“FİSKOBİRLİK’İN ÜZERİNDEN KİMSEYE PRİM YAPTIRMAM!..”

“FİSKOBİRLİK’İN ÜZERİNDEN KİMSEYE PRİM YAPTIRMAM!..”

Gazetemiz yazarlarından Serap Cantürk, Fiskobirlik Yönetim Kurulu Başkanı Lütfi Bayraktar’la bir röportaj gerçekleştirdi. Röportajda son günlerde Giresun gündeminden düşmeyen Fiskobirlik ile ilgili iddiaların hepsi, Bayraktar’a net bir biçimde soruldu. Bayraktar’da, tüm sorulara açık yüreklilikle cevap verdi. Fiskobirlik Genel Müdürlüğü ve Entegre’nin hiçbir yere gitmeyeceğinin altını çizen Bayraktar, Giresun’daki üreticinin, sivil toplum kuruluşlarının, siyasilerin, yani herkesin Fiskobirlik’e sahip çıkarak önünü açması gerektiğini belirtti. Ayrıca Fiskobirlik Başkanı Lütfi Bayraktar, kamuoyunda bugün kendilerini ”Fiskobirlik aşığı” gibi lanse etmeye çalışan bazı kişilerin, geçmişte Fiskobirlik’in zor günlerinde, icra memurları ile kurumun kapısına dayandıklarını söyledi. Fiskobirlik’in geçmişteki kötü günlerini artık geride bıraktığını belirten Bayraktar, kurum üzerinden rant elde etmek isteyenlere ”Fiskobirlik’in 1 kuruş hakkını kimseye yedirmem” dedi. İşte Yazarımız Serap Cantürk’ün Lütfi Bayraktar ile yaptığı röportaj ve detayları…

Ben öncelikle okuyucularımıza Lütfü Bayraktar’ı tanıtalım istiyorum. Fiskobirlik gibi umudunu yitirmiş bir yapıyı yeniden ayağa kaldıran Lütfü Bayraktar kimdir?
Lütfi Bayraktar:1968 Sakarya Karasu doğumlu, Karadenizli bir ailenin çocuğuyum. Aslında zaman zaman Giresun’da çok konuşuluyor ”Giresun’lu birisi lazım” diye, tam Giresun’un göbeğinden bir ailenin çocuğuyum ben. Annem Görele’li, Görele’de akrabalarımız var, babam da Tirebolu’lu bir aileden. Aslında kamuoyunun bildiğinin aksine BEN ASLEN GİRESUN’LUYUM. Hala da Giresun’da çok sayıda akrabam bulunmakta. Yani bende ben de Giresun’un çocuğuyum. İlk okulu köyümde, ortaokul ve liseyi parasız yatılı okulda okudum. İlk olarak Uludağ Üniversitesi Balıkesir Turizm Fakültesi’nde okudum, belli süre turizm sektöründe çalıştım, o sektörde de izim var, sonrasında ailevi nedenlerden ötürü memlekete geri dönmek zorunda kaldım. Bu süre zarfında Sakarya Üniversitesi’nde işletme üzerine master eğitimimi tamamladım. Sonrasında Selçuk Üniversitesi’nde Hukuk eğitimi aldım ve 2001 yılında Kocaali’de avukatlık ofisimi açtım. O günden bu yana avukatlık ofisim devam ediyor. 2002 yılında AK partinin kurucu ilçe başkanı oldum.
Fiskobirlik ile yollarımızda 2000’li yıllarda kesişti. Önce delege olarak seçildim. Ardından belli çevreler bana çok ısrar etti başkan adayı ol diye. İlk başta kabul etmedim. İkna olmadım. Ancak kıramayacağımız dostlarda ısrarcı olunca kabul ettim ve 2007 yılında Fiskobirlik Yönetim Kurulu Başkanlığına seçildim. O günden bu yana da Fiskobirlik’e ve fındık üreticilerine hizmet edebilmek adına durmaksızın çalışıyorum.

Sayın Bayraktar, ısrarlar sonucu başkanlığa aday oldum dediniz. Neden size Fiskobirlik’in en zor döneminde başkanlık için ısrar edildi?
Lütfi Bayraktar: 2007 yılına kadar Fiskobirlik başkanları hep Orta ve Doğu Karadeniz’den seçilirken, her ne kadar biraz önce de belirttiğim gibi Giresun’lu bir ailenin çocuğu olsam da, neden Sakarya’da yaşayan birini başkan seçtiler biliyor musunuz? ÇÜNKÜ O DÖNEMDE FİSKOBİRLİK BATMIŞTI. Bugün ki rakamla bankalar ve üreticilere 800 milyon liraya yakın borcu vardı, her ay bugün ki rakamla 8-10 milyon TL arası cari gideri vardı. Entegre ve tüm tesisleri çalışamaz vaziyette ve Fiskobirlik’in doğru düzgün bir tane geliri yoktu. Dolayısıyla Samsun İcra Müdürlüğü kanalıyla Şekerbank, Fiskobirlik’in tüm değerli gayrimenkullerine haciz koyarak satışa çıkarmıştı. O dönemde herkes umudunu yitirmişti. Bundan dolayı ben, her genel kurulda çıkar konuşurdum, insanları motive etmek, umutlarını taze tutmak için. Israrlar üzerine de başkan adayı olmuş ve başkan seçilmiştim o dönemde.
Siz Başkan seçildikten sonra neler yaşandı? Fiskobirlik’in tekrar ayağa kalkmasında ki tek engel batmış olması mıydı? Sizden önceki dönemi herkes gibi bende gayet net biliyorum. Oradan ziyade sonrasını konuşmak isterim.
Lütfi Bayraktar: Öncelikle şunu söylemek isterim, o dönemi biliyoruz ama o dönemleri unutturmak isteyenler var. Sanki kamuoyunda Lütfi Bayraktar ve ekibi geldi ve her şeyi batırdı gibi bir hava oluşturmak isteyenler var. Bence o dönemleri unutmamamız lazım. Bakın 19 bin çiftçi sadece Şekerbank’tan alacağa karşılık kefil yapılmış, bunun üzerine 19 bin çiftçi ve Fiskobirlik icraya verilmişti. O dönemde ben Kocaali AK Parti ilçe başkanlığı görevini yürütüyordum. Muhtemelen o dönemde burada AK Partili belediye başkanı ve ilçe başkanı delegeler de vardı ve onlarda hükümetin bu kuruma destek vermesini istedi. Bizde seçimi kazanır kazanmaz, o dönem Başbakanlık yapan Sayın Cumhurbaşkanımızı ziyarete gittik arkadaşlarla, Sayın Başbakanımızdan bir sürü destek de aldık, ama sonra anladık ki devlet aslında başka bir şey. Örneğin; şu anda ülkedeki en kudretli insan kim? Sayın Cumhurbaşkanımız. Ancak bakıyorsunuz onun bile iradesi bürokrasi içerisinde aşağı doğru indikçe, maalesef bazen sekteye uğratılmakta. Bir şekilde başka yerlere çekiliyor mücadelemiz. TMO’dan Fiskobirlik’e fındık satımı ile ilgili çıkan kararnameler, ya fındığın zamanında teslim edilmemesi ya da anlaşma sağlanan usul ve maddelere uygun verilmedi için amaçlanan yararı sağlamadı. Örneğin 50 bin tonluk kararname, kararnamede fındık TMO’dan Fiskobirlik’e yağlık fındık fiyatından satılacak, Fiskobirlik’te Entegre tesislerinde bu fındığı işleyecek ve piyasada satacaktı. Ancak Kararname çıkınca maalesef gördük ki Fiskobirlik yağlık fındık fiyattan aldığı fındığı, yağ dışında başka bir şey yapamayacak. Bu kararname çıktığı gün, o günkü piyasa şartlarında Fiskobirlik 20 milyon TL zarar ediyordu. Kararnamenin düzeltilmesi için çok uğraştık. Tüm siyasilere gittik. Ama maalesef kararname düzeltilmedi. Sonrasında aslında anladık ki mesele sadece siyaset ile bitmiyor. Fındık konusunda dinamiklerin çok farklı olduğunu, dengelerin ve aktörlerin devamlı değiştiğini gördük. Baktık ki piyasada ve siyasette bazı kesimler Fiskobirlik’in yeniden güçlü olmasını istemiyor. Neden? Çünkü Fiskobirlik gibi bir kurumun güçlü olması demek, fındık üreticilerinin de elinin serbest piyasaya karşı güçlü olması demek. Fiskobirlik bu noktada piyasanın dengelenmesi açısından çok değerli bir kuruluş. Ancak dediğim gibi gördük ki birileri Fiskobirlik’in yeniden ayağa kalkmasını istemiyor. Sonra baktık ki bu iş böyle olmayacak, önce kendi içimizde bir reform yapalım dedik.

Ne gibi reformlar bunlar? Biraz Açabilir misiniz?
Lütfi Bayraktar: İlk yaptığım işlerden bir tanesi; Türkiye’de 50 kooperatif var ve hepsinde 7 yönetici var, toplamda 350 adet yönetici yapıyor ve hepsi de asgari ücret alıyor. Sadece Kooperatif yöneticilerinin maaş- gider toplamı o dönemde, aylık şimdiki parayla 1 milyon TL yapıyor. Ve o dönemde kurum 1 kuruş bile gelir üretmiyor. Tüm kooperatifleri gezdim, projeyi anlattım. Dedim ki “Arkadaşlar bu kurum bu kadar borç yığını içindeyken bu maaşları karşılayabilmemiz mümkün değil, dolayısıyla fedakarlık yapacağız, yani ne yapacağız, oturum başı yönetici maaşları 100 lira olacak.” Hala şu anda aylık 100 lira, onu da söyleyeyim. Fiskobirlik’te delegelerin büyük bir kısmını kooperatif yöneticileri oluşturur ve bu arkadaşlar bana oy veriyorlar, buna rağmen ben bu reformu yaptım, bir sene sonrada seçime girdim ve o seçimi de kazandım. Bunu yapmamızın nedeni, bu kurumda çalışanlar bu kurumun yöneticilerinin fedakarlık yaptığını görmeli. Sonrasında birlik yönetimlerinin tamamına dedik ki; “Arkadaşlar borçlar bitene kadar kimse maaş almayacak.” Niye yaptık bunu, çünkü bu fedakarlığı biz başlatırsak bir şeylerin değişeceğine inandık ve bugünde görüyoruz ki yanılmadık. Sadece birlik ve kooperatiflerde 641 kişi çalışıyordu. Bu kişiler yılda 4 ikramiye alıyor, maaşlar o dönemin şartlarına bakıldığında çok yüksek ve yine belirtiyorum 1 kuruşluk üretim yok. Ben buradan kimseyi suçlamıyorum o arkadaşlarımızın bir hataları yok, onu da biliyorum. Devlet bir dönem Fiskobirlik’i müdahale kurumu gibi görevlendirmiş. Türkiye’deki fındığın çoğunu Fiskobirlik alıyor. Parası devletten, işi sadece Fiskobirlik yapıyor. Bu doğrultuda da fındık üretimi yapılan tüm bölgelerde konuşlanmış durumda. Ama devlet müdahale görevini Fiskobirlik’in elinden alınca bu duruma bazı arkadaşlarımız alışamadı. Üretim yok faaliyet yok. Yaprak kıpırdamıyor o dönemde… Ama bu duruma hala daha alışamayan pek çok insan da yok değil. Dolayısıyla iş böyle olunca çok sayıda arkadaşımız atıl duruma düştü. O dönemin yöneticileri ile toplantı yaptık ve dedim ki;
“Bu böyle gitmez, ayda şimdiki parayla 8-10 milyon TL cari gider var. Bir kuruşluk üretim yok. Borcu ödesek bile, bir sene sonra yine şimdiki parayla 100 milyonluk bir borç ortaya çıkıyor. Buna bir çözüm bulmamız lazım. Sendika ile konuşalım 3 yıl boyunca 4 ikramiye uygulaması kalksın. Üretemeyen kurumun ikramiyesi olur mu maaş veremiyoruz ikramiyeyi nasıl verelim. Sonra maaşları da kademeli olarak aşağı çekelim.” Dedik.
Bu doğrultuda planlarımızı sendikalara ve çalışanlarımıza anlattık ancak kimileri tarafından kabul görürken kimileri ise karşı çıktı. Derdimiz Fiskobirlik’i kurtarmaksa önce buradan başlayalım dedik. Ancak bugün bana ve ekibime sosyal medya üzerinden eleştiriler yağdıran o dönemde çalışan bazı arkadaşlar, bizim bu projemize karşı çıkan ilk isimler oldu. Bu arkadaşlar bu projenin karşısında durarak, projemize karşı geldiler. Bizde dedik ki sizin bir öneriniz var mı? Yok dediler. Bizde o zaman dedik ki “Kabul edenlerle yolumuza devam ederiz” ve işimize baktık.
Bize, “bu uygulamayı kabul etmeyiz, 4 ikramiye ve maaş indirimine karşıyız” dediler ve işi de bırakmayız dediler. İşi yokuşa sürdüler. Bizde kurumun kurtuluşu için önemli olduğunu düşündüğümüz bu projeyi devreye sokarak bize inanan arkadaşlarla yolumuza devam ettik ve bu arkadaşlarla yollarımızı ayırdık. Bu arkadaşlardan bazılarından, alacakları kıdem tazminatlarına karşılık 3 ay süreli bir çek vererek süre istedik. Haklarınızın hepsini 3 ay içerisinde ödeyeceğiz dedik. Buna rağmen bugün ”FİSKOBİRLİK AŞIĞI” kesilen bu arkadaşlar, kurumumuzu 3 gün sonra icraya verdiler. O zor dönemlerimizde biz, bugün üreticinin saf ve temiz duygularını kendilerine kalkan ederek Fiskobirlik’e saldıranlarla da çok zor mücadeleler verdik. Bir hafta sonra muhasebe biriminde bulunan kasaya yine bu arkadaşlar icra memuru getirdiler. Sendikalarla birlik olup Fiskobirlik’e dava açtılar. Ama ben yılmadım. Mücadelemden geri adım atmadım. Hatta sendika yetkilileri ”Bu adam delinin teki” dediler ve sonrasında pes ettiler. BUNU HERKES BİLSİN. Bu anlattıklarımın da hepsinin belgeleri ve kayıtları hala mevcuttur, merak edenler gelip bakabilir.
Sonrasında ne yapmak lazım dedik; borçları ödemek lazım. Sağ olsun Sayın Cumhurbaşkanımız o dönemde bize çok destek verdi. Ancak o katkıları zamanında ve doğru bir şekilde alabilmiş olsaydık, FKB şu anki halinden 100 kat daha iyi bir durumda olurdu.
Sayın Bayraktar, size yapılan eleştiriler arasında gayrimenkullerin satışı ön plana çıkıyor. Bu eleştirilere nasıl yanıt verirsiniz?

Lütfi Bayraktar: Evet bu konu çokça konuşuluyor kamuoyunda. Bizim için diyorlar ki “Birtakım yerleri sattılar. Sattık tabi ki. Kurumun bugün ki rakamla 800 milyon TL borcu var ve bir kuruş geliri yok. Nasıl ödenecek. Kaldı ki kuruma ait değerli arazilerin tamamına yakınına Şekerbank tarafından Samsun 3. İcra Müdürlüğünce haciz konulmuş ve satış günü alınmış durumdaydı. Biz doğal olarak ne yapacaktık? Kurumun asli işleyişine engel teşkil etmeyecek şekilde satabilecek durumda olduğumuz yerleri satarak üreticilerin borcunu ödeyelim ki Fiskobirlik’in kapısına kimse “alacağım var” diye gelmesin ve kurumun kapısına kilit vurulmasın dedik. Şu konu atlanıyor, istese Fiskobirlik zarar ettiğini genel kurulda resmi olarak kayıtlara geçirir ve kooperatifler kanunu gereğince üreticilere kayıtlara geçirdiği zarar kadar olan miktarı ödemeyebilirdi. Ama biz “Üretici Fiskobirlik’e güvenmiş fındığını vermiş, Fiskobirlik’te ancak bu borcu ödeyerek piyasadaki itibarını koruyabilir” dedik ve o gayrimenkulleri satarak o borçları ödedik. 6 yıl öncede tüm üretici borçlarını kapattık. Biz bu borçları kapatmak için yeri geldi cebimizden para verdik. Bugün sosyal medya da Fiskobirlik üzerinden prim peşinde koşanların hepsi o zamanlarda ölü taklidi yapıyordu!!!! Şu unutulmasın babamın oğlu da olsa kimseye bu kurum üzerinden prim yaptırmam!!
Peki Sonrası? Borçların kapatılması, gayrimenkullerin satılması… Bunların Fiskobirlik’e bir geri dönüşü oldu mu? Neler yaptınız?
Sonrasında dedik ki; “Entegreyi ve kooperatifleri artık işler hale getirelim, buradaki üretim faaliyetlerimize başlayarak, ürettiğimiz nihai mamulleri pazarlama ağı oluşturarak piyasaya indirelim.”
Şu anda Türkiye’de bizim 51 tane bayimiz bulunmakta, sahada 70 tane satış elemanımız var. Bu süreci başlattığımızda hiç fındık alamadığımız yerler oldu, halende var. Ama çok yoğun fındık aldığımız yerlerde oldu. Entegre içinde AR-GE merkezi kurduk. Bu işin uzmanları ile çalışmaya başladık, Bu AR-GE merkezinde nihai ürün noktasında fındık üzerine çalışmalar başlattık ve bugün baktığımızda iyi bir konuma geldik.
Bundan 5-6 yıl önce Fiskobirlik’in cirosu yaklaşık 16 milyon TL iken bu yılki hedefimiz 450-500 milyon TL. Türkiye’nin her yerinde varız. 25 ülkeye ihracat yapıyoruz. Bunlar nasıl olacak, nasıl yapılıyor? Oraya dokunma, buraya imar izni verme, şurayı elleme… Nasıl yapacağız arkadaş!!! Çalışanlarımızın maaşlarıyla mı yapacağız biz bu yatırımları? Fiskobirlik büyüyecekse ve yatırım yapacaksa bir kısım atıl değerlerini aktif hale getirecek, oradan para kazanacak ve yapacak bu işleri. Masal anlatmasın kimse.
Bizim Bulancak’ta yapmayı planladığımız yatırımın değeri 40-45 milyon TL. Ben bu parayı nerden bulacağım? Benim bu kadar param olsa veririm ama yok. Bir yerden bir şey bulacağız. Dolayısıyla şu anda durmadan büyüyen ve ilerleyen ve nihai mamul piyasasında Türkiye’de ürünü ilk 3-4 içerisinde olan bir kurumuz. Üretim kapasitemizi 5, personel sayımızı 3 kat artırmış durumdayız. Ayrıca Fiskobirlik’in ne maliyeye, ne SGK’ya ne de personele tek bir kuruş borcu da bulunmuyor. Ama biz bunları yeterli görmüyoruz. Mevcut durumumuzdan daha büyük bir potansiyele sahibiz. Kapasitemizi ve pazarlama ağımızı artırmak adına çok ciddi adımlar yapmak istiyoruz. Ancak bazı kurumlar elimizdeki imkanların kullanılmasına müsaade etmiyor. Yatırım yapma noktasında önümüze engeller koyuyor.

Peki Fiskobirlik bu zorlu süreçten geçerken, geçmişte devlet tarafından alınan özerkleşme kararının doğru ya da yanlış olduğunu sorguladınız mı?
Lütfi Bayraktar: Geçmişle ilgili kamuoyu Fiskobirlik’i nasıl ölçüyor? ‘Piyasaya girsin, fiyat versin ve fındığı alsın’ beklentisi içindeler. “Şimdi niye Fiskobirlik bu işi yapmıyor” diyorlar. Başarıyı bununla ölçüyorlar, ancak şunu atlıyorlar. Fiskobirlik fiyat verdiği dönemlerde fiyatı Bakan açıklıyor, parayı hazine veriyordu. Aslında Fiskobirlik 1964-2001 yılları arasında kaynağı kendisi bulmuyordu, hazine veriyordu. Kar, üye üreticinin, zarar hazinenindi. Bütün birliklerde durum böyleydi 2001 yılına kadar. O dönem ile ilgili ortada eğer bir kabahat varsa, bu birlikleri yönetenlerin olduğu kadar, o dönemki siyasilerindi de. Devlet o yıllarda “Biz fiyat vereceğiz, siz fındığı alacaksınız ve parasını benden alıp üreticiye vereceksiniz, sonrada ister satarım, ister çürütürüm” diyordu. Bu durum siyasi iktidarların tüm birliklere verdiği bir yasal görevdi. Fiskobirlik’te dahil diğer tüm birlikler bu durumdaydı. Haliyle bizden bu müdahale alımı görevi alındıktan sonra, hala üretici diyor ki; “Fiskobirlik müdahale alımı yapsın.”
BEN BUNU DEFALARCA SÖYLEDİM. FINDIK GİBİ BİR ÜRÜNDE HİÇBİR KURUM YA DA KURULUŞ DEVLET DESTEĞİ OLMADAN MÜDAHALE ALIMI YAPAMAZ!!! Dolayısıyla Fiskobirlik kendi başına müdahale alımı yapsın hayali satanlar şunu bilmelidir ki, ne Fiskobirlik ne de Türkiye’de herhangi bir kurum ya da kuruluş, devlet desteği olmadan, fındık gibi bir üründe tek başına müdahale alımı yapamaz. Devlet destek vermediği sürece, bu imkansız. Bunu isteyen üreticiler sivil toplum kuruluşları ve kurumlar eğer samimi iseler, çıksınlar desinler ki; “Sayın Yetkililer, orda Fiskobirlik diye bir kurum var, tüm bölgede konuşlanmış ve bunun başındaki isimde AK Partili ve ben bu işi Tmo’dan daha ucuza yaparım, ben alırsam üretici daha çok memnun olur diyor. Sayın Yetkililer niye bunu Fiskobirlik’e vermiyorsunuz” demesi ve bu konuda Fiskobirlik’in değerlendirilmesi ile ilgili bir kamuoyu oluşturularak bölge milletvekillerinin ellerinin güçlendirilmesi lazım. Ama demiyor kimse…

Yani siz diyorsunuz ki üreticinin Fiskobirlik’ten yüksek fiyat beklentisi için, piyasayı regüle etmek adına TMO’nun değil, Fiskobirlik’in görevlendirilmesi gerekiyor. Peki Fiskobirlik kendi başına yapamaz mı bu müdahale alımını gerçekten?

Lütfi Bayraktar: Bizim nihai amacımız Fiskobirlik’i güçlü kılmaktır. Fiskobirlik, her ne kadar iç piyasada kıymeti bilinmese de dış piyasada çok büyük bir markadır.
Fiskobirlik’ten yüksek fiyat beklentisi olanların şunu anlamaları lazım, diyelim ki; ben bugün piyasanın üzerinde bir fiyat açıkladım. 20 lira olan yerde 25 lira fiyat açıkladım. Böyle bir durumda gerçekten FKB’yi düşünen insanların bana “Hayırdır kardeşim sen Fiskobirlik’i batırmaya mı çalışıyorsun” diyerek tepki göstermeleri lazım. Yani piyasadaki hiç kimse “Sen Fiskobirlik’sin, sen üretici birliğisin, sana kıyak geçeyim, fındığı senden alayım” demiyor ki. Nerde ucuz bulursa gidip oradan alıyor. Dolayısıyla bizden müdahale görevi bekleyen insanlar bir dakika durup demeleri lazım ki; “TMO ne alakaya Fiskobirlik işte orda.”
Benim kendi fikrim, her ne kadar TMO’nun fındık alımı noktasında yaptığı faaliyetleri samimi bulsam da EĞER DEVLET MÜDAHALE ALIMI YAPACAKSA BUNU TEK ADRESİ FİSKOBİRLİK’TİR. Ben buradan iddia ediyorum eğer ki TMO 1 liraya mal ediyorsa ben bunu Fiskobirlik olarak 0,5 TL’ye yapmaya razıyım. Ben iktidara diyorum ki; “Sen parayı veriyorsun, ben bu işi daha ucuza yapacağım, bunun önünde yasal bir engel yok, ayrıca üretici daha mutlu olacak.” Bununla ilgili de önerim açık. Tüm üretici bölgelerini gezsinler. ”FINDIĞI KİM ALSIN” DİYE ANKET YAPSINLAR %70 FİSKOBİRLİK ALSIN ORANI ÇIKMAZSA BEN BU İŞİ BIRAKIRIM. Herkesin demesi lazım ki; ”Sayın Hükümet ne TMO’su, orda Fiskobirlik var. Tüm bölgede konuşlanmış, bölge insanını tanıyan ve 82 yıllık tecrübesi olan bir kurum, Yöneticileri de size yakın, daha ne bekliyorsunuz.
Ayrıca şunu da söylemeden geçmeyeceğim; Destek verenler yok mu? Var. Bölge milletvekilleri bu noktada bize destek vermek istiyorlar ama onlarda sonuçta Ankara’da bir gündem oluşturmak istediklerinde kamuoyu desteği arıyorlar. Bu noktada kamuoyu ağırlığını Fiskobirlik’ten yana artık net bir biçimde ve yüksek sesle dile getirmelidir.
Eğer devlet Fiskobirlik’e müdahale görevi verdiği koşulda üreticilerimiz bizi şununla değerlendirsin;
1-Fiskobirlik üreticiye borcunu ödemiş mi? Ödemiş.
2-Bölgelerdeki kooperatifleri her şeye rağmen hala açık tutuyor mu? Tutuyor.
3-Fiskobirlik her türlü olumsuz şartlara ve engellemelere rağmen fındık için bir şeyler yapmaya çalışıyor mu? Çalışıyor.
4- Fındığı piyasanın üzerinde bir fiyattan almak için mücadele veriyor mu? Veriyor.
5-Nihai mamul üretiyor mu? Üretiyor.
6-Bu ürettikleri ürünleri ihraç ediyor mu? Ediyor
5-ARGE’si var mı? Var.
6-Fındığa katma değer sağlıyor mu? Sağlıyor.
Bitti.
Dolayısıyla bugün Fiskobirlik tüm borçlarını ödemiş, çarkları takır takır dönen, yatırımlar yapmak için çabalayan ama buna karşın Fiskobirlik’i düşündüğünü söyleyen insanların, engellemelerine rağmen faaliyetlerini sürdüren bir kurum.
Fındığı yıllardır her kesim fiyat üzerinden değerlendirdi ve değerlendirmeye de devam ediyor. Siz bunu doğru bir yaklaşım olarak görüyor musunuz? Ayrıca fındık piyasasında tekel konumunda bulunan bir firmanın herkes tarafından hedef gösterilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Lütfi Bayraktar: Öncelikle fındığı sadece fiyat üzerinden tartışmak üreticinin elini zayıflatıyor. Bu tartışmalar gerçek sorunların üzerine gidilmesini engelliyor. Fiyat üzerinden günübirlik tartışmalar fiyat dengesizliğine, stok kontrolsüzlüğüne, arz güvensizliğine, yatırımların amacına uygun yapılmasına, süreklilik ve verimliliğe çok ciddi zararlar veriyor. Bu durum tekelleşmenin önünü açıyor ve bu nedenle fındığı serbest piyasada bazı firmaların iki dudağı arasına bırakmış oluyorlar. Onlarda istedikleri gibi piyasada at koşturuyorlar. Yeni yatırımların önünü keserek piyasaya başka kişilerin girmesini engelliyorlar. Ancak burada suçlu, piyasada tekel konumuna gelen firma değil, bizleriz. Piyasayı tamamen serbest piyasanın tekeline bırakmak kesinlikle doğru değil. Siyasiler, STK’lar, üreticiler sektörün diğer aktörleri… Yani herkes bu noktada suçlu.

Gelelim en çok tartışılan konulardan birine. Fiskobirlik marketçilik noktasında zaman zaman eleştiriliyor. Marketçilikle değil, fındıkla uğraşsınlar gibi eleştiriler var. Bu eleştirilere nasıl yanıt vermek istersiniz?

Lütfi Bayraktar: Öncelikle şunu belirtmem lazım. Bazıları diyor ki; “Size devlet destek vermesin, gayrimenkullerinizi satmayın, önünüze engel koyalım ama siz bu yapıyı devamlı büyütün, yatırım yapın, istihdam sağlayın” vs. vs. Böyle bir şeyin ekonomide yeri yok. Hiçbir katkı sunmayacaksınız bütün imkanlarını elinden alacaksınız önüne engel koyacaksınız ama kurum bir yerlerden para bulacak ve devamlı büyüyecek. Böyle bir dünya yok. Bu yüzden Fiskobirlik para kazanabileceğini düşündüğü her alanda faaliyet göstermeli. Marketçilik konusunun Fiskobirlik’e kazandırdığı başka bir şey daha var aslında. AR-GE birimimizde geliştirilen yeni ürünleri piyasaya girmeden önce marketlerimizde satışa sunuyor ve buradan ürünlerle ilgili geri dönüşleri topluyoruz. Bu bizim için çok büyük bir avantaj. Başka firmalar bu çalışmalar için milyonlar harcıyorlar.
Ama şunu da söylemek isterim; MARKETLERİ LÜTFİ BAYRAKTAR VE EKİBİ KURMADI. BEN BUGÜNKİ AKLIM OLSA MARKETÇİLİĞE GİRMEZDİM. Bu dediğim ekonomik açıdan değil. Ne hikmetse geldim geleli market şöyle market böyle. Kamuoyunda hiç kimse Lütfi Bayraktar ve ekibi çaldı çırptı diyemiyorlar, borçları ödeyemedi diyemiyorlar, yatırım yapmadı, üretim yapmadı diyemiyorlar, sadece market de market. Ciddi manada bezdim ben bu durumdan, ama yine söylüyorum biz geldiğimizde marketler zaten vardı. Biz var olan marketleri rehabilite etmeye çalıştık. O noktada bir düzen oturtmaya çalıştık, bir plan yaptık ve şuanda da bu rehabilitasyonun sonuçlarını görmeye çalışıyoruz. Bize market üzerinden saldıranlar samimi değiller. Ayrıca biz marketlerimizde yaklaşık 150 kişiye de istihdam sağlıyoruz. Bazen kamuoyunda diyorlar ki;
“Market şu kadar zarar etti”
Bu arkadaşlar yatırım maliyetlerini zarar olarak gösteriyorlar. Öyle bir şey yok, hepsi yalan dolan, inanmasın bunlara kimse. Kamuoyunda sürekli bizim marketlerin konuşulması, ‘belki Lütfi Bayraktar’a bu noktadan zarar veririz’ refleksiyle yapılan bir davranış. Devamlı her yerde marketler hakkında olumsuz konuşulması, marketlerin ticari itibarını, dolayısıyla Fiskobirlik’in ticari itibarını zedelemekte. Yazıktır. Aslında buradan da devamlı Fiskobirlik üzerinden bana saldıranların niyetlerini de bu noktada anlamak adına, dertlerinin Fiskobirlik olmadığını görmek açısından kamuoyu için güzel bir örnek teşkil ediyor bu marketler.
Bize diyorlar ki;
“Siz sadece fındık alın başka bir alanda faaliyet göstermeyin. Üstüne birde fındığa piyasanın üzerinde fiyat vererek alın.”
Arkadaşlar bunu daha önce yaptılar, denendi bu ve Fiskobirlik battı. 2 sene içinde battı bu birlik. Bugün o günler unutuluyor. Biz unutmadık. O batık borçları ödemek Lütfi Bayraktar ve ekibine düştü. Gayrimenkul satmayalım, marketçilik yapmayalım biz nasıl burada bu üretimi yapalım? Ben ticaret yapmak zorundayım. Para kazanabileceğim her alanda faaliyetlerimi sürdürmek zorundayım. Fiskobirlik ayakta kalacaksa böyle kalacak. BEN ŞUNU ÇOK NET BELİRTİYORUM BİZ BURADA KALICI DEĞİLİZ. Bu kurum büyürse bu bölgeye ve üreticilere faydası olacak. Fiskobirlik’e destek, kurum ve yöneticileri hakkında kamuoyunda yalan yanlış bilgilerle kurumun itibarını zedeleyerek verilmez.
Sayın Bayraktar, Genel müdürlük binasının olduğu yere bir AVM projesi yapılacağı konuşuldu, rant iddiaları dile getirildi. Nedir bu proje? Neden birileri bu projeden rahatsız oldu?
Lütfi Bayraktar: EVET DOĞRU BU PROJEDE BİR RANT VAR ANCAK FİSKOBİRLİK LEHİNE BİR RANT VAR. Öncelikle şunu söyleyeyim; Genel Müdürlüğün ön tarafında bulunan arazisinin bu kuruma yaklaşık 14 yıldır bir kuruşluk katkısı yok. Belediye tarafından hizmet alanı ilan edilmiş. Şehrin göbeğinde bulunan bu kadar kıymetli bir arazinin onca yıldır mezbelelik gibi durmasının kime ne faydası var? Fiskobirlik’in ne yapması lazım; şehrin merkezindeki böyle bir araziyi kurumun lehine olacak şekilde ranta çevirmesi lazım. Bize diyorlar ki; “Git Bulancak’a yatırım yap.”
Fiskobirlik’e oradaki yatırımın maliyeti 40-45 milyon lira. Tamam yapayım da oradan kazanma, buradan kazanma, ona karışma, buna dokunma, nasıl olacak bu iş? BÖYLE BİR DÜNYA YOK!
Sonrasında biz buralara konulan şerhleri kaldırmak için çok mücadele verdik ama belediyelerin yetkileri çok geniş. Belediyeye dedik ki; “Öyleyse buraları siz alın o zaman”
“Alamıyoruz” dediler. “Bize geri verin o zaman” diyoruz, “Veremiyoruz” diyorlar. Öyle kaldı. Hiçbir şey yapamıyoruz öyle duruyor. Orası bu durumda bir şahısın olsa belediye böyle keyfi bir şekilde çökebilir mi? Hurşit Yüksel döneminde çözemedik, Kerim Aksu’nun ilk döneminde de çözemedik. Benim basında bir ton eleştirim var belediyeye geçmişte, araştırın. Aynı sorunu Entegre arazileri konusunda da yaşadık.
Sonrasında eski belediye başkanı, bir bürokratımıza “Şehrin göbeğinde böyle bir arazinin atıl durmasının kimseye faydası yok. Burada bir projeniz varsa gelin değerlendirelim” demiş. Bizde “Hay hay… Yıllardır beklediğimiz fırsat işte bu” dedik.
Düşündük taşındık buraya Fiskobirlik’e yarar sağlayacak ne gibi bir proje yapabiliriz diye. Giresun’daki mühendisler kanaat önderleri ve çalışma arkadaşlarımızdan fikirler aldık ve bu alanda AVM projesinin olabileceği fikrinde karar kıldık. Çünkü Giresun’da böyle bir yatırım yok. Sonrasında bu konuda Türkiye’de marka firmalardan biri ile anlaştık fizibilite çalışmaları için. Onlar gerekli çalışmaları yaptılar ve bu projenin Giresun için doğru bir yatırım olduğunda karar kıldılar ve ortaya mevcut Genel Müdürlük binası arazisi ve ön taraftaki arazileri de kapsayan, aradaki Fatih Caddesi’nin tünelle geçtiği, alt katı iki kat otopark, üç katı AVM ve ön tarafa da 6 adet 6 katlı otel, özel hastane veya konut olabilecek bağımsız bloklar ve şuan ki mevcut Genel Müdürlüğün bulunduğu yerde bu yapı içinde ama girişi çıkışı bağımsız ve mevcut alanından daha büyük bir genel müdürlük binası projesi oluşturduk.
Bana “Neden bu projenin içinde genel müdürlük binasına yer veriyorsun” dediler.
Bende dedim ki “Beğenin beğenmeyin genel müdürlük bu alanda bir marka olmuş bir yapı, onun buradan gitmesi doğru olmaz.”
Aynı şekilde Eski Belediye Başkanı Kerim Aksu’da bize, genel müdürlüğün bu alanda kalması şartıyla bu projeyi onaylayacağını iletti. Biz projeyi oluşturduk ve sonrasında Kerim Aksu’ya götürdük. Kerim bey dedi ki;
“Bu projeyi sadece bizim onaylamamız yetmiyor, Valiliğin de onaylaması gerekiyor.”
Biz o dönemin valisi Sayın Harun Sarıfakıoğulları’na da projemizi anlattık. O da projeyi inceledi, beğendi ve onayladı.
Bu arada şunu da belirteyim; biz belediyeye resmi başvuruyu 2018 Aralık ayı başında yaptık. Fiskobirlik olarak da bu alanı nasıl değerlendirebiliriz noktasındaki ön çalışmalara da 2017 yılı içerisinde yoğunlaştık. Belediye ile görüşmelere ise 2018 Eylül ayı içerisinde başladık. Yani ortada seçim yoktu biz bu projeye start verdiğimizde.
Sonrasında Aralık 2018’de yaptığımız başvuru, belediye tarafından değerlendirildi. İmar iznini de alacaktık o süreçte, ancak ön tarafta bir alanda 3-4 metrelik kimin olduğunu bilmediğimiz bir hisse olduğunu öğrendik. O sorunu çözmekte süreci uzattı ve seçimlere denk geldi. Bu proje Giresun adına çok büyük bir yatırım olduğu için ve her kesimden destek alacağını düşündüğümüzden süreci durdurmadan ilerlettik. O süreçte belediye bize bu proje için 1.4 milyon lira ruhsat harcı ödenmesi gerektiğini ifade etti. Ben inşaat işiyle uğraşan tanıdığım tüm Ak partili müteahhitler ile görüştüm ve bu miktarın normalde 5 milyon liradan aşağı olmayacağını söylediler. Bizde bu şartları uygun gördük ve belediyenin bizden istediği parayı belediyenin hesaplarına yatırdık ve ruhsatımızı aldık. Buradan açık ve net de söylüyorum; BAŞKA DA BİR KİŞİYE BU KONUDA BİR KURUŞ PARA VERMEDİK.
Ben bu sürecin sonucunda şöyle bir tepki bekliyordum kamuoyundan. “Yıllardır mezbelelik gibi duran belediyenin hiçbir şey yapılmasına müsaade etmediği araziyi Lütfi Bayraktar allem etti, kallem etti, makul bir fiyata Fiskobirlik ve Giresun lehine dev bir projeye dönüştürdü.”
Bu proje şu an yapılsa, burası Fiskobirlik’in en büyük gelir noktalarından biri olacak ve Giresunlu yüzlerce belki binlerce kişi çalışacak bu AVM’de. Sonunda BİZ BURDA TEŞEKKÜR BEKLERKEN HAKARETE UĞRADIK VE HATTA BAZI KİŞİLER TARAFINDAN HAİN İLAN EDİLDİK.
Allah aşkına soruyorum; “Bu arazilerin böyle atıl durması daha mı iyi?”
Net bir şekilde buradan dile getiriyorum; herhangi bir siyasi parti, belediye, herhangi bir STK veya iş adamı bu projeden daha iyi bir proje getirsin, projenin Fiskobirlik lehine olduğunu kanıtlasın, biz onu yapalım. Bizim için bir sorun yok ki. Biz Fiskobirlik’in yararına olan her fikre açığız. Tabi ki ben bunu ihaleye çıkaracağım. 150-200 milyonluk bir proje bu. Giresun’da böyle bir proje yok, Fiskobirlik’in de böyle bir yatırımı tek başına yapabilecek bir maddi gücü ve teknik altyapısı yok. Az paralar değil bunlar. Koskoca Giresun Belediyesinin bir yıllık bütçesine denk geliyor bu yatırım miktarı. Açacağız ihaleyi, kim Fiskobirlik adına karlı bir teklif verdiyse ona vereceğiz.
Dolayısıyla biz bir teşekkür beklerken,
“Ya bu kurum bizim kurumumuz, kamuoyunda bu meseleyi böyle dile getirmeye gerek yok, neymiş bu proje, gidelim soralım aklımıza yatmaz, ikna olmazsak o zaman konuyu gündeme getirelim” demedi kimse.
Veryansın ettiler bize hiçbir şey sormadan. Ne yapalım Giresun’da 3-5 kişi daha beni sevmeyebilir en fazla, tamam benim açımdan bir problem yok, benim kişisel bir işimi engelliyor mu? Yok. Peki kurumun işlerini engelliyor mu? Engelliyor. Peki burada böyle projeler olsa kim çalışacak burada? Bu şehrin insanları, gençleri çalışacak burada… Kime zarar veriyor şimdi bu insanlar? Giresun’a ve Fiskobirlik’e. Yazık diyorum ne diyeyim daha çok yazık.
Peki ne durumda şuan o proje?

Lütfi Bayraktar: Biz şu an da ihale sürecini durdurduk insanlar meseleyi tam olarak anlasın diye, ama bu durum şu an da kuruma ciddi miktarda maddi bir girdiyi engelliyor ve minimum 500 kişilik bir istihdam imkanı engelleniyor. Bu projeyi biz kendi başımıza hazırlamadık. Tüm dünyada kabul görmüş bir firma ile anlaştık tüm süreci onlar ile birlikte yürüttük burada. Bahsettiğim firma öyle her projeye atlayan ‘yaparız’ diyen bir firma değil, firma bizle görüşmeden önce kendi bir fizibilite çalışması yaptı. Bu yönde Giresun’da bir ihtiyaç ve talep var mı diye, geri dönüş topladı ve şehrin böyle bir projeye ihtiyacı olduğunda karar kıldı ve öyle kabul etti projemizi. Biz emeklerimizin karşılığında teşekkür beklerken bize reva görülen bu yaklaşım…
Benim burada 3 yıl daha görev sürem var. 3 yıl boyunca beklerim ben, sıkıntı yok. Ama bu şehre ve bu şehrin iş bekleyen istihdam bekleyen insanlarına yazık.
Zaman zaman konuşulan bir konu var. Lütfi Bayraktar Fiskobirlik Genel Müdürlüğünü Sakarya’ya taşıyacak deniliyor? Bu eleştirilere buradan son noktayı koyar mısınız?
Lütfi Bayraktar: BİR İNSANIN FİSKOBİRLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜ GİRESUN’DAN TAŞIMAYI DÜŞÜNMESİ, APTAL OLMASINI GEREKTİRİR. Ben akıllı adamım. 13 yıldır burada görev yapıyorum, Fiskobirlik’in en uzun süreli Başkanıyım ve bu kurumun en sıkıntılı döneminde Başkanlığı devraldım. Kurumun maaşları ödeyemeyecek, bankalara bir sürü borcu olduğu ve bir lira geliri olmadığı bir zamanda devraldım Başkanlığı. Bugün ki rakamlarla 800 milyon Türk Lirası borcu vardı Fiskobirlik’in. Oralardan buralara getirdik arkadaşlarımla birlikte bu kurumu. Unutulmasın bunlar. Bu kadar emeğimiz mücadelemiz var Fiskobirlik için bu şehirde. Birde üzerine Giresunlu bir ailenin çocuğu olarak, ben şimdi durup dururken kalkıp Fiskobirlik Genel Müdürlüğünü buradan götüreceğim. Kaldı ki bu konu benim tasarrufumda da değil. Bunun kararını ben kendim veya yönetimimle veremem ki. Bu kararı verebilecek tek mercii genel kuruldur. Benim bu yönde karar alabilecek veya aldırabilecek bir inisiyatifim yok.
Hadi diyelim yetkim var ve ben bu kurumu buradan taşıyacağım. Buraya niye bu kadar yatırım yapmak için uğraşayım? Siyaset için taşıyacak diyorlar.
Benim AK partili olduğumu bilir herkes ve benim eksik gördüğüm noktalarda AK partiyi eleştirdiğimi de bilirler. Ben siyaset için böyle bir hamle yapacak olsam böyle davranır mıyım? Siyaset düşünsem ben Türkiye’nin gündeminde Fiskobirlik’i taşımak isteyen bir adam gibi gözükmek ister miyim? Bu çok ciddi bir mesele. Niye böyle sansasyonel bir meseleyle gündeme gelmek isteyeyim?
Bir konudan bahsetmek istiyorum. Ben Giresun’a ilk kez 2002 yılında Fiskobirlik kongresine delege olarak geldim. Daha öncesinde siyaset yaptığım ve turizm sektöründe çalıştığım için çok fazla yer gezdim ve gittiğim her yeri de yabancılardım. Bu hala daha böyle ama o zaman Giresun’a geldiğimde kendimi evime gelmiş gibi hissettim. Ben Giresunlu’yum ya niye böyle bir şey yapayım?
Benim böyle bir amacımın ve yetkimin olmadığını kamuoyunda bu iftiraları piyasaya sürenler bilmiyor mu? Bal gibi de biliyorlar. Ama bu insanlar saf ve temiz insanların duygularını istismar ediyorlar. Genel Müdürlük taşınacak diyenler bu durumun böyle olmadığını biliyor. Bu insanların dertleri başka…

Gelelim Sakarya’ya çikolata fabrikası iddialarına? Bu iddialar doğru mu gerçekten? Fiskobirlik Sakarya’da bir çikolata fabrikası açacak mı?
Lütfi Bayraktar:
Sakarya Belediye Başkanı Ekrem Yüce seçim çalışmaları sırasında ‘Sakarya’da bir çikolata fabrikası kuracağım’ vaadinde bulundu. Seçimi kazanınca da Sayın Başkan verdiği sözü tutmak adına adımlar atmaya başladı ve “Bu noktada çalışmalara başlamadan önce bu konuda yetkin ve bilgili kurumlarla konuşacağız” açıklamasında bulundu.
Doğal olarak kimle konuşacak?
Tabi ki işi bilenle, yani Fiskobirlik’le konuşacak. Sakarya fındık rekoltesi bakımından zaman zaman Ordu’nun ardından ikinci gelen bir üretim bölgesi ve Fiskobirlik’te bu bölgede faaliyetlerini sürdürüyor. Çikolata konusunda Fiskobirlik’in yatırım ve faaliyetlerini de Giresun’da görev yaptığı dönemden yakınen biliyor Sayın Başkan. Sonrasında beni bir toplantıya çağırdılar. Katıldım. Bilgi ve tecrübelerimizi aktardım. Orada Ekrem Bey bu fabrikada kullanacağı fındıkları da Fiskobirlik’ten almak istediklerini iletti. Bende Fiskobirlik adına her türlü desteğe açık olduğumuzu belirttim. Ben buradan yine söylüyorum yapsın Giresun Belediyesi, ona da destek verelim, yapsın Trabzon Belediyesi, ona da destek verelim, hatta yapsın Mardin Belediyesi ona bile gidip destek verelim.
Ya bir kamu kuruluşu fındıkla alakalı nihai bir ürün ortaya koyma noktasında bir yatırım gerçekleştiriyorsa Fiskobirlik olarak ben ona nasıl destek vermem ya! Benim hiçbir yerde “Fiskobirlik adına Sakarya da çikolata fabrikası kuracağız” gibi bir söylemim olmadı. Zaten var bizim Giresun’da fabrikamız. Yılda tonlarca çikolata üretiyoruz gidin marketlerimizi gezin, satış reyonlarımızı gezin oralarda satılıyor. Giresun’daki entegre tesisleri içerisinde bizzat kendimiz üretiyoruz o Fiskobirlik markalı çikolataları. Ayıptır yazıktır günahtır…
Sayın Bayraktar, Batı bölgesinde delegelerinizi ayarlayarak Başkan seçildiğiniz söyleniyor. Bu doğru mu? Gerçekten böyle bir ayarlama yapıyor musunuz?
Lütfi Bayraktar:
Külliyen yalan. Fiskobirlik tarihinde hiçbir dönem, batı Karadeniz delege sayısı, Orta ve Doğu Karadeniz’in delege sayısından fazla olmamıştır. Orta ve Doğu Karadeniz’de 32 kooperatif var, batı bölgesinde 18 kooperatif var. Nasıl oluyor bu iş?
Ben göreve geldiğimde bu kurumun durumu malumdu. O dönemde ben şahsi kasamdan üreticilerin borçlarını ödedim Fiskobirlik’e laf gelmesin diye. Burada verdiğimiz mücadeleleri belki kamuoyu bilmiyor. Bunları kamuoyuna aktarmak noktasında belki eksik kalmış olabiliriz ama bu yapının içinde olan Fiskobirlik’e güvenen ve gönülden destek verenler biliyorlar yaptıklarımızı, verdiğimiz mücadeleleri. Böyle oluyor… Bu iddiaları ortaya atanlarda bunları biliyorlar ama dediğim gibi amaçları başka dertleri başka…

Son günlerde en çok tartışılan konuya gelmek istiyorum. Yani Üniversite ile arazi meselesine. Nedir bu işin iç yüzü? Giresun bu iki kurumun arasındaki arazi meselesi yüzünden adeta ortadan ikiye bölünmüş durumda. Kimileri diyor ki; Fiskobirlik orayı bir an önce terk etsin Bulancak’ta verilen ücretsiz araziye gitsin, kimileri diyor ki; Entegre Giresun’da tüten son baca, oda giderse bu şehir bitmiştir. Siz ne diyorsunuz? bizzat sizden duymak isterim.

Lütfi Bayraktar;
Şuanki mevcut entegrenin önündeki yaklaşık 7 dönümlük arazi için bir ihale yapmak istedik 2012 yılında. Ancak o dönemin belediyesi önümüze bazı engeller çıkardı ve bu arazi ile, üniversitenin mevcut arazisi içinde, eski su deposunun önünde yer alan yaklaşık 5 dönümlük arazinin imar durumunu değiştirerek buraları üniversitenin genişleme alanı olarak ilan etti. Sonrasında Rahmetli Hasan Ali Tütüncü’nün il başkanlığı döneminde, onun önderliğinde, dönemin valisi Sayın Hasan Karahan ve o dönemki Rektörün de içerisinde olduğu bir dizi görüşmeler yapıldı. Biz o görüşmelerde “Bizim bu iki arazimizi verin” dedik. Ama olmadı.
Biz “Tamam o halde arazinin değeri karşılığı olan parayı verin.” dedik.
Bize “Paramız yok, takas yapalım dediler.
“Tamam” dedik ama bize yaptıkları teklif Fiskobirlik’in çıkarları açısından hiç mantıklı değildi. O günden bugüne bir türlü olmadı bu işler.
O zaman dedik ki arazilerle ilgili bir kamulaştırma kararı var. Fiskobirlik olarak bizim buna yapabileceğimiz bir şey yok. Kanun açık.

Bugüne geldiğimizde geçtiğimiz haftalarda Rektör bey bir açıklama yaptı. O açıklamasını da talihsizlik olarak görüyorum. Orada Rektör bey Fiskobirlik ile üniversitenin geçmiş dönemlerde mutabık kaldığını söylüyor. Altını çizerek söylüyorum biz Fiskobirlik olarak kimseyle mutabık kalmadık. Hatta biz bu üniversite genişleme kapsamı alanı içerisinde yer alan yerleri istedik toplantılarda, çünkü benim ihtiyacım var şu an o araziye, entegre 5 kat büyüdü. Sığmıyor tesis artık 50 dönümlük entegre arazisine. Yatırımlar için ihtiyacımız var. “Arazimizi verin” dedik. Vermiyorlar.
“Tamam o zaman araziyi siz alın, biz oradan gelecek para ile gidelim Bulancak’ta yatırım yapalım” dedik. Onu da vermiyorlar. Birde Giresun 2.OSB’den ücretsiz yer tahsis edildiğini söylemiş açıklamasında Rektör bey Fiskobirlik’e. Bakın açık söylüyorum orada yatırım yapan diğer firmalara nasıl arazi tahsisi yapılmışsa Fiskobirlik’e de o şekilde arazi tahsisi yapıldı. Öyle ortada ücretsiz arazi tahsisi gibi bir durum söz konusu değil.
Bizim üniversite ile vardığımız mutabakat şöyleydi.
“Ya bu üzerine şerh koyulan arazilerimizi alın, almıyorsanız bize geri verin.”
Şunu da açıkça belirteyim; bizim ilk tercihimiz ‘üniversite burayı alsın biz de Bulancak’a gidelim’ değil.
Bizim Entegrede milyonlarca liralık bir yatırımımız söz konusu. Biz buradaki yatırımlarımızı çöp edip bu şartlar altında Bulancak’a gidemeyiz.
Bir diğer husus az öncede belirttiğim gibi biz zaten yaklaşık 50 dönümlük mevcut entegre arazisine sığamaz seviyede üretim kapasite ve faaliyetlerimizi artırmış durumdayız. Bulancak’taki 24 dönümlük arazi bizim taleplerimizi karşılamak noktasında yetersiz kalır. Fiskobirlik bundan 3-5 sene önceki Fiskobirlik değil artık. Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanına ürün gönderiyoruz. Markalarımız Türkiye’nin her il ve ilçesinde bulunan tüm seçkin marketlerin raflarında yer alıyor artık. Fiskobirlik artık o eski Fiskobirlik değil yani. Ayağa kalktı ve artık emin adımlarla yoluna devam ediyor, bunu kimse unutmasın. En kısa sürede eskiden olduğu gibi üreticileri ile bütünleştiğinde de artık kimse tutamaz Fiskobirlik’i. Bu bahsettiğim de çok uzak bir zaman değil bir iki sene içinde gerçekleşecek bir durum inşallah.

Son olarak Giresunspor meselesi. Giresunspor’a yardım yapmadığınız noktasında çokça eleştiriliyor FKB. Siz ne diyeceksiniz bu konuda?

Lütfi Bayraktar: Bizim bu noktada kamuoyuna açıklamadığımız bir çalışmamız vardı. Buradan açıklamış olayım. Giresunspor ürünlerini kendi marketlerimizde özel stantlar kurarak uygun fiyattan satılması ve tüm marketlerimizde belli miktarın üzerinde yapılan alışverişlerden bir kısmının Giresunspor’a aktarılması noktasında çalışmalarımız vardı. Hatta Giresunspor başkanı Sacit Ali Eren’le bu süreçte görüştük, protokolü imza aşamasına kadar getirdik ancak kendileri olağanüstü kongre kararı alarak başkanlık görevinden ayrılma tasarrufunda bulundu. Şu an için bu teklif masamızda durmakta ve seçimlerden sonra Giresunspor’un yeni başkanı kim olursa, ona da bu teklifi sunacağız inşallah.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?