İNANALIM MI?

İNANALIM MI?

AKP’li milletvekilleri tarafından TBMM’ne sunulan yasa önerisinde “…tecavüzcünün mağdurla evlenmesi durumunda cezayı ortadan kaldıran yasa tasarısı” geri çekildi.

Önerinin komisyon tarafından geri alınması, toplumsal alanda rahatlama yaratmasına karşın gündemdeki yerini korumakta.

Bu konuda CHP, MHP ve diğer siyasi partiler, en önemlisi ise AKP dışındaki tüm kadın örgütlerinin kamuoyu oluşturarak duyarlı davranmalarının etkisi oldu.

İlgi duymayarak destek görüntüsü veren AKP’li kadınlar ise büyük hata yaptılar.

Seçimlerde kapı kapı dolaşarak oy isteyen bu kadınların sessiz kalmaları hoş olmadı.

Elbette onlar da, “utanç verici” öneriyi desteklemediler.

Onlar da, “Olmaz, asla kabul edemeyiz, bu bir rezalettir…”diyerek feryat etmeliydiler.

Toplumun tüm kesimi, öncelikle annelerin susma hakları bulunmamakta.

Suskun kalanlar, hadis olarak bilinen, “Hakkı söylemeyen, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” sözünü nasıl yorumlarlar?

Seslerini çıkaramayan o annelere önerimiz, daha 12…16 yaşlarında, oyun ve okul çağında bulunan kız çocuklarını karşılarına alıp, gözlerinin içine bakarak karar vermeleri.

Yasayı gündeme getirmedeki tek hedef, cinsel suçlara, özellikle çocuklara yönelik istismara af getirmek idi.

Kim, niçin, neden, hangi amaçla korunmak istenmekte sorularının yanıtı alınamadı.

Bu öneri ile, ahlak yoksunu çocuk istismarcılarının, tecavüz ettiği çocukla evlenmeyi meşrulaştırmaya çalışılması, onların korunmaya alınması görüntüsü verildi.

Tasarı şimdilik de olsa geri çekildi.

“…çocuğun rızası ve iradesi ile…” diyen Adalet Bakanı’nın “konu kapanmıştır” söylemi yeterli olacak mı? İnandırıcı mı, tehlike tamamen geçti mi?

Elbette hayır.

Elverişli ortam, yer, zemin ve fırsat bulunduğunda anında harekete geçeceklerdir.

Bu, şimdilik geri çekilme taktiği, stratejisidir.

Hem de,  “Kurt (dumanlı) puslu havayı sever” atasözüne uygun olarak.

O havayı yakaladıklarında bir ay, belki de bir yıl sonra tekrar gündeme getirilecektir.

12 yaşındaki çocuğa “..rızası ve iradesi ile…” gibi  saçma sapan gerekçe gösteren,   istismarda bulunanlara “mağdur” gözüyle bakmakta olan anlayıştan ne beklenir ki?

Görsel, işitsel, yazılı ve sosyal medyada yer alan bazıları profesör!!!, kimileri din alimi!!! olarak adlandırılanlar “…dinimizde evlenme yaş sınırı yoktur. 12 yaşındaki çocuk evlenebilir. Baba kız çocuğunu kucağına aldığında his duyabilir. Annesinin diz üstünü gören çocuğu tahrik olabilir…” gibi alabildiğine düzeysiz, iğrenç, sapkın, ahlaksız sözler söyleyebilmekte.

Bu söylemlere o taraftan hiç tepki gelmemekte.

Adına gelenek, görenek, töre koyulan bu ahlak yoksunluğu nasıl açıklanır ki?

Ahlak, namus hep kız ve kadınlarda aranmakta. Ya ahlaksız erkeklere ne diyeceksiniz?

Yaşananlara dini referans, gelenek ve görenekleri kalkan yapmak ucuzluğu neyin nesi?

Her konuda fetva veren “..babanın kendi öz kızına şehvet duymasını…” normal görebilen Diyanete İşleri Başkanlığı’nın sessiz kalmasına ne demeli?

Akıl ve ahlaktan yoksun bu görüşlere toplumun her katmanı duyarlılık göstererek,  şiddetle karşı çıkmalıdırlar.

Önderlik yapması gerekenler ise, öncelikle diyanet ve tüm kadınlar olmalıydı.

AKP’li kadınlar ve diyanet sessiz kalarak destek görüntüsü vermiş oldular.

Ünlü Fransız Cerrah ve Fizyolog Alexis Carrel, “Din ve ahlak duygularının zayıflaması, zekânın zayıflaması kadar tehlikelidir” der.

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?