95. yılda Cumhuriyetimiz…

95. yılda Cumhuriyetimiz…

Bugün bayram. Bugün Cumhuriyet Bayramı… Cumhuriyetimizin 95. Yılı törenlerle kutlanıyor. Bir yandan törenlerle kutlayalım. En coşkulu törenleri yapalım. Fakat bir yandan da hepimiz bir özeleştiri yapmalıyız.
Neden mi?
Mustafa Kemal Atatürk’ün “…Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” dediği cumhuriyetimiz ne durumdadır? Cumhuriyetimizin ‘payidar’ kalması için görevlerimizi yeterince yapabildik mi?
Yapamadığımız bir gerçektir.
Adım adım cumhuriyetimiz dönüştürülmektedir. Hem de gözlerimizin önünde. Planlı bir şekilde “Yeni Türkiye” adı verilen bir sistemin inşası sürdürülmektedir.
Sorumlu kim?
Nerede, hangi hatalar yapılmıştır?
Coşkuyla, törenlerle 95. Yılında ‘en büyük bayramı’ kutlayalım. Fakat başımızı iki elimizin arasına alarak bir de geldiğimiz noktayı sorgulayalım…
Bir özeleştiri yapalım!
***
Ne 24 Ocak 1980 kararlarını doğru analiz edebiliyoruz. Ne de 12 Eylül ile bize dayatılan ‘ılımlı İslam’ adlı emperyalist planı…
Ve bu plan için o günden bu güne atılan adımları…
Ne 28 Şubat’ı doğru analiz ediyoruz. Ne de 15 Temmuz’u…
Ne BOP konusunu yeterince biliyoruz ne de BOP için atılan sistemli adımları…
Terör neden var? Kimler ne için terörü kullanıyor?
Bu soruya da doğru yanıt bulamıyoruz.
Ne Özal’ın “çağ atlıyoruz” sözü ile neyi amaçladığını anlayabildik. Ne de Kemal Unakıtan’ın “Babalar gibi satıyoruz” sözünün bizi sürükleyeceği sonucu görebildik.
Aslında Özal’ın, Necdet Calp ile yaptığı TV programında söylediği “köprüyü satacağım “ sözü ile hepimiz Boğaz köprüsünü anladık.
O ‘köprü’ aslında ülkemiz idi… Özelleştirmeler ile her şeyin satılacağını da anlayamadık.
Soğuk suya atılmış kurbağalar gibi davrandık!
***
Köylümüz şehirlere göç ettirildi. Bunun sonuçlarını göremedik. Tarımı ve hayvancılığı bitirecek planlı adımlar atılmaya başlandı. Yine bu işin nereye gideceğini göremedik.
Cumhuriyetin ‘kaleleri’ olan fabrikalarımız birer birer satıldı.
Yine uyan(a)madık!
Derelerimizi HES şirketlerine sattılar direnemedik.
Madenlerimizi yabancı şirketlere pazarladılar farkına varamadık.
Yaylalarımız elimizden gidiyor.
Kıyılarımız yağmalanıyor.
Samanı dahi ithal eder hale getirildik. Uyanamadık…
Tohumculuk Yasası ile ne amaçlanıyordu bugün de anlayamadık. Bizi GDO’lu ürünlere mahkûm ettiler ‘ne oluyor?’ diyemedik. NBŞ de bizi uyandırmadı…
Uyutulduk. Uyanamadık… Uyuyoruz!
***
Tarikatlar ve cemaatler giderek güçlendiler. Eğitimde, mülkiyede, adliyede, askeriyede güçlenmeye başladılar.
‘Ne oluyoruz’ diyemedik.
Tehlikenin farkına varamadık.
15 Temmuz’u yaşadık ama yine de akıllanmadık…
Eğitim sistemimiz sistemli bir şekilde dönüştürülüyor.
Laik, çağdaş ve bilimsel eğitim yok edildi.
Oysa 95. Yılını kutladığımız Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, “Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir, Fendir” diyordu.
İlimi ve bilimi eğitimde yok ettiler yeterli ses çıkaramadık.
“Dindar ve kindar nesiller yetiştiriyoruz” dediler. Amacı gördük ama güçlü bir karşı koyuş gösteremedik.
Milli Eğitim Bakanlığı, çeşitli tarikatlarla protokoller imzaladı. O tarikatlar okullarda ‘eğitim’ faaliyetlerinde bulunmaya başladılar.
Cılız tepkiler dışında etkisiz kaldık.
Mahkemelerin bağımsızlığı adım adım yok edildi. Hukuk devleti yok edildi. ‘Dur’ diyemedik.
Bürokraside ehliyet ve liyakat yok edildi.
TSK denetim altına alındı.
Seyrettik…
Siyasi olarak da dönüştürüldük. Referandumlarda bu dönüştürmelere ‘hayır’ diyemedik.
Seçimlerde ‘dur’ diyemedik. Hileleri önleyemedik.
TBMM’nin elinden yasama gücü alındı.
Kuvvetler ayrılığı yok edildi.
Kararnameler ile ülke yönetilir oldu.
“Nereye gidiyoruz” diyemedik.
Cumhuriyet yönetimi ile ulusal egemenlik anlayışı gerçekleşmişti. Egemenlik padişahtan alınmış millete verilmişti.
Ulusal egemenlik adım adım yok edildi. Önleyemedik.
Ve bağımsızlık da!
Özetle;
Ne Atatürk ilke ve devrimlerini koruyabildik. Ne de ‘iki büyük eserinden’ teki olan Cumhuriyeti…
Geldik 95. Yıldönümüne…
“Hedef 2023” deniyor ya onu bari doğru anlayabilsek…
***
Bugün bayram. Cumhuriyetimizin 95. Yılını kutluyoruz. Balkonlarımıza bayraklarımızı astık. Caddelerde “Cumhuriyet Yürüyüşleri” yapıyoruz.
“Yaşasın Cumhuriyet” sloganları atıyoruz.
Fener alayları, balolar düzenliyoruz.
Törenlerde oldukça iyiyiz…
Fakat ayaklarımızın altından Atatürk Cumhuriyeti kayıp gidiyor. Onu korumak için yeterli bir mücadele ve direnç gösteremiyoruz.
Oysa asıl yapılması gereken budur.
Ve bu görevde öncelikle Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘iki büyük eserinden’ teki olan siyasi partiye düşmektedir.
O siyasi parti diğer ‘eseri’ yani Cumhuriyeti korumak konusunda güçlü bir irade göstermelidir.
Önderlik haklı olarak ondan beklenmektedir.
Bekliyoruz…
***
Bugün en büyük bayramdır. Kutlu olsun. Balkonlarınıza bayraklarınızı asın, caddelerde elinizde bayrak yürüyüş yapın. Fener alaylarına katılın. Konserlerde coşun… Balolarda dans edin…
“Yaşasın Cumhuriyet” diye sloganlar da atın.
Ama Atatürk Cumhuriyetinin ‘ilelebet payidar’ kalabilmesi için de ne olur bir şeyler yapın.
Yarın kutlayacak bayramınız kalmayabilir!

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?