İKİ EĞİTİM YÖNETİCİSİ

İKİ EĞİTİM YÖNETİCİSİ

Onların her ikisi de eğitim yöneticisi ama birbirlerini hiç tanımıyorlar.

İzmir’de olanı, bir ortaokulda müdür.

Burdur’da bulunanı ise, il milli eğitim müdürü.

Gündeme gelmelerindeki eylemleri farklı gibi görünse de kafa yapıları aynı.

  1. yüzyılda yaşamalarına karşın ortaçağ düşüncesine sahip iki eğitim yöneticisi.

Aynı şeritte, ortak düşünceyi paylaşıp yol almaktalar.

Düşünce, zihniyet, anlayış, uygulama olarak aralarında hiçbir fark yok.

Boylu, poslu, saçlarını omuzlarına kadar uzatmış olan adam okul müdürü.

İstiklal Marşı sonrası Andımız’ı okuyan öğrencilere öfke ve kin ile, “…kendinize gelin, burası Dingo’nun ahırı mı? Devletin kurumunun işleyişini kimse bozamaz…” diye tepki gösteriyor.

Bu çağdışı kafaya göre, “Türk’üm, doğruyum, çalışkanım. İlkem; küçükleri korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir. Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir. Ey büyük Atatürk….” diye devam eden Andımız’ı okumak devletin işleyişini bozarak karmaşa yaratmak ve ahırda okunması anlamı taşımakta.

Bu gibiler asla anlayamazlar ancak, Andımız’da geçen hiçbir sözcük ya da cümle ayrıştırıcı değil, aksine birleştirici, bütünleştiricidir.

Çocukların suçu Andımız’ı okumak.

Okul yöneticisinin öfke ve kin kusarak söylediği söz, “burası Dingo’nun ahırı değil”

Saçlarını ensesine kadar döken, selvi boylu okul müdürüne kalsa, öğrencilere hakaret ve tahrik ederek aşağılamakta.

Bu konuda en anlamlı tepkiyi “…müdür kendini ahırda hissedebilir, bence mahsuru yoktur. Ancak çocuklarımız okuldadır…” diyerek, MHP lideri Devlet Bahçeli verdi.

Doğru söze ne denilir? Sadece alkışlanır.

Bir diğeri ise Burdur İl Milli Eğitim Müdürü.

Sosyal paylaşım sitesinde, “…süslenerek evinden çıkan kadın erkeklerin şehvetini tahrik etmekte, bu bir zinadır…” diyebilecek kadar eğitimci.

Üstelik, gerçekle asla ilgisi bulunmayan uydurma, hurafeden ibaret bu sözü “Hadis-i Şerif” olarak lanse edecek kadar bilgiç, din bezirganı ve istismarcısı.

Bu görüşün akıl, mantık ve bilimle bağdaştırılması olası değil.

Adam kendinden geçmiş ve namus bekçiliğine soyunmuş, aklı hep başka yerlerde.

Kişiyi insan olarak görme duygusunu tamamen kaybetmiş.

O’na göre kadın ve erkek var. Kadını insan yerine koymamakta. Sadece bir obje.

Bu kafa geçen hafta “şort giymekte” diye bir kadına saldırmadı mı?

Aynı düşüncede olan yaratıklar az değil.

Bu ve benzeri düşünceler din adına yapılmakta.

Ve, dine en büyük zararı bu anlayışta olan yobazlar vermekte.

Bunların eline geçen din, ne duruma gelir iyi düşünün.

Ortaçağ anlayışına sahip her iki sözde eğitimciler devlet kurumunda yöneticiler.

Son yıllarda alabildiğine çoğalan ahlaksız düşünce fıtratlarında var.

Üzücü olanı ise eğitim kurumlarında boy göstermeleri.

Bir yerlerden aldıkları güç ile saldırıya geçtiler.

Adamlar hak etmedikleri yerlere ışık hızıyla geldiler ve devam etmek istiyorlar.

Adı geçen ortaokul ve milli eğitim müdürünün üst görevlere atandığını duymamız pek yakındır.

Bu ortaçağ kafalarıyla Atatürk’ün “çağdaş uygarlık düzeyini yakalama” hedefi nasıl gerçekleşir ki?

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?