Allah’a Nasıl Teslim olunur?

Allah’a Nasıl Teslim olunur?

Şems der ki; “Eğer hâlâ kızıyorsan, kendin ile olan kavgan bitmemiş demektir. Eğer hâlâ kırılıyorsan, gönül evinin tuğlaları pekişmemiş demektir. Eğer hâlâ KINIYORSAN, düşüncelerin yeterince berraklaşmamış demektir. Eğer hâlâ karşılıksız sevmiyor ve sevginde ayrım yapıyorsan, hâlâ akıl ve mantığını kullanıyor, içindeki sevginin boyutlanmasına engel oluyorsun demektir. Eğer hâlâ “BEN” demekten vazgeçmiyorsan, dizginlerin hâlâ nefsinin elinde ve sen bu esarete boyun eğiyorsun demektir. Ve eğer hâlâ “şikâyet” ediyorsan, hakikati göremiyorsun demektir.”

Allahü Teâlâ Kur’an-ı Kerim’le sarsılmaz bir kale ortaya koymuş ve bütün açıklamaları yapmıştır. Tabii ki iblis de (şeytan) asırlar boyunca insanları Kur’an denilen o büyük hakikatin dışına taşımaya çalışmış ve maalesef önemli ölçüde başarmıştır. Hatta öyle bir başarıya ulaşmış ki, aradan geçen yüzyılların sonunda insanlar Kur’an’ın temel faktörlerini tamamen unutmuşlar ve bu sebepten dolayı insanların çok büyük bir kısmı gizli şirktedir ve farkında de değiller. Çünkü onlar Allah’a ulaşmayı dilemiyorlar.

ALİ İMRAN 73; “Ve (Ehli Kitap): “Sizin dîninize tâbî olandan başkasına inanmayın.” (dediler). (Habibim onlara) De ki: “Muhakkak ki hidayet Allah’a ulaşmaktır. (İnsanın ruhunun ölmeden önce Allah’a ulaşmasıdır.) Size verilenin bir benzerinin, bir başkasına verilmesidir.” Yoksa onlar, Rabbiniz’in huzurunda, sizinle çekişiyorlar mı? (Onlara) De ki: “Muhakkak ki fazl Allah’ın elindedir. Onu dilediğine verir.” Ve Allah, Vâsi’dir (ilmi geniştir, herşeyi kapsar), Alîm’dir (en iyi bilendir).”

KİM ALLAH’A ULAŞMAYI DİLERSE ALLAH ONU İŞİTİR, BİLİR VE GÖRÜR

ÂL-İ İMRAN 139: “Ve gevşemeyin ve mahzun olmayın! Eğer mü’min iseniz, üstün olan sizsiniz.”

Gevşemeyin, mahzun olmayın. Allah’ın düşmanlarına karşı mutlaka galip geleceksiniz. Burada “gevşemeyin” ile birlikte “mahzun olmayın” ifadesi var. Yunus-60, 61, 62’de ne diyordu Allahû Teâlâ:

YÛNUS-60: “Kıyâmet günü, Allah’a yalanla iftira edenlerin zannı nedir? Muhakkak ki Allah, insanlara karşı elbette fazlın sahibidir. Ve lâkin onların çoğu şükretmezler.”

YÛNUS-61: “Ve bir iş ile meşgul olmanız, Kur’ân’dan bir şey okumanız ve yaptığınız bir amel yoktur ki, ona daldığınız zaman sizin üzerinize şahitler olmayalım. Yeryüzünde ve semada zerre ağırlığınca bir şey Rabbinden gizli kalmaz. Ve ondan daha büyüğü ve daha küçüğü yoktur ki, Kitab-ı Mübîn’de olmasın.”

YÛNUS-62: “Muhakkak ki Allah’ın evliyasına (dostlarına), korku yoktur. Onlar, mahzun olmazlar, öyle değil mi?”

BAKARA 168; “Ey insanlar! Yeryüzündeki helâl ve temiz şeylerden yiyin. Ve şeytanın adımlarına tâbî olmayın (izinden gitmeyin). Muhakkak ki o, sizin için apaçık bir düşmandır.”

Allah’ın temiz ve helâl ettikleri dururken haram ettiklerini yemek, şeytanın adımlarına tâbî olmaktır. Allahû Tealâ şeytanın adımlarına tâbî olmamamızı emrettiği halde herkes şeytanın adımlarına tâbî olmuştur. Şeytanın arkasından cehenneme doğru yol almaktadırlar.

Okullarda ve üniversitelerde dîn adına insanların kurtulması mümkün olmayan yanlış şeyler öğretilmektedir. Öğretilen bu bilgileri de çağdaşlık görünümü altında biz Müslümanlara empoze ediyorlar ve yaşam şeklini bu şekilde dizayn etmemizi istiyorlar. İnsanı Allah’tan uzaklaştırıp şeytana yaklaştıran bu eğitim sisteminin oluşturduğu korkunç sonuca göre, insanların %90’dan fazlası kurtulamayacaklardır. Ve bu sistemi oluşturanlar dünyanın en büyük vebalini omuzlarına almış durumdalar. Kendileriyle beraber insanların çok büyük bir kısmını cehenneme götürecekler. Ve bugün Allah’ın yasakları serbest, Allah’ın emrettikleri suç olmuştur. Bir büyük adaletsizlik bütün boyutlarıyla hüküm sürmektedir. Dînin gerektirdiklerini yaşamak isteyen insanlara bu ülke bir cehennem haline getirilmek istenmektedir.

Bu yanlışlar dizisi, insanların farkına bile varmadan şeytanın tesirinde kalmaları sebebiyle olmaktadır. Şeytan öyle kurnaz bir mahlûktur ki insanın iç sesini taklit ederek kendi sesiymiş gibi düşüncelerini kabul ettirir. Allah’ın yolunda olmayanlarla meşgul olmasına gerek yoktur. Onlar zaten cehenneme gideceklerdir. Ama bir insan Allah’ın yoluna girmeye kalkarsa, Allah’a ulaşmayı dilerse işte o zaman şeytan onun en büyük düşmanı olacaktır.

Bu yüzden Allahû Tealâ insanları cehenneme götürerek apaçık düşman olan şeytana ve onun ayak izlerine tâbî olmamızı istemiyor.

BAKARA 208; “Ey âmenû olanlar! Hepiniz silm’e dâhil olun (Allah’a teslim olun)! Ve şeytanın adımlarına tâbî olmayın. Muhakkak ki o, size apaçık düşmandır.” Allah’a teslim olmak herkesin üzerine farzdır. İnsanlar emanetleri Allah’a teslim etmekle vazifelidir.

NİSÂ-58: “Muhakkak ki Allah, emanetleri sahibine teslim etmenizi ve insanlar arasında hakemlik yaptığınız zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki Allah, onunla (bununla) size ne güzel öğüt veriyor. Ve muhakkak ki Allah, en iyi işiten ve en iyi görendir.”

ZUMER-54: “Ve Rabbinize (Allah’a) yönelin (ruhunuzu Allah’a ulaştırmayı dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O’na (Allah’a) teslim olun (ruhunuzu, veçhinizi, nefsinizi, iradenizi Allah’a teslim edin). (Yoksa) sonra yardım olunmazsınız.”

Allah ile olan ilişkilerde herkesin Allah’a teslim olması, Allah’ın temel çağrısıdır. Allah bütün insanların ruhunu, fizik vücudunu, nefsini ve iradesini Allah’a teslim etmelerini ister.

Allah’a ulaşmayı dilemeyen herkes şirktedir. Allah’a ulaşmayı dilemediği için müminlerin arasında değildir ve küfürdedir. Ama putlara tapanlar da, hevalarını kendilerine ilâh edinenler de şirktedir.

“LİKA” HADİSİ ŞERİFİ;

“Men habbebe likaallahi habbevallahi likai Men kerie likaallahi keriallahi likai ”

“Kim Allah’a ulaşmayı dilerse, Allah da onu kendisine ulaştırmayı diler, kim de Allah’a ulaşmayı dilemezse, Allah da onu kendisine ulaştırmayı dilemez” (Hadis-i Şerif)

Allah’ın davetçisine icabet etmeyen yani Allah’a ulaşmayı dilemeyen kişi Allah’ı aciz bırakamaz. O kişi Allah’tan başka dostu olmadığını ise ancak öldüğü zaman anlayabilir. Allah’a ulaşmayı dilemeyen herkes apaçık dalâlet içindedir.

Allahü Tealâ’nın dininde, Peygamber Efendimiz  Muhammed Mustafa (S.A.V)’ de Allah’a yönelenlerden bir tanesidir. Allahü Tealâ diyor ki: RÛM-31: “O`na (Allah`a) yönelin (Allah`a ulaşmayı dileyin) ve O`na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.”

RÛM-32: “(O müşriklerden olmayın ki) onlar, dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.”

BAKARA 257; “Allah, âmenû olanların (Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır.”

Allah, kendisine Allah’ın hidayet yolunu seçmiş, mürşidine tâbî olmuş, Allah’tan kopması mümkün olmayan urvetül vuskaya sımsıkı sarılmış insanların dostudur. Allah’a ulaşmayı dileyen kişi ruhu Allah’tan bir ipe; Sıratı Mustakîm’e, kendisi de insanlardan bir ipe; mürşid’e sarılmıştır. Allah onların kalplerine rahmetini, fazlını ve salâvâtını ulaştırır. onları zulmetten nura çıkarır. Nefslerinin kalbini Allah’ın nurlarıyla doldurur. Îmân kelimesinin etrafında toplanan fazıllar nefsin kalbindeki karanlıkları kovar ve onların yerine yerleşirler. Neticede nefsin kalbini ruhun kalbine çevirirler. Mürşide tâbî olmadan evvel bunların hiçbiri mümkün değildir.

Bütün şeytanlar, insan şeytanlar ve cin şeytanların hepsi tagutu oluşturur. Tagut, bir şeytanlar ordusudur. İnsan şeytanlar, insanları Allah’ın yoluna girmekten men eden insanlardır. Cin şeytanlar, cinleri Allah’ın yoluna girmekten men eden cinlerdir. Bu insanlar ve cinler, şeytanın görevini yaparlar, ona uşaklık ederler. Allah’ın yolundan insanları saptırırlar ve insanların kendileriyle beraber cehenneme gitmelerine sebep olurlar. Çünkü bu insanlar mürşidlerine hiçbir zaman ulaşamayacaklardır. Asla ruhları vücutlarını terkedip Allah’a doğru yola çıkamayacaktır ve kalplerine îmân yazılmayacaktır. Nefs tezkiyesine başlayamayacaklardır. Ömürleri boyunca mü’min olmaları mümkün değildir hep kâfir olarak kalacaklardır.

Allahû Tealâ, âmenû olanları nefs tezkiyesine başlatır. Mürşidine ulaştıktan sonra kişinin nefsi zikirle giderek aydınlanır, aydınlanır, aydınlanır. Ruhunu Allah’a ulaştırınca Allah’ın evliyası olur.

Allah razı olsun. Sevgi ile kalın…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?