KIRMADAN, İNCİTMEDEN SEVMEK…

KIRMADAN, İNCİTMEDEN SEVMEK…

Çıkarsız gördüğümüz sevginin ucunda hep bir beklenti asıldır. Genelde anne, baba olarak çocuklarımızın kendi istediğimiz bir model içine sokmaya çalışırız.

Severken büyüyünce ne olacaksın diye soru sorarız. Fakat büyüdüklerinde ne olmak istediklerine karşılık alternatifler üretir istediklerimizi sıralarız. Daima başarılı olan çocuklar ile olmayanlar arasında kıyasıya mücadele ve karşılaştırma yaparız da, yaparken çocuklarımızın duygularını hiçe sayarız…

Kocaman bir öğretim yılını daha geride bıraktığımız günlere ramak kala yaklaşan üniversite sınavı ve karne vakti.

Gerçi şimdilerde aileler çok daha bilinçli olsa bile yine ortada sallanan bir boşluk var…

Bırakın çocuğunuz bu sene kazanmasın okulu. Yanında durun ve dünyanın sonu olmadığını hissettirin onlara. Gerçi yeterli puan almayanlar da açıkta kalmıyor artık. Mantar gibi yükselen özel üniversiteler sayesinde.

Her aile var olan çocuklarını üniversite kapısında görmek ister. Düşünmek gerekir. Okullar birer oyalayıcı bir kapı haline mi dönüştü. Atamasını bekleyen binlerce meslek alanında gençler var. Buda gösteriyor ki önemli olan okumuş olmak değil. Okuduktan sonra Devletin imkân gösterip gençlerin çalışmasını sağlamasıdır. 7 yıldır atanamayan öğretmenlerimiz. Var. Ya mühendislik okuyanlar. Yine en garanti meslek tıp alanı ama o da böyle giderse fazla mezun yüzünden sıkıntıya girecek.

Her neyse.

Sınava girecek olan tüm gençlerimize başarılar diliyorum.

Unutmayın kazanamazsanız dünyanın sonu gelmeyecek. Hiç unutamadığım iki insan geldi aklıma. Biri doktor diğeri mühendis. Her ikisi de aileleri istediği için bu mesleği seçmişlerdi. Şimdi doktor olan bir resturant işletiyor. Çünkü çocukluk hayali hep aşçı olmakmış. Diğeri ise kamyon şoförlüğü yapıyor. Diğerlerinden tek farkları diplomaları olması. Kim bilir bunun gibi nice örnekler var.

Sakın zayıf getirdi diye kızmayın çocuklarınıza. Zayıfı bol olan karneler çocuğunuzun başarısız olmasını göstermez. Karnedeki zayıfların tek sorumlusu çocuklar değil.

Onları incitmeden çıkarsı olan sevgi ile saralım. Saralım ki kendilerine verilen önemi anlasınlar.

Gelen zayıflardan ziyade eğitim sistemini sorgulayalım.

Eğitim hayatı boyunca sınav kaygısı yaşayan çocuklarımız. Unutmayın bu Ülkenin sizlere çok ihtiyacı var. Bu yüzden daha yararlı olabilmek için ne olmak istediğinize iyi karar verin.

Ve siz çok sevgili anne ve babalar. Gündemden silinmeye yüz tutsa da sizlere iki örnek vereceğim.

Çok değil birkaç yıl önce Cem Garipoğlu cinayetini hepiniz hatırlayacaksınız. Varlık bir aile, en iyi okullarda okuyan bir genç. Geldiği nokta ise hala sebebi aydınlanmayan bir cinayet. Sevdiği kızı öldürmesi.

Atalay Filiz. Çok iyi bir ailenin evladı. En iyi okullarda okumuş ve doktorasını yapmış. İşlediği cinayetler ile gündemde. Bunun gibi bilmediğimiz niceleri. Ama hepsinin ortak bir noktası var. Acaba başarı merdivenlerini tırmanırken ne kadar sevgi ile harmanlanmışlardı .?

Çıkarı olmadan sevmek ne güzel bir şeydir. Sermayesi sadece insan olan. Çoğu zaman işlerinizin yoğunluğundan ortaya dökemediğiniz sevginizin hep güzel kalması dileğimle. Stresi olmayan bir hafta sonu dilerim…

Sevgiye dair şiirim tüm okurlarımıza armağan olsun…

 

“Sevmek”

Kimine göre ağır işçilik

Kimine göre gelincik sapı kadar narin

Kimine göre ilmek ilmek işlenmiş nakış gibi

Kimine göre mayası sağlam yoğrulmuş hamur

Sevmek

Nan gibi, tuz gibi, toprak gibi

Yağmurda sırılsıklam ıslanmak

Fırtınalı denizlere yelken açmak

Rüzgârın ardı sıra savrulmadan

Sağlam bir duruş, çıkarsız bir yürek

Sevmek

Karşılık beklemeden gönüllerde taht kurmak

Kırmadan, incitmeden sevebilmektir ..

Sevmek

Doğumla ölüm arasında var oluş hikâyesidir…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?