Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
TOZDA-TOPRAKTA OTURARAK ÜRETTİĞİ ÜRÜNLERİ SATARAK
  • 0
  • 169
  • 22 Eylül 2020 Salı
  • +
  • -

Soğuk kaldırımların üzerine oturarak…
Sabahtan-akşam karanlığına kadar;
Bağında-bahçesinde yetiştirdiği ürünleri satmaya çalışıyorlar.
Eğer acıkırlarsa da…
Açlıklarını bastırmak için;
Dosta-düşmana belli etmeden…
Ve büyüklerinden öğrendiği;
“İş’ten artmaz, dişten artar” sözünü kirletmeden!
Kuşağının arasına sakladığı kuru simit’i kimsecikler görmeden;
Arada-bir Giresun simit’i veya yavan ekmek kemirirler!..
Kuvvayi Milliye Destanında şairinde dediği gibi;
“ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve karasabana koşulan
ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız.”
————–
Evet,
Şairin bu güzel ve anlamlı dizelerini ‘Kaldırım üzerinde’ pancar, patates satan kadınlara uyarlayacak olursak;
Bu kadınlar bizim kadınlarımız,
Anamız, avradımı, yarimiz.
Komşumuz, köylümüz, halamız ve teyzemiz…
Yani;
Lüks bir yaşam için değil..
Sadece ‘namerde muhtaç olmamak için’ kendi ‘Şenliğinde’ ve ‘Bağında-Bahçesinde’ ekip-yetiştirdiği ürünleri satarak yaşama tutunmaya çalışıyor…
Kış mevsiminde soğukta tir-tir titreyerek…
Yaz sıcağında buram-buram terleyerek..
Ve sokaklardan geçen varlıklı insanlara imrenerek sattığı; pancar-patatesle evini geçindirmek için uğraşıyor…
Ve günlük kazancını yedi-yerden saklayarak;
Çoluğunu-çocuğunu ve torunlarını okutmaya çalışıyor…
Evlenecek oğlunu ve kızının kimselere imrenmesin diye kenara üç-beş kuruş biriktirip düğünlerini yapmak istiyor…
Kısacası;
Giresunlu kadınlar, oldum-olası hiç boş durmayı sevmezler..
Çoğu kocalar (genellikle) kahve köşelerinde pineklerken;
Bu Amazon ruhlu hamarat kadınlar ‘evin geçimiyle’ uğraşırlar..
Durun, durun…
Aklıma geldi..
Burada sözü Dr. Ali Naci Duyduk’un dizelerine bırakayım..
Bakın yıllar önce nasıl anlatmış Giresun kırsalında yaşayan kadını…
“Kakışla kadınım kakışla,
Yorul inle hışla,
İnak önde,
Urgan belde,
Kakışla toprağın kara bağrını.
Kakışla kadınım kakışla,
Bir dilim ekmek için,
Ellerin düğüm düğüm,
Ellerin nasırlı,
Ellerin buruşuk
Karda, rüzgarda, güneşte,
Ve sümüklün peşte,
kakışla toprağın kara bağrını.
Yüzü kavrulmuş, beli bükülmüş,
Benzi uçuk,
Sanki ellisinde,
Oysa ki yirmisinde
Yazda, baharda, güzde,
Yokuşta, inişte, düzde,
Yağmurda, selde,
Vur kadınım,
Kara toprağın kara bağrına.
Sonra
Bakmadan bir kez ardına,
Dön yorgun yorgun küçük yuvana.
Asılsın ocağa su dolan kazan,
Doldur içine ne varsa;
Kaldirik, merevcen, ısırgan
Sade suya yağsız yavan.
Kakışla kadınım kakışla..
İnle, yorul, hışla
Ve oturup ağla
Kadınlığının kara bahtına.”
—————-
Bu dizelerin sahibi (tanımayanlar için söylüyorum) Erzurum Kongresi üyesi olup ve aynı zamanda 1968-73 yılları arasında Giresun Belediye Başkanlığı yapmıştır…
Bugünkü sohbetimiz ‘havada asılı kalmasın’ diye, Giresun Belediye Başkanımıza -naçizane- şöyle bir öneride bulunmak istiyorum;
Sayın Başkanım,
Sizlerde çok iyi bilirsiniz ki;
Giresun il merkezinin eksen mahallelerinde oturan kadınlar; Bağında-bahçesinde ve ufacık ‘Şenliğinde’ yetiştirdiği ürünleri şehir merkezine inerek satarlar…
Hatta (başka illerde de var mıdır bilmiyorum) bizim ilimizde yıllar öncesinin Belediye Başkanları, Sokak Başı mevki başta olmak üzere Söken Mahallesi Yerleşkesinde ‘Hal Pazarı’ diye bir açık pazar alanı yapmışlar ve burada daha çok Köylerden gelen kadınlar yerel ürünlerini satıyorlardı.(2. Görselde görülüyor)
Ve zamanla il merkezi yerleşkesi büyüdüğü için köylerden gelen ‘ürün satıcı’ kadınlar, farklı mahallelerde kaldırımların üzerine ‘yer tezgahı’ açarak, alışveriş yapmaya çalışıyorlar..
Belediye olarak ‘kaldırım üzerinde’ satış yapanlara göz yumup ve “varsın satışlarını yapsınlar” diyerek, görmezden gelmeniz, hoşgörülü davranmanız güzel bir şey..
Ancak,’Kaldırımlarda’ bir bez veya çuval parçasının üzerinde ‘Yer Sergisi’ açarak alışveriş yapan bu kadınlarımıza ‘alışveriş’ yaptıkları mahallelerde tahtadan ‘bir metrekarelik’ portatif tezgahlar yapsanız da, onlarda satacakları ürünleri kaldırımın üzerinde toz-toprak içinde değilde, yerden yarım metre yüksek bir yerde ve bir tabure’ye oturarak alışverişlerini yapsalar hiçte fena olmaz diye düşünüyorum..
Ve öneriyorum…
Bu duygularla da;
Sözü size bırakıyorum…
Buyurun…
Şimdi söz sırası sizin…
Farklı bir öneriniz varsa, sizlerde söyleyin…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM