İTHAL NOHUT NİYE HORMONLU?

İTHAL NOHUT NİYE HORMONLU?

Tarımla ilgili ne zaman bir konu işlesem pek ilgi toplamıyor ama ben yinede şu “hormonlu nohut” haberinden sonra üç-beş satırda olsa bir şeyler karalamak istiyorum.

Dün haberlerin içinde ve Prof.Dr. Canan Karatay yorumuyla birlikte şöyle bir haber geçti: “Dışarıdan satın aldığımız nohutlar hormonlu çıkıyor” dedikten sonra, değerli bilim insanı; Karatay’da yorumunu şöyle sürdürdü;”Hormonlu gıdalar kadınları da erkekleri de kısırlaştırır”

İyi ki her kasabada bir üniversitenin bulduğu ve seksen milyonluk nüfusa sahip bu ülkede Canan Karatay gibi toplumsal sorumluluğu omuzlarında taşıyan; bir veya birkaç bilim insanı var!

Yani onlarda olmazsa. bizleri ne Tarım Bakanlığı bilgilendirecek;

Ne onlarca Ziraat Fakültesinin akademisyenleri,

Nede üniversitelerimizde gıda ve tarım ürünleriyle ilgili eğitim veren Fakülte ve Yüksek Okul yetkilileri bilgilendirecek bu uyuyan toplumu!

İyi ki bu kadar akademisyenin içinde Canan Karatay gibi sorumluluk taşıyan bir bilim insanı var…

Meğer dışarıdan ithal edip yediğimiz nohutlar hormonluymuş…

Şimdi hepinizin ağzından çıkan ortak soruyu tahmin etmiyorsam namerdim!

Ki, dudaklarınızdan dökülen o soruda şu; “İthal ettiğimiz hangi ürün hormonsuz ki?”

Tahmin ettiğim gibi değil mi?

Elbette öyle…

Çünkü bende aynen sizin gibi; “Hangisi hormonsuz ki?” diyorum…

İsrail’den ithal ettiğimiz; domates ve salatalıklar mı hormonsuz?

Sri Lanka’dan ithal edip içtiğimiz Çaylar mı hormonsuz?

Pardon “Sri Lanka’da mı neresi?”

Vallahi haritada ben aradım yerini zor buldum, sizde arayıverin!

Ha, ne diyorduk?

Evet, dışarıdan satın aldığımız tarım ürünlerinin hormonundan söz ediyorduk…

Panamadan satın aldığımız ‘Muzlar’da hormonlu bilesiniz…

Çin’den sipariş verdiğimiz sarımsakların tadı’da bir alem, yani bizim Kastamonu sarımsağının yerini tutmadığı hormonlu oluşundan belli!

Kanada’dan ısmarladığımız mercimekler sanki hormonsuz mu onlar da hormonlu da şu an sesini-soluğunu çıkaran yok!

Sözünü ettiğimiz hormonlu nohut’u nerden mi getirtiyoruz?

Taaa, Brezilya’dan getirtiyoruz…

Niye güldünüz?

Sapı-samanı, mısırı Ukrayna’dan aldığımıza gülmüyorsunuz da!

Pirinci Mısır’dan, hormonlu patatesi Romanya ve Bulgaristan’dan!

Kurbanlık hayvanları Hollanda ve Danimarka’dan satın aldığımıza bıyık-altından gülmüyorsunuz da; sadece Brezilya’dan nohut satın aldığımıza mı gülüyorsunuz?

Bir zamanlar ‘Buğday Ambarı’ olan ve dış-satım yapan ülkemiz şimdi yediğimiz ekmeğin buğdayını bile;Rusya’dan, Almanya’dan, Ukrayna ve Kazakistan’dan satın alıyor be!

İtalya’dan ‘Bakla’ Fransa’dan arpa alıyoruz be arpa!

Dünyanın en büyük sanayi ülkesi ve patronu bize sadece top-tüfek satmıyor; buğday’da satıyor buğday!

Düne kadar kurutulmuş ‘süt tozu’ satıyordu, şimdi kurutulmuş tütün yaprağını satıyor be tütün yaprağını!

Peki bütün bu saydığımız ürünler bizde yetişmiyor muydu?

Yetişmez olur mu be kardeşim, yetişmez olur mu!

Üstelik bir zamanlar bu ürünler bize yetip-arttığı gibi artan ürünlerle Düyunu-Umumiye borçlarını borçlarını ödedik be Düyunu Umumiye borçlarını!

Şimdi binlerce, milyonlarca dolar ödeyerek bu tarım ürünlerini ve (eğer peşin ödeyemezsek) ileriye-yönelik torunlarımızı borçlandırarak tarım ürünlerini satın alıyoruz…

Hem de en hormonlusundan!

Peki bizi bu hallere kim mi düşürdü?

Eğer böyle bir soruyu bana yöneltecek olursanız; bu sorunun asıl muhatabı ben değilim…

Bu soruyu sorulması gereken yerlere sorun…

Bilmiyorsanız; bu durumlara nasıl geldiğimizi araştırınız…

Az önce dışarıdan satın aldığımız tarım ürünlerini hangi ülkelerden satın aldığımızı yazarken, açıkçası ben utanarak yazdım…

Siz hangi duygularla okudunuz onu bilemem…

Ancak benim bilmediğim ve aklımın ermediği bir şey var ki; ben hep kendi-kendime sessizce şu soruyu sorarım;

Biz bir sanayi ülkesi miyiz?

Bildiğim kadarıyla bu sorunun yanıtı;hayır…

Peki tarım ülkesi miyiz?

Dışarıdan tarım ürünleri satın aldığımıza göre onun yanıtı da:hayır…

O halde biz nasıl bir ülkeyiz Allah aşkına?

Bilen birisi söylesin de, bizde bilelim nasıl bir ülke olduğumuzu!

Sömürge miyiz?

Sömürülüyor muyuz?

Yoksa bilinmedik yerlere mi götürülüyoruz?

Üzerinde düşünecek bir Allah’ın yok mu bu konunun?

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?