Ben kesinlikle inanıyorum ki önümüzdeki yıllarda bütün dünyada en gür sada hakkın ve hakka inananların olacaktır”. (Necmeddin Erbakan) SP, Başkanlık sistemiyle alakalı Anayasa değişikliği referandumunda “HAYIR” reyi kullanma kararı almış.
SP Genel Başkanı Sayın Temel Karamollaoğlu’na teşekkürler!
Sayın Karamollaoğlu hakkında, SP Genel Başkanlığına seçildiğinde tebrik yazımda(30.10.2016)
“Sayın Karamollaoğlu, rahmetli Erbakan Hocamızdan sonra Saadet Partisinde en sağlıklı ve isabetli bir seçim!.. Saadet Partisi sağlam “Temel”e yeni kavuştu da denilebilir!” tespitinde bulunmuştum.
SP’nin “HAYIR” kararını okuyunca, onun hakkındaki tespitlerimizde yanılmadığımızı gördük!
Sayın Karamollaoğlu da (bu kararıyla) rahmetli Erbakan Hocamız gibi iyi (ve gizli) bir Ak Partili olduğunu tescil etmiştir!
Bu ifadelerim bir ironi değil, samimi bir kadim dost tepsidir.
Bu “hayır” kararı, Sayın Karamollaoğlu’nun şahsi düşüncesinin tezahürü değil, parti tabanının düşüncesidir.
Saadet tabanında öyle şahıslar var ki, maalesef CHP, hatta HDP’yi Ak Parti’ye tercih edebilecek durumdalar!
SP’nin bugünkü “HAYIR” kararı SP’nin tabanında sağduyu sahibi kesimin tepkiyle “EVET” demesine vesile olacaktır.
Sayın Temel Karabollaoğlu samimi ve iyi (gizli) bir Ak Partilidir.
Bu “hayır” kararı, SP tabanının tepkiyle “EVET” reyi vermesi için ince bir siyasettir!
Başkanlık sistemi Erbakan Hocamızın da idealiydi. 1973 yılında Seçim Beyannamesine açıkça yazılmış bir ideal!
Sayın Karamollaoğlunun bu sisteme karşı çıkması esasen mümkün değildir.
***
İşte Sayın Karamollaoğlu’nun kararına delil olabilecek 01.04.2012 tarihinde kaleme aldığımız “Erbakan Hoca iyi bir Ak Partiliydi” başlıklı yazımızdan bir bölüm:
“Hoca yapacağı hamleleri çok iyi gizleyebilen bir siyasetçi idi. Önemli projelerini son safhaya gelmeden en yakınındakilere dahi açıklamazdı. Adeta “sırlarımı sakalım bilse onları keserdim” diyen devlet adamı siyasetini düstur edinmişti…
Rahmetli Hocanın emeli; ideallerinin iktidar olması idi. Bu emeline sağlığında, manevi evlatları vasıtası ile nail olmuştu. Ömrünü verdiği davasının zarar görmemesi için avcının avını yakalarken gösterdiği hassasiyeti gösteriyordu…
Hocanın 40 yıllık siyasi mücadelesinde Türkiye’de onu en iyi anlayan veya kabul eden kesim % 15-20 seviyesini aşamamıştı. Onun talebeleri döneminde ise % 50-55’lerin teveccühüne şahit olduk… Hocayı anlayamayan kesimler onun talebelerine vekâleti uygun gördüler… Bu teveccühün kırılmaması için çok dikkat edilmesi gerekiyordu…
Bu sebeple, Tayyip Beyin “ben Milli Görüş Gömleğini çıkarttım” demesi isabetli bir ifade idi… Gençlik çağında giyilen gömleğin erginlik çağında vücuda dar gelmesi sebebiyle daha büyük gömlekle değiştirilmesi, önceki gömleğin benimsenmediği (beğenilmediği)anlamına gelmezdi!..
Yeni gömleğin giyilebilmesi için tabii ki önceki gömleğin çıkarılması gerekecekti…
Tayyip Bey “Milli Görüş Gömleğini” çıkartmamış “daha geniş Milli Görüş Gömleği” ile değiştirmiştir!..
İktidarının ilk iki döneminde, “İmam-Hatip Okulları, Kur’an Kursları ve başörtüsü” gibi mes’eleleri hiç gündeme taşımayan Sayın Başbakan, bugün “Dindar gençlik” yetiştirmekten bahsedebiliyor… Üniversite imtihanlarındaki katsayı adaletsizliğinin kaldırılmasının da bu dönem gerçekleşmiş olması herhalde tesadüf olmasa gerek!
Hocanın da “bunlar çoluk çocuk, bunlar Amerikan hayranı, bunlar sınıftan kaçıp top oynamaya giden haylaz çocuklar…” gibi ifadelerle Ak Parti ekibini ret etmesi ince siyasetin bir gereği idi…
Nasıl ki, bir babanın evlatlarının elde ettikleri maddi ve manevi yüksek makam ve mevkilerden üzüntü değil mutluluk duyması fıtratının gereği ise, bir hocanın da talebeleri için benzer duygunun olması tabiidir…
Bu itibarla ne Erbakan Hocanın Tayyip Bey ve arkadaşları için söyledikleri istihza yollu sözler, ne de Tayyip Bey’in “gömlek çıkartma” sözleri gönülden söylenmiş sözlerdi!
Ak Parti’nin ilk döneminde böyle bir siyasete ihtiyaç var idi. O günün şartları onu gerektiriyordu. Bugün ise öyle bir üsluba gerek yok…
Dokuz yıldır Tayyip Bey ve ekibinin icraatlarını halk bizzat gördü ve yaşadı. Bundan böyle Tayyip Beyi ne övmek ne de yermek millet nezdinde (onu kabul ve ret etmede) bir değişikliğe sebebiyet vermez… Halk başkalarının söylediklerine değil kendi gördüklerine ve yaşadıklarına inanmaktadır…
***
Dün, Ak Parti iktidarından önceki dönemlerde, Müslümanlar büyük bir baskı altında idi. Kur’an Kursları kapatılıyor, Yeşil sermaye tehdidiyle ticarette hayat hakkı tanınmıyor, Müslüman yazarlar ve fikir adamları mahkemelerden ve ceza evlerinden uzak yaşayamıyor, katsayı adaletsizliliğiyle İmam-Hatipli gençlerin, başörtüsü baskısı ile kızların eğitim hakları ellerinden alınıyordu…”
“Aldırma söylenenlere: Varsın, görenler seni bir ot sansın. Sen gül ol da, uğruna ötmeyen bülbül utansın.” (Hz. Mevlana)
Vesselam…