“AH YALAN DÜNYA YALAN DÜNYA”

“AH YALAN DÜNYA YALAN DÜNYA”

Merhaba Sevgili Okurlar,
Daha güle güle Kasım demeden Aralık ayının 7 sine geldik. Bir bakmışız Aralık’ ta gitmiş…
Bugünlerde her hafta değişen market ürünlerini bir kenara bırakıp Ocak ayında yürürlüğe girecek ve 25 krş. tan satışa sunulacak poşetleri konuşur olduk.
Meğer çevreyi kirletmede en büyük rol naylon poşetlerinmiş!!!!
Kabul. Peki biz bu poşetlere 25 krş. Ödediğimizde çevre kirliliği azalacak mı?
Farz edin ki!!! Çoğumuz alışverişe giderken elimize file, bez çanta, çuval yada bavul aldık gittik.
Market raflarında ürünlerin yüzde yetmişi plastik ve naylon ambalajlarda. Teneke kutularda. Cam şişelerde çok az ürün var ve hatta yok denecek kadar az. Yüzde yetmiş yazmam ayıp olur. Hepsi naylon ambalajda.
Önlem ve hesaplama sadece market poşeti üzerinden yapılmaz beyler.
Yapılacak en güzel önlem mahalli idarelere destek verip her evin kapısına üç adet çöp konteynırlarını koyar, ayrıştırılmış çöp toplatırsınız. Az keza atıkları yanlış yere koyanlara caydırıcı olmayan cezayı verirse Devletimiz;
İşte o’ zaman çevremiz pırıl pırıl olur.
Market poşetini 25 krş. Vatandaşa satmakla bu iş yürümez. Yürümesi için hayatımızdan tüm plastik ürünleri çıkarmanız gerekir.
İnsanların ayak bastığı her yerde, özellikle yaylalarımızda ağaç diplerinde, yol kenarlarında, çeşme başlarında bıraktıkları çöpün her cinsinden oralarda yaşayan hayvanlardan utanıyorum. Düşünsenize bir dağ keçisi yada ayı çeşmeye su içmeye geldiğinde “çöp”
Çocukluğumda tertemiz olan yaylalarımızın şimdi çöp yığını olduğunu görmek içimi acıtıyor.
Sokakta yolda yürürken içtiği sigara izmaritini yada burnunu sildiği peçetesini yere atan, deniz ve ırmak kenarlarında ziftlendiği içecek kutularını ve çerez poşetlerini olduğu yere bırakan. Yolda aracı ile giderken içtiği su pet şişesini yola fırlatanlar oldukça poşeti para ile satmak hikaye.
Eskiden fotoğraf kareleri insanların gerçek yüzünü yansıtırken şimdi çıkan birçok yeniliklerle birlikte örtbas etmesi çok kolay oluyor.
Gerçekçi olmak zor galiba….
Fotoğraf dan söz açılmışken ,bakış açımı değiştirmek ve daha güzel kalıcı kareler yakalamak için bende GİFOD ailesi ile tanışıp altı haftalık kurstan sonra çok şükür katılım belgesine sahip oldum.
Bu vesile ile İlimizin cennetten köşe olan bir çok köyüne fotoğraf çekmeye gittim. Geçen hafta Dereli ‘ye bağlı Yuva, Hapan köyleri derken kendimizi ÇALDAĞ zirvede bulduk. Yok böyle bir güzellik. Bulut denizinin içine dalmak istiyor insan. Rivayetleri ile meşhur Melikli obasına ve o dönemde yaşayan insanlara hayran kalmamak mümkün değil. Deniz ve tuz hikayesi anlatırken bile insanın doğal güzelliği ile içini ısıtıyor. Sanırım dünyada denizi olmayan tek temsili “deniz feneri” bizimdir.
Aslında insanların o güzelim cennet yerleri pek keşfetmesinden yana değilim. Çünkü; ayak bastığımız her yerde bıraktığımız atık çöpler var. Yapmayın beyler yapmayın.
Çok zor değil zıkkımlandığınız şişeleri kayalara fırlatıp kırmak yerine, kutuları ezip fırlatmak yerine, pet şişeleri gelişigüzel bırakmak yerine toplayıp mahallenin çöplüğüne atmak çok zor değil.
Zor değil.
Şimdilerde var olan belki beş on sene sonra bulamayacağımız ırmaklara, derelere attığımız çöpler….
Çok zor değil vallahi değil…
Fotoğraf çekerken kadrajına takılan bir çöp manzarası bir anda çekmek istediğin kareyi allak bullak ediyorsun.
Çöpü alıp bir kenara koyana kadar ya ışık gidiyor yada çekmek istediğin manzara.
Neyse ; Yeminle söylüyorum bende rivayetin geçtiği dönemde yaşamış olsaydım tuz ekmeye karışmazdım ama kesin kayık yapan amcanın kayığına biner o’ muhteşem bulut denizine dalardım.
Ne diyordu ;
Bozkırın tezenesi Merhum Neşet ERTAŞ
“Hep sen mi ağladın hep sen mi yandın ,
Bende gülemedim yalan dünyada
Sen beni gönlümce mutlumu sandın
Ömrümü boş yere çalan dünya….”
Ve çevre kirliliğinde faturayı market poşetlerine kesmek en kolay yanımız.
Önerim ;
En büyük ceza çevreyi kirleten insanlara verilmelidir. Ayak bastığı her yeri kirleten insanlara verilmeli ki !
Çevre temiz kalmalı.
Sokaklarda, ormanlarda ve obalarda ,denizlerde, ırmaklarda yaşayan canlılarında canı yanmamalı…
Sloganımız “TEMİZ ÇEVRE İÇİN TEMİZ İNSAN” olmalı.
Kirliliği yaratan kullandığımız malzemeler değil. Kullandıktan sonra etrafımıza fırlatma özgürlüğüne sahip olan bizler…
Ne diyordu türkünün son dizelerinde,
“Ne yemek ne içmek ne tadım kaldı
Garip bülbül gibi feryadı kaldı
Alamadım eyvah muradım kaldı
Ben gidip ellere kalan dünyada..”

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?