BİRBİRMİZİ İKAZ ETMEK GÖREVİMİZDİR

BİRBİRMİZİ İKAZ ETMEK GÖREVİMİZDİR

Amansız ve ölümcül hastalığa yakalandığından, yatağına uzanmış yatan, buna rağmen iyileşeceğini uman hastaya yapılabilecek iki farklı tavsiye vardır. Denilebilir ki: “iyisin, iyisin maşallah. Moralini yüksek tut. Bol bol limonlu çay, sarmısaklı çorba iç. Korkulacak bir durumun yok. İstirahat et, yat. Yakında iyileşirsin.” Veya şöyle söylenebilir: “Kalk bakalım arkadaş. Sadece yatmakla şifa bulunmaz. Seni hastaneye götürelim, doktor muayenesinden geçmen gerekir. Aksi halde durumun kötüye gidebilir…”

İnsanlar Mahkeme-i Kübra’da sadece yaptıklarından ve söylediklerinden değil, bunlarla beraber yapması gerekirken yapmadıklarından ve söylemesi gerekirken söylemediklerinden de hesaba çekileceklerdir. Bir takım kaygı ve vehimlerle, veya birilerinin hatırı kalır endişesiyle bu durumun göz ardı edilmesi, keşkelerin işe yaramayacağı O günde, ağır sonuçlar doğurabilir.

Yatağına uzanmış yatan ve bu haliyle ölümünü bekleyen hastanın, hastaneye götürülmesi ve tedavi edilmesi gerektiğini düşünenlerdenim. Sizlerin de aynı duyguyu paylaştığınızı hisseder gibiyim, zira aklıselim için, sağ duyu sahipleri için yol birdir. Gelelim meselenin özüne:

Bizim insanlarımız “Elhamdülillah Müslüman”dırlar, dine saygılıdırlar. İbadet edeni de etmeyeni de, günah işleyeni de işlemeyeni de böyledir, çünkü: bizim mayamız sağlamdır. Herkes bildiğince inanır, elinden geldiğince amel eder.

Peki, bildiklerimiz ne kadardır, ne kadarı sağlamdır? Genel olarak din konusundaki bilgilerimiz, ya ana-babamızdan öğrenip gördüklerimizden veya kulaktan kulağa duyduklarımızdan ibarettir. Sağlam kaynaklardan bilgi edinmek ya da erbabından sorup öğrenmek nedense bize ağır gelir, bunu angarya sayarız. Dolayısıyla, bildiklerimizin büyük çoğunluğu ya bid’at ve hurafelerdir veya eksiktir, yanlıştır. Durum böyle olunca, iyi niyetli olmak meseleyi halletmez, tehlike çanları çalmaya başlar.

Biz mobilyanın, beyaz eşyanın, arabanın, gayrimenkulün en lüks olanlarını, en pahalılarını para bulur alırız; ama dini bilgileri içeren, güvenilebilir, birkaç kitap, gazete, dergi alamayız; durumumuz iyi değildir, paramız yoktur. Alanlarımız da vitrinlerde süs olsun diye veya desinler diye alırız. “Zamanımız olmadığından” veya “gözlerimiz iyi göremediğinden” kitap okumayız, okuyamayız. Buna rağmen, her gün saatlerce TV izleriz, pembe dizileri, evlenme-boşanma, spor, televole proğramlarını, paparazzileri vs. asla kaçırmayız, izleriz. Bunlara zaman da buluruz, gözlerimiz de gayet iyi görür, bari istifade edebilsek. Dizileri gerçek hayat gibi, hayatın içinden haberleri de pembe dizi gibi izleriz. İyi ama herkes mi böyle? Elbette hayır. İstisnalar tabii ki var, ama o kadar az ki. Ara-bul, bulabilirsen….

Mesela, Akaid ilmi İslami ilimlerin en mühimidir. Müslümanlar olarak İman esaslarını eksiksiz ve doğru olarak öğrenmek olmazsa olmazımızdır. Çünkü: Salih amellerin kabulü için sağlam iman gerekir. Erbabının malûmudur ki, imanda eksiklik, şüphe veya tereddüt Salih amellerin iptaline yol açar, imansız yaşamaya ve ölmeye sebebiyet verir. Olaya böyle bakınca, tehlikenin büyüklüğü ve durumun vahameti ortaya çıkıyor.

Unutulmamalıdır ki, ameldeki noksanların telafisi mümkündür. Tevbe kapıları kul için sonuna kadar daima açıktır ve Allah(CC) affedicidir, affetmeyi çok sever. Yeter ki kul istemeyi bilsin, tevbesinde samimi olsun. Ama iman konusu böyle değildir. Kâmil bir imana sahip olmadığımız sürece, salih amellerimizin ehemmiyeti olmaz. “Ama bu insanlar namaz kılıyor, oruç tutuyor, Kur’an okuyor böyle söylenir mi?” demeyin. Birbirimizi asla aldatmayalım, ikaz edelim. Bazılarının yaptığı gibi, hastaya yatakta yatmasını değil, hastaneye gitmesini tavsiye edelim. Bazı ibadetleri yapıyor olmak, her şey yolundadır anlamına gelmiyor.

Kainatın Efendisi (SAV)buyuruyor ki: “Nice namaz kılanlar vardır ki, namazlarından kendilerine sadece yorgunluk kalır”. “Nice oruç tutanlar vardır ki, oruçlarından kendilerine ancak açlık ve susuzluk kalır”. “Nice Kur’an okuyanlar vardır ki, Kur’an onlara lanet eder”. “İnsanların namaz kılmaları ve oruç tutmaları sizi yanıltmasın. Dileyen namaz kılsın, dileyen oruç tutsun. Emanete ihanet edenin dini olmaz.” “İnsanların namazı ve orucu sizi aldatmasın. İnsanların dinar (para)  ile olan ilişkilerine dikkat ediniz.” Bu sözler birilerine bir şeyler anlatmalıdır, öyle değil mi ?

Sadece dini konularda değil, ticarette, siyasette, içtimai ve sosyal alanlarda, her konuda birbirimizi ikaz edelim, uyaralım. Bu bir kardeşlik görevidir, görevi ihmal etmeyelim, kötüye de kullanmayalım.

Selam ve dua ile….

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?