ORTADOĞU’DA DOĞMAK VE ORTADOĞULU OLMAK |
Geleneklerine sımsıkı sarılıp;
Yaşadığı coğrafyanın bataklığında boğularak can vermeyi; cenabı yaradan bir tek bu bölgede doğup, büyüyenlere nasip etmiştir!…
Belki de bütün peygamberler Ortadoğu coğrafyasında doğduğu için ‘böyle yaşamayı layık görmüştür’ kim bilir!…
Her neyse…
Sözü daha fazla uzatmadan şuraya getirmek istiyorum…
Sevgili dostlar,
Değerli canlar,
Öncelikle sohbetimize selamsız-sabahsız, paldır-küldür, bodoslama giriş yaptığım için hepinizden özür dilerim…
Ancak;
Fotoğraftaki şahısların kim olduğuna bir kere daha bakarsanız; Sizlerde benim yaşadığım şaşkınlığı yaşayıp, sizde konuya ‘giriş’ yapmakta bocalarsınız diye düşünüyorum…
Nasıl bocalamazsın birader?
Lütfen fotoğraflara bir kez daha bakar mısınız;
Birincin görselde gördüğünüz şahıs Portekiz’in Cumhurbaşkanı; MARCELO REBELO DE SOUSA…
Evet, evet…
Yanlış görmediniz…
Elleri arkasında, kısa donlu, maskeli ve ayakta sırasını bekleyen adam sıradan bir adam değil;
Koooskoca bir Cumhurbaşkanı…
İkinci görseldeki adamı zaten tanıyorsunuzdur diye düşünüyorum.
Ama ben tanımayanlar için söylüyorum;
Bu zatı-muhteremde bir zamanlar İtalya’ya ‘başbakanlık’ yapmış, ancak ‘hırsızlık ve dolandırıcılıktan’ ceza almış olan; BERLUSCONİ…
Bir elinde süpürge, bir elinde faraş ne mi yapıyor?
Ne yapacağı var mı kardeşim?
Sıradan bir mahkum ne yapıyorsa, o da onu yapıyor…
Yani ‘ceza olarak’ çöpçülük yapıyor, yerleri süpürüyor…
Yaaaa!
Ben boşuna mı dedim;
“İyi ki Ortadoğu’da doğmuşuz.”
“İyi ki Ortadoğulu olmuşuz” diye…
Ben boşuna mı övünüyorum;
“İyi ki geleneklerimize sımsıkı sarılıyoruz”
“İyi ki feodal geleneklerimizi terk etmiyoruz” diye…
Yani;
Şimdi anladınız mı ne demek istediğimi?
Ne demişler efendim;
“İnsan beşer, kuldur şaşar”
Nihayetinde İtalya cumhurbaşkanı da insan…
Bir ara şeytana uyup şaşmış!
Kamuya ait değerler üzerinde hırsızlık yapmış.
Keserseniz cezasını..
Sıradan adi mahkumların yanında hapsetmezsiniz;
Cumhurbaşkanlığı makamına yakışır bir yerde hapsedersiniz…
Hiç olur mu böyle sıradanlık?
Bizde; “İtin hatırı yoksa, sahibinin hatırı var” derler…
Yani demem o ki;
Hırsız ‘Berlusconi’nin’ hatırı yoksa, bir zamanlar oturduğu makamın bir ‘hatırı’ olmalı öyle değil mi?
Neymiş?
Demokrasilerde ve adalet sisteminde sıradan bir vatandaşa ve en alttakilere hangi ceza uygulanıyorsa; ve ‘cezanın şekli aynıysa’ en tepe noktadakilere de aynı ceza uygulanmak zorundaymış…
Geçin efendiler geçin…
Kendinizi ister medeniyetin beşiği sayın, isterseniz uzayın sırlarını keşfedin…
Sizler daha küçüğünüzü-büyüğünüzü tanımıyorsunuz…
Kimlerin hangi terazilerde tartılıp, hangi terazilerde tartılmayacağını bilmiyorsunuz!
Sadece ‘batılıyız, batılıyız’ diye caka satıyorsunuz!
Bizler; “Adaleti herkese eşit şekilde uygularız” diye popülistlik yapıyorsunuz!
Olur mu kardeşim olur mu?
Beş parmağın hepsi de bir olur mu?
Eğer bir toplumun içerisinde;
Herkes zengin veya fakir olursa, o dünyanın tadı-tuzu olur mu?
Olmaz…
Üstelik olmamalı da…
İşte görselde gördüğünüz örnekler…
İkisi de cumhurbaşkanı…
Birisi markete girmiş sırasını bekliyor.
Bir ikincisi sıradan vatandaşlara uygulanan cezayı çekiyor…
Olacak iş mi yani!!?
Cumhurbaşkanı dediğin kişinin bir ‘ağırlığı’ olmalı öyle değil mi?
Neymiş öyle ‘Markete gidip’ alışveriş kuyruğunda beklemek..
Yok; kırmızı ışıkta durup, yeşil ışıkta geçmek…
Cumhurbaşkanı dediğin kişi eğer bir yerden-bire gidecekse;
Bir gün önceden o bölgenin güvenliğine sağlamak için resmi-sivil herkes seferber olmalı…
Trafik en az yarım gün durdurulmalı….
Hatta devlet büyüğünün geleceği bölgeye geçici bir ordu karargahı kurulmalı..
Diyelim ki cumhurbaşkanı makamından 500; bilemedin 1 kilometre uzaklıkta bir yere gidecek…
En az 300 güvenlik arabası önden gitmeli…
500 güvenlik arabası arkadan takip etmeli…
Ve gideceği yere yaklaştığında;
Binlerce bekleyeni yerlere kadar eğilip temenna etmeli…
El-etek öpmeli…
Her on adım attığında kurbanlar kesilmeli..
Yerlere seccadeler serilmeli..
Cumhurbaşkanının duyacağı şekilde yüksek sesli dualar edilmeli…
Örneğin;
“Allah seni başımızdan asla eksik etmesin” denmeli…
Üstelik dua ederken herkes birbiriyle yarış edercesine en anlamlı dualarıyla şöyle demeli;
“Allah benim ömrümden alsın, senin ömrüne ilave etsin” diyerek ellerini gökyüzüne açmalı…
Ki;
Cumhurbaşkanı da ‘cumhurbaşkanı’ olduğunun farkına varsın…
Göğsünü gere gere keyfini çıkarsın öyle değil mi?
İşte bu yüzden diyorum;
İyi ki ‘batılılara’ uyup da, Ortadoğu geleneğimizi terk etmemişiz.
Ve iyi ki bizler büyüğümüzü ‘büyük’ küçüğümüzü ‘küçük’ olarak sevip-saymaktayız…
Sizce de öyle değil mi?
En azından üzerinde birazcık olsun düşünmeye değmez mi?
Düşünelim o zaman…
Buyurun…
Şimdi söz sırası sizin…
Bu konuda mutlaka sizlerin de söyleyeceği üç-beş kelime vardır.
Söyleyeceklerinizi dileğiniz gibi söyleyin…