OKUMUYORUZ

OKUMUYORUZ

Denizli’de yaşanan ve yıllar önce basına yansıyan gerçek.

Kişi, eşine şiddet uygulamaktan üç ay ceza alır.

Bu ceza, her gün kütüphanede gözetim altında üç saat kitap okumaya çevrilir.

Dördüncü günün sonunda elindeki dilekçe ile savcının karşısına çıkan şahıs, ‘…ben ceza evine girmek istiyorum. Bu ceza çok ağır…’der.

Ülkemizde kitap okunmasına en iyi örnek bu yaklaşım olsa gerek.

Kitap okuma ‘ceza’ olarak görülmekte.

80 milyona varan nüfusu ile ülkemizin en büyük avantajı genç bir nüfusa sahip olması.

Elbette her alanda olumlu yönde, üretimi artırmada kullanabilene.

İlkokuldan üniversiteye değin yaklaşık 23 milyon öğrenci okula devam etmekte.

En az 60 milyon kişi kitap, dergi, gazete okuyabilecek yaşta.

Böyle devasa bir ülkede kitap okuma, 160 ülke arasında 90. sırada.

Afrika ülkeleri ile aynı yerlerde, hatta daha gerilerdeyiz.

Halkın yüzde 48’i hiç kitap, dergi okumamış, 85’i gününün 5 saatini TV, 4 saatini internet ve sanal ortamda geçirmekte.

Kütüphanelere gidenlerin oranı, öğrenciler dahil yüzde bir.

İlginç olanı, üniversite öğrencilerinin de kitap, dergi okumamaları.

Daha da ötesi, artan nüfusa karşılık, kitap okuyanların oranının sürekli azalması.

Bir Japon yılda 27 kitap, AB ülkelerinde 20 kitap okunurken, ülkemizde 12 kişi yılda iki kitap okumakta.

Okunması gereken sadece kitaplarla sınırlı değil.

Bırakınız kitabı, nüfusumuza göre gazete okuma oranı da çok alt düzeylerde.

Günlük gazete ve dergi tirajı 3 milyon dolayında.

Adına gazete konulan, tamamen asparagas, doğru olmayan, palavra haberlerle donanmış, yarısı at yarışı ve magazinden oluşan spor gazetelerinin günlük satışı 500 binin üzerinde.

Okuyucuların çoğunluğu spor ve magazin sayfalarını okumakta.

2017 yılı verilerine göre 48 milyon kişilik kitlenin yüzde 87’si düzenli olarak her gün internete girmekte, online ve sosyal medyada günde 7 saatini geçirmekte.

Okumamaya gerekçe ise çok basit.

Kitap ve gazete fiyatları çok pahalı imiş!!! Sadece kaçış ve sığınma.

Bir paket sigaraya verilen para ise en az 10TL.

En öncelikli gereksiniminin ilk sırasına akıllı telefon konulmakta.

  1. Hikmet, O. Rifat, N. Cumali, S.Ali, Z. Uşaklıgil, Y. Kemal, Ö. Seyfettin, Fakir Baykurt, S. Faik….Dostoyevski, M.Gorki, Balzac, Tolstoy, V.Hügo, A. Puşkin…..gibi daha yüzlerce dünyaca ünlü roman ve şairler kim diye sorulduğunda adını bilen ve yapıtlarını okuyanların çok az sayıda olduğu görülecektir.

Hatta, 15-40 yaşları arasındaki bir çoğu ‘..hangi takımda oynamakta, bu şahısların adını hiç duymadım…’ diyeceklerdir.

Asıl üzücü olanı, öğrenciler ve öğretmenlerin de kitap, dergi okumadan kaçınmaları.

‘Şiir okumayı sevmem’ , ‘Türk ve dünya klasikleri olan romanları okumadım’ diyen Türkçe ve Edebiyat öğretmenlerini dinleyince çok şaşırmıştım.

Kitap okumuyoruz ancak, TV izleme, telefon yenileme, en fazla süreli konuşma, sigara içme de Avrupa’da birinci sıradayız. Yetmez mi?

Durum böyle olunca eleştirmeyen, sorgulamayan, neden-sonuç bağlantısı kuramayan,  yorumlamadan yoksun, aklını kiraya veren, tebaa olan, ‘ben bilmem, büyüklerim bilir’ diyenlerle nereye kadar?

Okumamanın istedikleri gibi geliştiğini gören Profesör unvanlı bazıları ise, ‘…okumuşları görünce beni afakanlar (sıkıntı) basmakta…’ diye cehalete şapka çıkarmakta.

Sonuçta, konum olarak dünyanın en iyi coğrafyasında yer alan ülkemizde üretimden kaçan, beceriden yoksun, bedava yaşamanın yollarını arayan insanların çoğunlukta bulunduğu toplum yaratılmış olunur ki, asıl tehlike bu olsa gerek.

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?