DUROĞLU BELDESİ KURULUŞ ÇEŞMESİ

DUROĞLU BELDESİ KURULUŞ ÇEŞMESİ

Aksu vadisinde…
Dereli yolu üzerinde…
Giresun merkeze 15 kilometre uzaklıkta…
Şirin’mi şirin küçücük beldemiz var.
Bu yerleşkenin adı: DUROĞLU…
Ve bir adı da; KONACIK…

Hep merak etmişimdir;
“Buranın ismine neden ‘DUROĞLU” denilmiş diye…

Ne zaman ‘Duroğlu’ beldesinin içinden geçsem, aklıma hep bu soru takılıverirdi…
Uzun yıllandır kime sorsam bu konuda doğru-dürüst bir yanıt alamamıştım sorduğum soruya…

Meğer benim aradığım sorunun ‘yanıtı’ benim çok yakınımda ve yanı-başımdaymış da haberim yokmuş…

Demem o ki;
Meğer ‘Duroğlu Beldesinin’ ilk kuruluş öyküsü değerli sanat adamı ve aynı zamanda SEKA Kağıt Fabrikasının son müdürü Aytekin ÖZDEMİR’in sülalesinin çok-çok uzaklardan göç gelip, konakladığı yerden başlarmış ‘DUROĞLU’ isminin öyküsü..

Şöyle ki; (diyeceğim demesine ama) yeni bir parantez açarak belirtmek isterim ki (sohbetimiz uzarsa yarın devam edeceğiz.)

Sevgili dostum Aytekin Özdemir ile ‘Duroğlu’ isminin başladığı dede ocağına gittik birlikte…
Sağ olsun, bildiği tüm bilgeleri benimle paylaştı ve benim uzun süredir aradığım sorunun yanıtını verip, merakımı giderdi…
(dedikten sonra)
Şimdi sözünü ettiğim ‘Duroğlu’ isminin tarihçesine girebiliriz diye düşünüyorum…

1800’lü yılların başları…
Oradan-oraya göçer bir toplum kültürüne sahip olduğumuz için, kimin ne zaman, nereden-nereye göç edeceği hiç belli olmayan bir toplum olduğumuzu sizler benden daha iyi biliyorsunuz…

Yani, yaptığımız ‘göç gerekçelerinin’ içinde ya yoksulluk vardır…
Ya kardeş kavgası vardır…
Ya, aileye daha iyi, daha zengin bir geçim alanı bulmak için göç edilir…
Ya da ‘kan davası’ nedeniyle göç edilir…

İşte bu nedenlerden dolayı da…
Aksu vadisi ve vadinin iki yanından gittikçe yükselen dağları bir anlamda ya; “Kaçaklar” veya da “Göç’ekler” vadisidir…

Birde Cumhuriyetin ilk 10-15 yılına kadar ‘oto yolu’ olmayan ve sadece; at, eşek ve katırlarla ulaşım sağlanan ‘Patika’ denilen bir kervan Yolu’ vardır…
Ve bu ‘kervan yoluyla’ gidilir gidilmek istenen yere…
Aynı zamanda bir ‘göç yoludur’ bu kervan yolu…

İşte bu ailelerden birisi de, sevgili arkadaşım Aytekin Özdemir’in 1800’lü yıllarda çok-çok uzaklardan, atlarıyla, katırlarıyla kervan düzüp girmişler yola…

Niyetleri; nerede verimli ve sulak bir araziye rastlarlarsa orada konaklamaya ve yerleşmeye karar verecekler…

Gece-gündüz yol ala-ala, gele gele (şimdiki Duroğlu belediye yerleşkesinin) 1 veya 1,5 kilometre yükseğinde, yani Yenicesar Köyü yolu üzerinde bulunan bir ‘suyun başına’ gelmişler…

Ve bu kervanda bulunan aile üyelerinden birisinin adı Ali’dir…
Kervan gürül gürül akan bir suyun başına gelince bir aile büyüğü Kervanın en önünde yürüyen Ali’ye seslenir;
“Dur oğul”
“Dur Ali”
“Burası iyi”
“Bu çeşmenin yanında durak”
“Buraya konacuk”
(yani burada ‘konaklayıp’ yerleşeceğiz diyerek yerleşiyorlar.)

“Konacuk” dedikleri yere bir ‘Konak’ yaptırdılar..
Gürül gürül akan suya bir ‘ağaç oluk’ takarlar…
Ailenin geçimini sağlayacak kadar kendilerine tarla açarlar…
Konağın hemen yanına bir değirmen yaparlar…
Tarım, bağ-bahçe ve hayvan besiciliği derken, bir süre sonra yörenin en zengin ailesi olurlar…

Ve o günden sonra yörede aileye unvan olarak; Duralioğulları…
Konağın yanında ve çeşmenin önündeki düzlüğe ise ‘Durak’ derler…
Bu ‘durak’ denilen küçük düzlük, gürül-gürül akan bir ağaç oluk yanı olduğu için aynı zamanda yoldan geçenlerin mola verip bir soluk alma ve dinlenme yeridir aynı zamanda…

Uzun yola gidenler -yorgunluklarını gidermek için- hem bu Durak denilen küçük düzlükte dinlenirler ve hemde ağaç oluktan kana kana soğuk su içerler…

Değerli arkadaşım Aytekin Özdemir’in verdiği sözel bilgiye göre, dedeleri konağın tam karşısına gelip geçenlerin geceye kalınca- yatıp dinlenmesi için- birde ‘Misafirhane’ yaptırmışlar…

Aynı zamanda değirmene gelenlerin yatıp-kalkmaları içinde hizmet veriyormuş Duralioğulları’nın Misafirhanesi…
Yani Konuk Evi…

Duralioğulları ailesinin arazi büyüklüğü (şimdiki) Duroğlu Belde Yerleşkesine kadar geldiği için ve zamanla buradan geçen Kervan yoluna bir ‘Han’ yapılmış ve daha sonrada süreç içinde küçük bir yerleşkeye dönüşmüş bugünkü Duroğlu Yerleşkesi…

Ve buranın adına da “Dur Oğul” deyimi zamanla bütünleştirilip ve süreç içerisinde bir araya getirilerek ‘Duroğlu’ şekline dönüşmüş.

NOT:
Sözel kaynak; Aytekin ÖZDEMİR
1. Görsel; Duroğlu’nun bugünkü görüntüsü
2. Görsel; Aytekin ÖZDEMİR, yüz küsur yıl önce yapılmış olan ağaç oluğun bulunduğu yerde (şimdi beton çeşmenin) yanında duruyor..
3. görsel ise: Duralioğulları’nın tarihi Konağı…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?