12 EYLÜL FAŞİST CUNTASI 38 YILLIK RESMİ FATURASI (4)

12 EYLÜL FAŞİST CUNTASI 38 YILLIK RESMİ FATURASI (4)

Merhaba sevgili arkadaşlarım,
Üç-dört gündür kafanızı 12 Eylül faşist darbesinin öyküleriyle ve bıraktığı ayak izleriyle şişirdiğimi çok iyi biliyorum…

Üstelik magazin haberler kadar reyting yapmadığını!
Sohbet yazısının sonuna kadar okunmadığını!
Hatıra-binaen ‘beğeni’ tuşuna basılar gönül alındığını!
Kısacası; bundan 38 yıl önce gerçekleştirilen ve taaaa bugünlere kadar uygulamaları sürdürülen ’12 Eylül Faşizminin’ öykülerini;

Okusanız da-okumasanız da!
Okuyanı; dinleseniz de-dinlemeseniz de!
Ben bugünkü ‘sayfa sohbetimizde’ sizlere yine ’12 Eylül faşizmi’ sürecinde yaşanan ilginçliklerden söz etmek istiyorum.
Daha doğrusu bilenlere; anımsatmak…
Bilmeyenlere de; onlarda bilsinler diye anlatmak istiyorum…

O 12 Eylül faşizmi ki; binlerce devrimcinin ‘ocağına inci ağacı dikmiş’ ve binlerce yurtseverin ocağını söndürmüştür…
Buluğ çağına yeni girmiş gencecik insanları Filistin askısında derilerin germiş!
Ve kimilerini de -çocuk yaşta- dar ağaçlarına göndermiştir…
Hemde idam fermanını imzalayan faşist cuntanın başı Kenan Evren Paşa hazretleri hiç utanıp-sıkılmadan;
“Vicdanım sızlamadan bastım imzayı” diyebilmiştir…

Tüm insanlığın gözünün içine baka-baka;
“Asmayalım da, besleyelim mi?” diye saçmalamayı bilmiştir!
Ve ondan sonra da utanıp-sıkılmadan halkın içine çıkıp; pişkin pişkin gezebilmiş’tir!

Yapılan bütün bu zulümleri, işkenceleri ve çocuklarımızı şafak vakti ipe çekenleri unutacak mıyız?
Unutmalı mıyız?
Birilerinin ‘keyfi kaçar’ endişesiyle yazmamalı mıyız?
Konuşmamalı mıyız?

Yok arkadaş, kimin canı sıkılırsa-sıkılsın!
Yaşanan acı olayları kim unutmaya çalışırsa-çalışsın;
“Ağaçtan düşen, ağaçtan düşenin halinden anlar” düşüncesinden hareketle, bizlerinde 12 Eylülcüleri ve o süreç içinde yaşanan acı olayları unutmamıza olanak yoktur…

Bak “olanak yoktur” sözcüğünü tümce içerisinde kullanınca, yine aklıma birdenbire -sözcük yasaklamaları- geliverdi…
Evet, evet yanlış okumadınız; sözcük yasaklamalarından söz ediyorum…

Ki; ‘aydınlanmaya’ yönelik ne varsa kökünden temizlemeyi düşünen 12 Eylülcüler -inanılacak gibi değil ama- TRT’den haber yapıp duyurduğu gibi, aynı zamanda başta okullar olmak üzere devlet dairelerine ‘resmi yazılar’ yazarak;
“Olanak-Olası- koşul ve koşullar- örneğin gibi sözcüklerin yazı dilinde ve konuşma dilinde kullanılması bizzat yasaklanmıştır…
Her neyse…

Evlere gece baskınları yapılıp; kitapların toplandığını…
Üst-üste yerleştirilen kitapların; zincirlenerek bağlandığını!
Hatta “ibretlik olsun” diye meydanlara cayır-cayır yakıldığını…
Kamyonlara doldurulup; kağıt fabrikalarına gönderilerek tekrar ‘kağıt hamuru’ yapıldığını; bilmem ki anlatmama gerek var mı?

Ha “kitap” deyince, aklıma birden bire ‘toplanan kitapların’ birçok insanı da ‘kitap okur’ hale getirip, kitap sevgisi kazandığını da söylemeliyim…

Öyle ki, bu toplanan kitapların Karakol ve savcılıklara götürülüp incelemeye alanların birçoğu (bu kitabın içinde acaba ne yazıyor diye merak edip okuyanlardan) birçok devrimci savcı ve birçok devrimci ve yurtsever polis ve polis amirleri çıkmıştır…
İnanın abartmıyorum…

Hadi sizlere -mizah gibi- 12 Eylül sürecinde yaşanan iki olayda anlatayım ve bu -can sıkıcı- sohbetlere bir nokta koyalım…
Ve alın size bizatihi yaşanan olaylardan birincisi;

Polisler bir solcunun evine baskın yaparak, ne kadar kitap varsa hepsini derdest edip tutuklar ve savcılığın önünde masaya döker.
Getirilen kitapların içinde dünyaca ünlü “MEYDAN LARuS” ansiklopedisi de vardır.

Kitapları toplayıp getiren emniyet görevlisi (büyük bir iş yapmanın keyfini çıkartmak istercesine ve aynı zamanda sanki çok kültürlü olduğunu göstermek istercesine;)
“Efendim lütfen bu kitabın üzerindeki yazıyı iyi okuyun” der..
(savcı da okuduktan sonra)

Savcı: “Eee, okudum, Meydan Larus yazıyor” der…

Yetkili Polis; “Sizce Meydan Larus ne anlama geliyor efendim?”

Savcı: “Ne anlama geliyor?”

Yetkili Polis; (sanki hecelere ayırır gibi) “Efendim bakın tersinden okuyunca ne ortaya çıkıyor; “Rus” bildiğimiz ‘Rus’ demek. “La” ise ‘Lenin” demek…Şimdi bunu “meydan” kelimesiyle birleştirirsek ne ortaya çıkıyor?”

Savcı: “Ne ortaya çıkıyor?”

Polis amiri: (biraz bilgiç ve birazda görevini yerine getirmenin büyük bir mutluluğu içinde;) “Nasıl anlamazsınız efendim..Bu düpedüz ‘Meydan Ruslara’ kalacak anlamına geliyor.”

Ve mizah gibi yaşanan bir başka olay;
Polisler, yapılan bir ihbar sonucu üniversitede okuyan sosyalist bir öğrencinin evine baskın yapar.
Öğrenci bu yapılan ani baskın karşısında apansız yakalanır.
Yani bir yanda ortalığa dağılmış ‘sol’ ve ‘sosyalist’ yayınlar…
Öte yanda ise duvarda Karl Marks’ın sakallı resmi asılıdır…
Evi basılan öğrenci -yasal olarak yayınlanmış kitaplardan çok- duvarda asılı olan Karl Marks’ın resminden dolayı karakola götürülüp işkence yapılacağını düşünüp tedirgin olmaktadır..

Ve uzatmayalım, polisler ne kadar kitap varsa toplayıp, bir kutuya da yerleştirdikten sonra, birdenbire duvardaki ak/sakallı resim dikkatini çeker polisin ve sorar;
“Bu resimdeki adam kim?”
Delikanlının (nereden aklına geldiyse birdenbire refleks olarak;) “Dedemin resmi” deyiverir…
Polis; (resme meraklı meraklı baktıktan sonra) “Ulan böyle ak sakallı deden varda, utanmıyor umsun goministlik yapmaya?”
(ve ak sakallı dedenin hatırı için kitaplar tutuklanmaz)

Hoş kalın…
Hoşça kalın…
İnsanlık dışı yaşanan acıları asla unutmayın!

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?