Bölgemizde yaylacılık hayatın bir parçası. Çok eskiye dayanan bir gelenektir yaylacılık. Atalarımızdan mirastır. Biz bugün yaylacılığı devam ettirsek de eski yaylacılık ile yeni yaylacılık aynı değil artık. Bu manada yaylacılık format değiştirerek devam ediyor. Aktüel deyim ile “yaylacılık da mutasyona uğradı” artık.
Eskiden yaylacılık “hayvancılık” merkezli idi. Her evde az ya da çok koyun vardı, her evde inek vardı. Hayvancılık geçim için şart idi. Kışı Cenikte(köyde) geçiren hayvanlar yazın yaylaya çıkarılırdı. Nisan sonlarında yaylaya koyun göçleri çıkar, takriben bir ay sonra da inek göçleri çıkardı. Yazın hayvanları yaylalarda otlatmak daha kolay idi. Yazın hayvanları köyde barındırmak zordu. Özellikle koyunları yazın Cenikte tutmak imkansızdı. Bunun için yayla şart idi. Ekim sonlarına kadar yaylada kalınırdı. Tabi eskiden fakirlik de vardı. Şimdiki gibi geçim standardımız da iyi değildi. Hayvanın yağı, peyniri ve yünü satılırdı.
Şimdi yaylacılık devam ediyor. Lakin eskilerden farklı formatta devam ediyor. Yaylacılık git gide tatil ve dinlenme maksatlı yapılıyor. Yaylalarda eskisi kadar koyun sürüleri yok artık. Misal, 30-40 sene evvel Espiye Karaovacık Yaylası Kasaba Obasında her hanede koyun var iken şimdilerde sadece 2 hanede koyun sürüsü var.
Gelelim yaylacılığın yarınına. Yaylalarda en büyük sıkıntı “kaçak” ve “çarpık” yapılaşma. Yaylalar betonlaşmaya kurban oluyor. Mevzuatça yasak olması bir şeyi değiştirmiyor. Yapılan evleri yıkmak da çözüm olmadı, olmayacak da.
Peki çözüm ne? Doğrusu ne olmalı?
Yaylacılık bizim vazgeçilmezimizdir. Bunu bir kenara not edelim. Yaylalar devletin arazisidir. Kimsenin tapulu mülkü değildir. Bu da tamam. O halde vatandaşa yaylacılık için kolaylıklar sağlanmalıdır. Ne gibi? Yayla evleri ve çevirgeler için sıkı tedbirler alıp uygulamalıdır. Yaylaya ev yapmak isteyenler mutlaka ilgili birimden yazılı izin almalı ve kendisine ücretsiz “tip proje” verilmeli ona göre ev yapması sağlanmalıdır. Bunlar için resmi iş ve işlemler kolay ve ucuz olmalıdır. Diğer taraftan herkes için standart çevirge hakkı tanınmalıdır. Sınırsız olmamalıdır. Mesela hane başı en fazla 1 dönüm olabilir. Bunun için de yıllık cüzi bir ücret/vergi alınmalıdır. 1 dönümden fazlası için ise daha fazla ücret alınmalı. Maalesef bugün bazı obalarda dağ-taş çevirge olmuş durumda. Resmen devletin arazisi gasp edilmiş durumda. Bu durum vatandaşlar arasında da kavgalara sebep olmaktadır. Kavga olunca da şikayet de oluyor. Şikayet üzerine çevirgeler yıkılıyor ve daraltılıyor. Bazı obalarda çevirgeler yıkılıp daraltıldı ama görüldü ki vatandaş bir süre sonra tekrar tel örgüsünü çekiyor.
Yaylalarda elektrik konusu da sıkıntılı. 2009’da Espiye’nin bazı yaylalarına elektrik verilirken diğer bazılarına verilmemesi halk nazarında garipsendi. Geçen seneden beri bu obalara da da elektrik veriliyor ama sıkıntılı bir durumda. Obanın toplam elektrik sarfiyatı hane başına bölünerek tahsil ediliyor.
Yaylacılık artık turizmin de bir parçası haline geldi. Giresun’umuzun birçok yaylası var. Kümbet Bektaş yaylaları en meşhuru ve en gelişmişi. Lakin bazı yaylalarımız kendi kaderine terk edilmiş durumda. Misal Espiye yaylalarına bir giden bir daha zor gider. Yayla dönüşü aracınızı sanayiye çekmek durumundasınız. Yollar çok bozuk. Hala asfalt yok. Asfaltı geçtik mevcut stabilize yollar düzgün olsa razıyız. Devletimizin imkanı yok değil. Ben Trabzon’un bazı yaylalarını gezdim ve sahilden yaylaya kadar asfalt olduğunu gördüm. Neden bizim Giresun’un yaylalarında böyle değil diyerek derin bir iç çektim. Yine Kazıkbeli’ne gittiğimde Alistra Obasının yollarının betonlandığını görünce şaşırdım ve tabi bizim Karaovacık’ta neden yok diye de üzüldüm. Yıllar önce “Karaovacık’a elektrik gelince, Aladereçam/Karaovacık barajında su tutulunca sıçrama yapar” diye düşünüyorduk. Bütün bunlar oldu 2009’da elektrik verildi, 2013’te barajda su tutuldu ama beklenen sıçrama olmadı. Artık olacağı da yok. Geçen sene Karaovacık’ta ağaçlandırma yapıldı. Dikilen fidanlar korunabilirse çok güzel olacak. Lakin bu sene gördük ki tel örgü ile çevrilen fidanlığın bazı noktalarında teller kesilmiş ve hayvanlar içeride otluyor. Tabi fidanların da canını okuyor. Tez tedbir alınmazsa ağaçlandırmada emekler boşa gidecektir.
Karaovacık demişken belirtmeden geçmeyelim. 1998’den beri yapılan Karaovacık Şenliği geçen sene malum salgın hastalık sebebiyle yapılamadı. Bu sene yapılır diye beklendi. Lakin yapılmadı. Her hangi bir açıklama da duymadık. 17-18 Temmuz’da Güce Ağaçbaşında yapılmasaydı valiliğin kararıdır denilecek ama Güce de Giresun’un ilçesi. Bu durumun izahı tek kelime ile “Sahipsizlik”tir vesselam