Adım adım…

Adım adım…

Her şey 12 Eylül sonrası adım adım uygulamaya sokuldu! Ancak,12 Eylül öncesi de ‘darbe’ için adımlar atıldı.

24 Ocak 1980 ekonomik ararları bu açıdan önemlidir.

Zaten darbe de bu neo liberal yeni ekonomik modelin uygulanmasına ortam yaratmak için gerçekleştirildi.

Diyeceksiniz ki terör?

Sağ- sol çatışması da kamuoyu darbeye destek versin diye bilinçli olarak çıkarıldı.

Önce kamuoyu hazırlandı.

Sonra da ABD’li yetkililerin “bizim oğlanlar başardı” dediği darbe gerçekleşti.

***     ***

Darbenin lideri olan Kenan Evren, 24 Ocak kararlarının rahatça uygulanması için ‘mıntıka temizliği’ yapmaya başladı.

Toplumsal muhalefet susturuldu.

ABD planına uygun olarak “ılımlı İslam” için adımlar atılmaya başlandı…

Ekonomiden sorumlu olarak görev alan ve 24 Ocak kararlarının altında imzası bulunan Turgut Özal’da neo liberal modele uygun adımlar atmaya başladı.

Daha sonra ANAP iktidarları döneminde de siyasal ve ekonomik modelin uygulanmasına devam edildi.

Bu modelin sloganı ise “çağ atlıyoruz” oldu.

Modelin uygulanmasının en önemli adımı ise, özelleştirmeler ile kamu kuruluşlarımızın elden çıkarılmaya başlanmasıdır.

Halka sunulan gerekçe ise şu idi;

“KİT’ler zarar ediyor.”

Oysa özelleştirmelere bakıldığında en hayati, en kârlı kuruluşlar satılmaya başlandı.

Özal iktidarı; The Morgan Bank’a hazırlattığı “Özelleştirme Master Planına” göre KİT’ler birer birer elden çıkarılmaya başlandı.

***    ***

Daha sonra özelleştirmelere paralel olarak küresel sermayenin talebi doğrultusunda, Tütün Yasası, Şeker Yasası gibi tarımı yok edecek diğer yasaların çıkarılması süreci yaşandı.

Hayvancılık bitirildi. Ülkemiz üretimden koparılmaya başlandı…

Bu adımlar ile işsizlik ve yoksulluk arttı. Köyden kente göçler arttı. Kent varoşları kırsaldan göç edenler ile doldu.

İşsizlik ve yoksulluk hem siyaseten hem de tarikat ve cemaatler tarafından sömürülmeye başlandı.

İktidar buraları seçmen deposu haline, tarikat ve cemaatler ise ‘mürit’ deposu haline getirdi!

Bu süreç, 28 Şubat ile ikinci planın uygulanmasına neden oldu.

Erbakan, siyasetten tasfiye edilerek AKP’ye siyaset yolu açıldı.

Kamuoyu ise; NATO – ABD planı olan 28 Şubat post modern darbesinde, laiklik vurgusu ile uyutuldu…

(15 Temmuz darbe girişiminde, TRT’de okutulan bildiride de ‘laiklik’ vurgusu aynı gerekçeler ile vardı!)

Almanya etkili ‘Milli Görüş’ 28 Şubat ile siyasetten tasfiye edildi.

Washington kontrollü yeni dönem başladı.

Bu süreçte “milli görüş gömleğini çıkardım” sözü önemli ve anlamlıdır.

***    ***

AKP ile bir bakıma ANAP döneminden sonra yarım kalan plan yeniden devreye sokuldu. Bu açıdan AKP, MSP-Refah çizgisinin değil DP-ANAP çizgisinin devamıdır!

Yeni dönemde yine özelleştirmelere hız verildi. KİT’lerin satışı tamamlandı.

Eğitim ve sağlık özelleştirilmeye başlandı.

Cemaat ve tarikatların güçlendirilmesine devam edildi. “Ilımlı İslam” projesine uygun gençlik yetiştirmek amacıyla 4+4+4 sistemi getirildi.

Laik ve bilimsel eğitim anlayışı adım adım yok edildi.

(PISA verileri de bu duruma işarettir!)

Yoksulluk artırılmaya, işsizlik artırılmaya, ülke üretimden hızla uzaklaştırılmaya devam edildi…

Sosyal yardımlara muhtaç büyük bir kitle yaratıldı ve bu kitleler siyaseten sömürüldü.

Medya denetim altına alındı. Toplum sürekli algılarla manipüle edilmeye başlandı.

Toplum baskılandı… Muhalefet baskılandı…

***       ***

Planlı olarak gidilen “Yeni Türkiye” yolunda siyasal adımlarda atıldı.

HSYK üzerinden yargı siyasi iktidarın denetimi altına alındı.

TSK çeşitli adımlar ile etkisizleştirildi.

Bürokrasi siyasileştirildi.

Medya yandaşlaştırıldı.

Üniversiteler susturuldu.

Sendikalar yok edildi. Güçlü kitle örgütleri etkisizleştirildi.

Ekonomik politikalar ile toplum evini, mutfağını düşünür hale getirildi…

Ayrıca küresel güçlerin desteklediği terör ile de, topluma korku verildi.

“Cumhurbaşkanını halk seçsin” gibi görünüşte demokratikmiş gibi görünen bir söylemle de parlamenter sistemin yok edilmesi sürecinin ilk adımı atıldı.

Daha sonra atılan adımlar ile planlı şekilde parlamenter sistem yok edilmeye çalışıldı.

Şimdi ‘sistem tıkandı’ diye bize başkanlık sistemini dayatıyorlar.

Oysa sistemi bilinçli olarak tıkayan siyasal iktidarın politikalarıdır.

***     ***

Adına ‘güçlendirilmiş cumhurbaşkanlığı’ denilse de, getirilen değişiklik tekliflerine bakıldığında bunun başkanlık sistemi yetkileri olduğu görülmektedir.

Hatta istenen 1876 Anayasasında padişaha verilen yetkilerdir.

1876 Anayasası “Osmanlıcılık” akımının anayasasıdır.

Günümüzdekiler ise “Yeni Osmanlıcılık” hevesindedirler. “Yeni Türkiye” diye isimlendirilen stratejinin nihai amacı da aslında Osmanlıcılıktır.

Bu neden amaçlanmaktadır?

Sorunun yanıtı 1920 li yıllardadır.

Sevr yerine Lozan’ın geçerli olmasındadır.

Anayasa değişiklikleri uygulamaya geçerse, adım adım uygulanan plan için yeni bir aşamaya geçilecektir.

Yarın, ‘bu sistemin uygulanması için üniter devlet modelinden vazgeçmeli ve federal devlet modeline geçmeliyiz’ denilmeye başlanacaktır!

Çünkü küresel plan budur.

Resmin tamamını görebilmemiz gerekiyor.

Hem ülkemizde, hem de bölgemizde.

***    ***

Acı ve gözyaşının bol olduğu zor bir coğrafyada yaşıyoruz. İstanbul Beşiktaş’ta patlayan bombalar ve yitip giden canlar bizi yine acılara boğdu!

Ulusumuzun başı sağ olsun.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?