, “Siyasi Etik Yasası” çözüm olabilir mi?
AKP ve kayıtsız, koşulsuz destekçisi MHP’den destek görmesi mümkün değil. Bu ‘kanka’lardan, ‘aynı tas aynı hamam’ anlayışını bozmalarını beklemek hayal olur.
Devletin, toplumun ve yaşamın tüm alanlarında saydamlık, hesap verebilirlik, eğitim, toplumsal bilinç olmadan sonuç alınması alabildiğine zor.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?