MANEVİ MES’ULİYETİ OLANLAR

MANEVİ MES’ULİYETİ OLANLAR

Yakın zamana kadar, Ülkemizde ve bazı İslam diyarlarında dinî ve hayrî hizmetler fahrî olarak ve sadece rızâ-i bârî için ücretsiz olarak ifa edilir iken, hayatın akışı içinde, biraz da şartların değişmesine bağlı olarak sektör ve meslek haline geldi; dinî ve hayrî hizmetler ücret mukabili ifa edilmeye başlandı. Bu alanda para karşılığı hizmet veren insanların büyük bir bölümü mevzuatın hışmına uğramaktan çekindiğinden, bazıları da bilgisizliğinden ve diğer bazı nedenlerden dolayı Din-i Mübin-i İslam’ı insanlara yeteri kadar anlatamadılar. Dolayısıyla manevi alandaki bu yetersiz eğitim ve bilgi eksikliği neticesinde, kutsal değerlerimiz erozyona uğradı; değer ölçülerimiz de değişiklik arz etti. Hal böyle olunca, elimizdeki tartı aleti bozuk ve arızalı olduğundan, yaptığımız her ölçü ve değerlendirme ya eksik kaldı, ya yanlış oldu.Bizler öz eleştiri yaparak iğneyi kendimize batırmaz isek, çuvaldızı başkalarına batırma hakkından mahrum kalırız. Hakkımız olmadığı halde bu işe kalkışırsak, başkalarına haksızlık ve zulmetmiş oluruz, ki bu durum hiç kimse için hayra alamet değildir.

En üst kademedekinden en alt tabakalardakine kadar, dini hizmet veren insanlar muhasebe yapmalı, görevlerini hakkıyla eda edebilmenin yol ve yöntemlerini bir şekilde tespit etmelidirler. Bu alanda görev yapan akademisyenler, öğretmenler, müftüler, vaizler, imam-hatipliler ve diğerleri davet ve tebliği usulüne uygun olarak yapmalı, dünyevi menfaat ve kaygıları bir tarafa iterek, irşad vazifelerini bihakkın yerine getirmelidirler.

İnandım diyen insanlar, şu hususları iyi bilmeli. Kur’an ölü kitabı değil, hayat kitabıdır. Allah onu sadece mezarlıkta okunsun diye değil, okunsun, anlaşılsın, yaşansın ve tebliğ edilsin diye inzal etmiştir. Manasını bilmeden, hükümlerini hayata tatbik etmeden onu okumak, dinlemek, süslü kılıflar içinde duvara asmak çok da önemli değildir. İslam hayat ve aksiyon dinidir, ayin, merasim, tören dini değildir. İnsan hayatının her anı için, her olay için islamın öğütlediği bir söz, koyduğu bir kural mutlaka vardır. İnandım diyen insan sorumluluğunu bilmek ve inancının gereğini yerine getirmek mecburiyetindedir. Laf ile peynir gemisi yürütmenin zamanı çoktan geçmiştir.

Mücerret olarak güzel ezan okumak, namaz kıldırmak, Kur’an tilavet etmek veya mevlid, ilahi, kaside okumak iyi bir din görevlisi olmanın kriterleri kıstasları olamaz-olmamalıdır. Bunlar olmalıdır, fakat sayılanlar tali konulardır, ikincil meselelerdir. İyi müftü, iyi vaiz, iyi imam vs. olmanın ölçüsü Kur’an-ı çok okumak, doğru anlamak, güzel bir şekilde yaşamak ve diğer insanlara da tebliğ etmektir. Ağlayan çocuğun ağlamasını önlemek için ağzına meme verircesine, muhtelif vesileler ile bir araya gelen, cemaat oluşturan, kuraklıktan çatlayan toprağın yağmura hasret kalışı gibi tebliğ ve davete muhtaç olan zavallı  insanları mevlid ile, ilahi-kaside ile, menkıbe veya dini hikayeler ile oyalamanın vebali ve sorumluluğu çok ağırdır, bu vebali taşıyabilmek her baba yiğidin harcı değildir ve olamaz. Bu itibarladır ki, herkes hesabını iyi yapmalı, kimse kimseyi aldatmaya kalkışmamalıdır.

İyi Müslüman olmanın ölçüsü, hayat modelinin İslami ve Kur’an-i olmasıdır. Yani hayata uygulanan ölçüler şeytanın, nefsin ve yaratıkların değil; Kur’an-ın ve sünnetin ölçüleri olmalıdır. Konu geniş ama fazla söze hacet yok. Her şey bu iki cümlede özetlenmiştir. Müslüman, kimsenin hakkını yememeli, kimseye de yedirmemelidir. Müslüman haksızlığa ve zulme mani olmalı, hakkın ve adaletin tesisi için mücadele etmelidir. Müslüman bir kötülük gördüğünde onu eliyle düzeltmeli, eliyle düzeltemiyorsa diliyle düzeltmeli, ona da gücü yetmiyorsa, kalben buğz etmeli; ama bu imanın en zayıf derecesidir. Müslüman kendi nefsi için istediğini kardeşi için de istemedikçe kamil manada Mümin olamaz.

Kısacası Müslüman inandığı gibi düşünmeli, düşündüğü gibi konuşmalı, konuştuğu gibi yaşamalı, yaşadığı gibi de diğer insanlara tebliğ etmelidir. Bu konuda en büyük görev, din hizmeti veren insanlara düşmektedir. Geçmişte bir süre din görevlisi olarak görev yapmış bir kardeşiniz olarak şunu söylemem gerek: Her Müslüman dininin görevlisidir. Herkes görevini ifa edebilmenin çarelerini arasın. Bu satırları yazmanın mayınlı arazide top oynamak kadar zor ve sıkıntılı olduğunu biliyorum, ama bunları sizlerle paylaşmanın bir görev, paylaşmamanın da büyük bir vebal olduğunu da çok iyi biliyorum.

Manevi sorumluluğu olanların bir takım sebeplerle konuyu geçiştirmelerinin, İslam’ı gereği gibi tebliğ etmek yerine insanları tali meselelerle oyalamalarının ağır bir vebal olduğunun unutulmaması temennisiyle…

 

Selam ve dua…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?