AYETLERLE ‘ALLAH’A ULAŞMAYI DİLEMEK’

AYETLERLE ‘ALLAH’A ULAŞMAYI DİLEMEK’

Allah’ın davetine, ancak bütün kalpleriyle kulak verenler uyar. Kalben ölüleri ise, yalnızca Allah diriltir. Sonra da hepsi O’na döndürülürler.

Allahû Teâlâ bütün insanları, Allah’a ibadet etsinler diye değil, Allah’a kul olsunlar diye yaratmıştır. İbadet etmek ise, Allah’a kul olmanın sadece bir bölümüdür.

Kulluğun ilk safhası, Allah’a ulaşmayı dilemektir.

Allah’a ulaşmayı dilemek, Allah’a kul olmanın başlangıcıdır. Mürşide ulaşmak, kulluğun ikinci safhasıdır. Kulun ruhunun hayattayken Allah’a ulaşması, ‘Evvab Kul’ olmaktır. Fizik vücudu Allah’a teslim etmek, ‘Muhsin Kul’ olmaktır. Nefsi Allah’a teslim etmek, ‘Muhlis Kul’ olmaktır. İrşada ulaşmak, ‘Azîm Kul’ olmaktır. Hakka tukâtihi takvanın sahibi olmak, ‘Bihakkın Kul’ yani Hakk’ul yakîn seviyesinde kul olmaktır.

Kulluk etmeyi sadece ibadete bağlamak, yeterli bir ifade değildir. Allahû Tealâ, aslında abd kelimesini kul olan, abid kelimesini ise “O’na kulluk eden” istikametinde kullanmaktadır. Fakat Kur’ân-ı Kerim mealcileri, Allahû Tealâ hangisini kullanırsa kullansın, hep “Allah’a kulluk eden” diye Türkçeleştirmişlerdir.

Kişinin Allah’a ‘Kul olması’, bir kademe atlamasıdır, bir yükselmedir, bir yücelmedir. Sadece ‘ibadet etmek’, hiç kimseyi Allah’a ulaştıramaz. Allah’ın bizi yaratmaktan muradı, Allah’a ulaşmayı diledikten sonraki ibadetlerle Allah’a kul olmak, yani ruhu, vechi, nefsi, iradeyi Allah’a teslim etmektir, O’na kul olmaktır. Bu da sadece ibadetlere bağlı bir sonuç değildir.

Niçin yaşıyoruz? Allah için yaşıyoruz. Allah’ın emirlerini yerine getirmek için yaşıyoruz. Allah’ın bütün insanları ulaştırmak istediği hedefin, mutluluk olduğunu hamdolsun ki Allah’tan öğrenmiş bulunanların oluşturduğu, hidayeti temsil eden grup var. Bununla birlikte Dünya üzerinde hidayetin ne olduğu asırlar evvel unutulmuş, sevgili kardeşlerim. 14 asır evvel, Peygamber Efendimiz (S.A.V.) ve sahâbesi hidayeti yaşamışlar. Sonra asırlarca yaşanmış, Osmanlı’nın yükselme devresinde de yaşanmış, sonra da unutulmuş. Artık büyük kitleler İslâm’ı, bir başka adıyla hidayeti yaşamıyorlar.

YÛNUS-7 “İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme’ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).” “Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.”

Kur’ân-ı Kerim’in en önemli âyetlerinden biriyle karşı karşıyasınız. Bu âyet-i kerime, Kur’ân-ı Kerim’in birinci safhasını anlatır:

ALLAH’A ULAŞMAYI DİLEMEK

Bir tek dilek; Allah’a ulaşmayı dilemek yoksa kurtuluş da yoktur. Allah’a ulaşmayı dilemeyen bir insan, Allah’ın hanif fıtratıyla yarattığı bütün sistemlerini, kapalı ve mühürlü tutmaya karar vermiş bir insandır. Âyetleri bilse de bilmese de netice değişmez. Bir insan Allah’a ulaşmayı dilemedikçe, cennete gitmesi mümkün değildir.

İnsanlar için sadece 2 tane alternatif vardır: Allah’a ulaşmayı dilemek. Allah’a ulaşmayı dilememek.

Bir insan, hayattayken ruhunu Allah’a ulaştırmayı dilemezse gideceği yer cehennemdir. Bu insan, 80 yaşında ölse, sorumluluk 15 yaşında başladığı için hayatının 65 senesini ibadetle geçirmiş ve İslâm’ın 5 şartını ömür boyunca yerine getirmiş olsa, yani namaz kılmış, oruç tutmuş, zekât vermiş, hacca gitmiş, kelime-i şahadet getirmiş olsa bile en önemli, en büyük ibadet olan zikri yapmamıştır. Çünkü İslâm’ın en önemli şartı olan zikir; İslam’ın 5 şartı olarak bize öğretilen bilgilerin dışında tutulmuş, yani bir başka ifadeyle gizlenmiştir. Allah’a ulaşmayı dilemediği ve zikir yapmadığı için kişinin bu ibadetlerinin hiçbiri onu kurtaramaz. İbadet yapmıştır ama Allah’a kul olamamıştır. Çünkü ilk kulluk, Allah’a ulaşmayı dilemekle başlar. Ve de Allah’a kul olamayan cennete giremez, dünyada da mutlu olamaz.

‘İslâm’ kelimesi, Allah’a teslim olmak demektir. İslâm ve teslim kelimeleri aynı kökten gelir: Sin, lâm ve mim. İslâm’ın 5 şartının içinde teslim olmak yoktur. Oysaki Allahû Tealâ; Ruhu, Fizik vücudu, Nefsi ve İradeyi Allah’a teslim etmeyi emretmektedir. Bunlar üzerinize farz kılınmıştır.

Bütün sistemleri 7’li olan İslâm’ın inanç şartları, bugün 6’ya indirilmiştir. Mü’min olmanın 7. inanç şartı olan ruhun ölmeden evvel Allah’a ulaştırılmasına inanmak devreden çıkarılmıştır. İslâm’ın 6. ve 7. şartlarının da bu asr-ı hidayette yerli yerine ulaştırılması lâzımdır. İslâm’ın 5 tane şartı, kurtuluşu içermemektedir. Ama eğer onlara ruhu ölmeden evvel Allah’a ulaştırmayı dilemek 6. şart olarak; ruhu, vechi, nefsi ve iradeyi Allah’a teslim etmek 7. şart olarak ilâve edilirse o zaman İslâm’a lâyık bir değer oluşur. Bütün sahâbe, bu 7 tane şartı yerli yerine oturtmuş, hepsini gerçekleştirmişlerdir.

Allah’ın sözü var. Kim Allah’a ulaşmayı dilerse, Kendisi’ne ulaştırır. Yani o kişi, Allah’a ulaşmaz. Allah, onu Kendisi’ne ulaştırır. Allah’ın kontrolünde, Allah ona öyle yardımlar eder ki, kişi Allah’tan otomatik olarak 12 tane ihsan alır ve bu ihsanlarla mürşidine ulaşır.

Allah önce Rahîm esmasıyla tecelliye başlar, gözlerdeki hicab-ı mestureyi alır, kulaklardaki vakrayı alır, kalpteki mührü açar, küfrü alır, kalpteki ekinneti alır, yerine ihbat koyar. Allahû Tealâ, kişinin kalbine ulaşır, kalbin nur kapısını Allah’a çevirir, göğsünden kalbine nur yolu açar, kişinin huşûya ulaşmasını sağlar. Mürşidini gösterir. Ve kişi mürşidine ulaşıp, önünde diz çökerek tövbe eder. 7 tane ni’met alır. Ve bu ni’metlerle kişi önce ruhunu, sonra vechini, nefsini ve iradesini adım adım Allah’a teslim etmek için hazır hale gelir.

Böylece nefs tezkiyesini gerçekleştirecek ve ruhunu Allah’a ulaştıracaktır. Allah’ın sözü buraya kadardır. Ondan sonra kişi, şeytanın şiddetli saldırısına defalarca uğrar. İblis onu o hidayet noktasından tekrar aşağı düşürmek için ard arda bütün gayretini sarf eder.

Bu âyet, birçok âyetle illiyet rabıtası içerisindedir. Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin cehenneme gitmesi burada, Allah’a ulaşmayı dileyenlerin kurtuluşu ise Vel Asr Suresi’nde anlatılmaktadır:

ASR-1: “Vel asr(asri).” “Asra yemin olsun.”

ASR-2: “İnnel insâne le fî husr(husrin).” “Muhakkak ki insan, gerçekten hüsrandadır.”

ASR-3: “İllellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve tevâsav bil hakkı ve tevâsav bis sabr(sabrı).” “Ama âmenû olanlar (ilk 7 basamağı aşanlar), nefs tezkiyesi yapanlar (ikinci 7 basamağı aşanlar), Allah’a ruhu ulaşıp Hakk’ı tavsiye edenler (üçüncü 7 basamağı aşanlar) ve sabrı tavsiye edenler (dördüncü 7 basamağı aşanlar) hariç.”

Allah’a ulaşmayı dileyenler Allah’a ulaşacaklardır. Yunus Suresi’nin 7. âyet-i kerimesi aşağıdaki 4 âyetle direkt olarak ilişkilidir.

HÛD-29: “Ve ey kavmim! Buna (tebliğ ettiğim şeylere) karşılık sizden mal olarak (bir şey) istemiyorum. Eğer ücretim (ecrim) varsa ancak Allah’a aittir. Ve ben âmenû olanları (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) tardedecek (uzaklaştıracak, kovacak) değilim. Muhakkak ki onlar, Rab’lerine mülâki olacaklar (ulaşacaklar). Ve lâkin ben, sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum.”

ANKEBÛT-5: “Kim Allah’a mülâki olmayı (hayattayken Allah’a ulaşmayı) dilerse, o taktirde muhakkak ki Allah’ın tayin ettiği zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayattayken Allah’a ulaşacaktır). Ve O; en iyi işiten, en iyi bilendir.”

ANKEBÛT-6: “Ve kim cihad ederse, o taktirde sadece kendi nefsi için cihad eder. Muhakkak ki Allah, âlemlerden müstağnidir (hiçbir şeye ihtiyacı yoktur).”

ŞÛRÂ-13: “(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).”

Kim Allah’a ulaşmayı dilemezse, hangi ilim kademesini temsil ederse etsin o, Allah’ın âyetlerinden gâfildir.

YÛNUS-8 “İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).”

Allahû Tealâ, bu âyet-i kerime gereğince, Allah’a ulaşmayı dilemeyen bir kişinin gideceği yerin mutlak olarak cehennem olduğunu söylüyor. Bu, Kur’ân-ı Kerim’in ‘olmazsa olmaz’ şartıdır. Kim Allah’a ulaşmayı dilemezse, dilemeyen kişinin kurtuluşu hiçbir şekilde mümkün değildir. Dileyen kişi ise mutlaka Allah’ın cennetine girer. Yunus Suresi 7 ve 8. âyet-i kerimeleri, cennetin anahtarı, cehennemin de kilididir. Kim Allah’a ulaşmayı dilemezse gideceği yer cehennemdir. Ama dileyenin de Allah’ın yardımı geleceği için gideceği yer mutlak olarak Allah’ın cennetidir.

Bundan 14 asır evvel bütün sahâbe Allah’a ulaşmayı dilemişler ve Allah’a ulaşmışlardır:

ZUMER-18: “Onlar, sözü işitirler, böylece onun ahsen olanına tâbî olurlar. İşte onlar, Allah’ın hidayete erdirdikleridir. Ve işte onlar; onlar ulûl’elbabtır (daimî zikrin sahipleri).”

İnsanoğlunun ruhunu Allah’a ulaştırma noktasına dikkatle bakın: Kişi, Allah’a ulaşmayı diliyor, Allah onu mürşidine ulaştırıyor, nefs tezkiyesine başlatıyor ve kişi mutlaka ruhunu Allah’a ulaştırıyor.

Allah’a ulaştığı takdirde kişinin kurtulmaması mümkün değildir.

Sevgi ile kalın.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?