34 yıllık hataya son verilmelidir

34 yıllık hataya son verilmelidir

Emperyalist devletler günümüzde orduları ile savaşmazlar. Başka stratejiler izlerler. Bunlardan teki başka devletleri savaştırmaktır. Bir başka taktik ‘vekâlet savaşlarıdır.’ Ayrıca ‘hasım ülke’ veya ‘hedef ülke’ olarak gördüğü ülkelerde teröre destek verirler.

İran-Irak savaşı birinci duruma örnektir. Irak-Kuveyt savaşı da…

Suriye’de yaşanan durum vekâlet savaşına örnektir. Büyük devletler burada destekledikleri örgütler ile mücadele ediyor…

Üçüncü duruma en iyi örnek ise Türkiye’dir.

Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası, Asala adlı Ermeni terör örgütü ile başımız belaya sokuldu.

1983 yılından bugüne de PKK ile mücadele ediyoruz.

***

Şu sorunun yanıtı önemlidir. Terörle mi mücadele edilmelidir, yoksa terörist ile mi? Bizim yetkililere bu soruyu sorsak, elbette ki yanıt olarak ‘terörle mücadele edilmelidir” diyeceklerdir.

Doğrusu da budur.

Ancak ne yazık ki 34 yıldır yapılan terörist ile mücadeledir…

O nedenle terör bir türlü bitirilememektedir.

Bu mantıkla biteceği de yoktur!

Teröristle mücadele etmekle terör bitmez. Sen devlet olarak güvenlik güçlerinde teröristi öldürürsün, cephanelerine el koyarsın ama bitiremezsin.

Yeni militanlar ve silahlar temin ederek yine terör saldırılarına devam eder.

Çünkü örgüte destek verenler vardır…

Teröristle mücadele, sivrisinekle mücadele gibidir. Bataklık kurutulmadığı sürece yeni sivrisinekler üreyecektir.

O nedenle terör ile mücadele çok boyutludur.

Bir yandan terörist ile mücadele etmeyi gerektirir. Öte yandan teröre destek veren ülkeler ile de mücadeleyi gerektirir.

Bu da yetmez.

Başka ekonomik, siyasal, sosyal ve psikolojik adımları da atmak gerekir.

İşte biz 34 yıldır bunu yapamıyoruz…

Teröristle mücadeleyi yeterli görüyoruz!

Bunu da kamuoyuna ‘terörle mücadele’ olarak sunuyoruz.

***

Artık sağır sultan da duydu ki terörün hamisi emperyalizmdir. Başrolde de ABD vardır. ABD’ye bu planda destek veren başka ülkelerde vardır.

34 yıldır teröre destek veren bu ülkelere karşı etkili bir çıkış yapılabildi mi?

Ne yazık ki hayır…

Kuklacı görmezden gelindi. Ama onun kuklaları ile (PKK, PYD vb) mücadele yolu tercih edildi.

Onda da ciddi hatalar yapıldı!

Özellikle son dönemde yapılan hatalar ortadadır.

Yıllardır teröre destek veren ülke ile “stratejik ortak” olarak hareket ettik.

Hatta onunla terörle (aslında terörist ile) mücadelede “anlık istihbarat paylaşımı” yaptık!

O güçler istedi; terör örgütünün temsilcisinin de katıldığı “Oslo Görüşmeleri” yaptık.

Habur rezaleti bu ülkeye yaşatıldı.

Terör örgütünün ağırlaştırılmış müebbet almış lideri ile devlet yetkilileri arasında “İmralı Görüşmeleri” yapılabildi.

Bu görüşme sonuçları ‘postacı’ olarak görevlendirilen HDP’li Sırrı Süreyya Önder aracılığı ile Kandil’e ulaştırma ve ‘müzakare’ de Kandil’in de olması sağlandı!

“Dolmabahçe Mutabakatı” imza edilebildi.

Örgütün hapisteki liderinin mektubunun Nevruz töreninde , ‘postacı’ tarafından okunması sağlandı.

Yetmedi;

Eylül ayında “bağımsızlık referandumu” yapacağını açıkladığı için kızdığımı Barzani’yi kaç defa ülkemizde ‘devlet başkanı’ gibi ağırladık.

Bağımsız devlet başkanı imiş gibi göndere bayrağını çektik!

PYD Lideri Salih Müslim’i kaç defa Ankara’da ‘kırmızı halılar’ sererek karşıladık.

Çok hata yaptık çok…

Emperyalist güç hem bizim siyasileri “stratejik ortak” olarak kontrol etti, hem de terör örgütüne her türlü desteği verdi.

Gördük ama görmemezlikten geldik.

Kandil’de ABD’li ve İsrail’li uzmanların ‘eğitim’ verdiğini de görmezden geldik.

Başka görmezden geldiklerimiz de oldu.

***

Onları göremedik ama başka şeyleri gördük.  Anaların gözyaşlarını iç politikada görmeyi iyi bildik.

Bu amaçla geçmişte “tak-şak” paşaları gördük.

Referandum öncesi Başbakan Bingöl’de “Evet derseniz terör biter” dedi.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’da benzer sözler etti.

Bu sözü slogan ettik, afişlerini yaptık ve ülkenin her yerine astık.

34 yıldır evlatlarını, yakınlarını teröre şehit vermiş vatandaşlarımızın acılarını iç politika için kullandık.

Bitti mi?

Bitmesi için terörist ile değil terörle mücadele edilmelidir.

Bunun içinde yeni bir terörle mücadele konseptine ihtiyacımız vardır.

AKP iktidarı ile bu mücadele olanaklı mıdır?

Yaptıklarına baktığımızda, bu konuda karnesi kırıklarla doludur.

O halde ne yapılmalıdır?

Norveç Atasözünün dediği gibi, “ Mustafa Kemal gibi düşünmeye” ihtiyacımız vardır.

Böyle düşünebilecek bir iktidara ihtiyacımız vardır.

***

Bugünlerde sosyal medyada bir video dolaşıyor. Batman’da terör saldırısı ile yaşamını yitiren Şenay Aybüke Yalçın, o güzel sesi ile söylüyor.

“Mağusa limanı, limandır liman,

Beni öldürende yoktur din iman…”

Ve o güzel, yanık ses susturuldu!

Hayatının baharında. Öğretmenliğe başladıktan 7 ay sonra. Öğrencilerine ilk karneyi verdiği gün öldürüldü.

Terörün kurşunları, ertesi gün Aybüke’nin annesi ile kucaklaşmasına, hasret gidermesine engel oldu.

Uzman Jandarma Onbaşı Tuncay Zengin’in umutlarına da…

Uzman Jandarma Çavuş Sefa Tiftik’in umutlarına da…

Başka pek çok gencimizin umutlarına da…

Biz yine ağıt söylemeye devam edelim.

“Mağusa limanı, limandır liman,

Beni öldürende yoktur din iman…”

Halay çekmemiz, horon veya zeybek oynamamız için ülkeyi yönetenlerin artık teröristle değil, terörle mücadele etmesi ve başarması gerekmektedir…

“Mustafa Kemal gibi düşünmeye”  acil ihtiyacımız vardır.

34 yıllık hatadan bir an önce vaz geçmeliyiz.

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?