ÖĞRETMEN OKULUNDAN ANILAR ÖNE ÇIKAN OLAY VE BOYKOTLAR

ÖĞRETMEN OKULUNDAN ANILAR ÖNE ÇIKAN OLAY VE BOYKOTLAR

Sohbet konumuza girmeden önce şunu belirtmek isterim ki;
“Ekonomik kriz başlamış”
“Dolar, bilmem kaç liraya çıkacakmış”
“Suudlu gazeteci başımıza iş açacak’mıymış”
“İşsiz kalanlar; iş bulacak’mıymış”
“Atama bekleyen öğretmenlerin; ataması yapılacak’mıymış”
Vesaire, vesaire…
Her Allah’ın günü -temcit pilavı- gibi sofraya getirilmesinden artık bunaldım!
Üstelik biz kiiiiiiiim?
Koskoca, boyumuzu aşan konuların üzerinde düşünüp-taşınarak ahkam kesmek bizim neyimize!
En iyisi biz geçmişe ait anılarımız kaybolmadan kurtarabildiğimiz kadarını -kayıt altına alarak- kurtaralım diyorum!
Ve hiç zaman geçirmeden bundan elli yıl önce Giresun Öğretmen Okulunda öğrenciyken yaşadığımız ilginç anıları hem sizlerle bu sayfa üzerinden ‘paylaşmak’ ve hemde -bir şekilde- kayıt altına almak istiyorum…
*** *** ***
Bizler Giresun Öğretmen Okulunda öğrenciyken, dönemin il Milli Eğitim Müdürü, Sami Pelitli olup ve oğlu Uğur Pelitli’de Öğretmen Okulunda okuyan öğrenci arkadaşlarımızdandı.
(Bugün aramızda bulunmuyor ışıklar içinde uyusun)
Uğur arkadaşımız, edebiyat öğretmenlerimizden Sadettin Öztürk öğretmenimiz bir ‘edebiyat ödevi’ verir, ancak Uğur verilen ödevi yapmadığı gibi Sadettin beyin; “Ödevini neden yapmadın?” diye sorunca, Uğur Pelitli arkadaşımızda (ister babasının Milli Eğitim Müdürü olmasının verdiği kuvvetle ve ister; kızlara hava atma ve güç gösterisi sayın. Ukalaca bir yanıt verince)
Sadettin beyde “Lütfen dışarı çık” diye Ugur’u dışarı atmak ister.
Uğur ise direnir ve çıkmak istemez.
Bu arada “çıkardın, çıkmazdın” itişip kakışması içerisinde Uğur, Sadettin beye birde yumruk vurur..
Ve Uğur sınıfı terk ederek, çıkıp gider.(Olay öğlen öncesidir)
Milli Eğitim Müdürünün oğlu olan Uğur arkadaşımız, olayı gider ve babasına (kendi lehine ve abartılı bir şekilde anlatınca) baba Milli Eğitim Müdürü’de, edebiyat öğretmenimizi aynı gün öğleden sonra (hiç soruşturma falan yapmadan) “Açığa alır”
Günlerden (aklımda kaldığı kadarıyla) Perşembeydi…
Edebiyat öğretmenimiz Sadettin beyin “açığa alınma” yazısı Okul idaresine hemen duyurulduğu için, olay biz öğrenciler tarafından da duyulur ve bir müddet şaşkınlık yaşanır…
Çünkü orta yerde düpedüz bir haksızlık vardır.
Üstelik asıl ‘disiplin cezasına’ Uğur arkadaşımızın çarptırılması gerekirken, tam tersine ‘haklı durumda’ olan edebiyat hocamız çarptırılıyor…
Hemde ‘haklı’ olduğu halde “öğretmenlikten açığa alınıyor”
Her neyse…
O dönemleri bilenler-biliyor da; bilmeyen genç kuşaklar için söyleyecek olursak; Öğretmen Okullarında Öğrenci Örgütleri vardı ve bir hayli de etkili ve yaptırım gücü vardı…
(burada öğrenci örgütü dedikten sonra hemen belirteyim. Sizlerle paylaştığım ikinci fotoğrafta)
Giresun Öğretmen Okulunun bir dönem Öğrenci Örgütü Başkanı olan: Hüseyin AKSU (ışıklar içinde uyusun)
Ortada duran arkadaşımız ise, yine Öğrenci Örgütü başkanı; Sabit Mustafa KARAİBRAHİM (daha nice yıllara)
Sağ baştaki arkadaşımız; okulumuzun kültürel etkinliklerinde en önde gelenlerinden olduğu gibi aynı zamanda arkadaşlarının sorunlarıyla çok yakından ilgilenen Cafer Tayyar KARAMAN (ışıklar içinde uyusun)
Önünde oturur vaziyette oturur vaziyette duran arkadaşımız ise; Cafer Tayyar KARAMAN’ın okulda en sevdiği arkadaşlarından;
Abbas ŞENSOY (ışıklar içinde uyusun)
Tekrar “açığa alınan” öğretmenimizin öyküsüne geri dönecek olursak; öğleyin sularında Sadettin beyin “açığa alındığını’ bizler duyunca hem Öğrenci Örgütü yetkililerimiz ve hemde bu tür konuları en iyi organize eden (eylem pratiğinde bir hayli usta olan) Cafer Tayyar KARAMAN ve birçok Örgüt üyesi arkadaşımız ‘Öğleyin Paydosunda’ okul bahçesinde dolaşırken ve guruplar yan-yana geçişirken;
“Akşam saat 9.00’da Büyük Limanda buluşacağız. Herkes kendi arkadaşına ve duymayanlara çaktırmadan duyursun” diyerek, disiplinli bir şekilde akşam 70-80 kişi Büyük limanda buluştuk…
Cafer Tayyar KARAMAN bir yükseltiye çıkarak, yarınki yapılacak “boykot” ve “eylem” hakkında yapmamız gerekenleri anlatmaya başladı…
Yatılı kızlarla diyalog kuracak arkadaşlar…
Gündüzlü okuyan kız arkadaşlara bilgi akışını yapacaklar.
Okul Kooperatifinden sorumlu arkadaşların (ki. başkan Sevim Karakütük ve üyelerden biriside bendim) Kooperatifin öğrencilere sattığı ‘kartonlar’dan (pankart ve dövizlerin yazılması için görevi bizler üstlendik ve sabahtan okula erken gelerek de hem yatılı kız arkadaşlarımızı ve hemde Kooperatif Başkanı arkadaşımız Sevim’i bilgilendirdikten sonra (üç kişi kooperatife girerek) Okul idaresinden gizli olarak ‘Döviz ve Pankartları’ yazıp hazırladık…
İş bölümü yapılmış ve herkes ne yapacağını biliyor…
Vakit yaklaşıyor…
Derken okulun ilk zili çalıyor…
Ve tüm öğrenciler, her zaman olduğu gibi ‘sınıf sırasına’ giriyor.
Nöbetçi öğretmenler hiçbir şeyden habersiz “saç-sakal ve şapka kontrolü yapmak için merdivenlerde pusuya yatmış bekliyor!
Okulumuzun sevilen idarecilerinden Hızır Bey, her zaman olduğu gibi “konuşma taşına” çıkmış ve klasik konuşmasını yaptıktan sonra “Buyurun sınıflarınıza” diyor…
Ancaaaaaakk, o da ne?
Bütün öğrenciler sınıflara gireceği yerde, önceden yazılan döviz ve pankartlara havaya kaldırılarak; gerisin-geri cümle kapısına doğru yürünüyor ve dış kapının önünde toplu halde bekleniliyor.
Ve tüp karton pankartlar havada;
“Öğretmenimizi hemen geri istiyoruz”
“Öğretmenimiz gelmeden sınıflara girmiyoruz”
“Yapılan haksızlık bir an önce düzeltilsin istiyoruz” gibi…
Buna benzer ‘döviz ve pankartlarımızı’ havaya kaldırınca bu kez şaşırma sırası okul idaresine ve öğretmenlere gelmişti…
Okul idarecileri baktılar ki işin şakaya gelir yanı yok…
Hemen Milli Eğitim Müdürüne haber verdikten sonra bir Milli Eğitim idarecisi gelip o’da ikna edici konuşmalar yapmaya çalıştı ama öğrencilerin hiçbirisi ikna olmadığı gibi kuru gürültüye pabuç bırakamayacakları da aşikar bir şekilde belli oluyordu…
Derken Emniyet Müdürlüğüne haber verildi…
Emniyet yetkililerinin konuşmaları da bir işe yaramadı…
Çünkü öğrenciler yaptığı eyleme inandığı kadarda çok haklıydı…
Ve sıra valiliğe haber veremeye gelmiş olacak ki; haber verildiği için valilik yetkililerinin konuşması da hiçbir işe yaramadı…
Derken; nasıl olduysa oldu, bir ara okumuzun hatırı sayılır ve güvenilir öğretmenlerinden ve aynı zamanda okul müdür muavini de olan Psikoloji öğretmenimiz Abdullah Güngör’ü, ‘konuşma taşının’ üstünde gördük ve öğrencileri kendisine yaklaşmasını istedi ve topluca yaklaştık.
Abdullah bey; “Benim sözüm güveniyor musunuz?”
Biz öğrenciler hep birlikte: “Güveniyoruuuz!”
Abdullah bey; “O halde girin sınıflarınıza. Salı günü açığa alınan öğretmeniniz görevinin başında olacaktır.” dedi…
Ve birçok üst rütbelinin sınıflara sokamadığı Abdullah GÜNGÖR öğretmenimizin verdiği söz üzerine hepimiz sınıflara doluştuk.
Veeeee…
Gerçekten de Abdullah beyin söz verdiği ‘salı günü’ edebiyat öğretmenimiz Sadettin bey, görevine geri döndürülerek, okula omuzlara alınarak getirilmişti Sadettin bey…
(Sadettin Öztürk hocamız, sizlerle paylaştığım birinci fotoğrafta mikrofon başında ve okul korosunun önünde konuşma yapıyor ve diğer önde oturan saz ekibiyse, soldan sağa doğru şunlar;)
Soldan sağa doğru;
Ritm saz darbukada; Mustafa S. KARAİBRAHİM
Bağlamada: Cafer Tayyar KARAMAN
Bağlamada: Mustafa KANDAZ
Bağlamada: Enver SAĞLAM
Bağlamada: Nurettin TATAR
Bağlamada: Tuğrul ŞAN
Ve arka planda Giresun Öğretmen Okulunun 16 Mart Korosu.
NOT: (Bundan sonra haftada-bir ve aralıklı olarak Öğretmen Okulu ile ilgili bir anı yazısı yazmayı düşünüyorum.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?