Üniversitede rektör seçimi yaklaştıkça, nasıl bir atama yapılması üzerinde görüşler paylaşılmaya başlanıldı.
Rektör atamasının hangi yöntemlerle yapılacağı yasalarla belirlenmiş.
Atama biçiminin doğruluğu, yanlışlığı tartışılıp, eleştirilebilir.
Bunu yapabilmek için öncelikle konu ile ilgili bilgi sahibi olmak gerekir.
Ağırlıklı olarak, sivil toplum örgütleri başta olmak üzere siyasiler, kendini kısmen etkili ve yetkili gördüğünü sananlar düşüncelerini açıklıyorlar.
Açıklama yapanların neredeyse tamamı, üniversite içersinden rektör yanlısı ya da karşıtı olanların hazırlamış oldukları raporları kendi görüşleri gibi sunuyorlar.
Ellerine verilen açıklamaya okumaktan öte bir şey yapmıyorlar.
Bakış açıları ise çok basit.
Neredeyse tamamı siyasi yönden bakmaktalar.
Kimin rektör olacağından öte ‘nasıl bir rektör olmalı’ sorusunun yanıtı verilmemekte.
Kişiler konuşulmakta. Nasıl bir model olması gereği kimsenin umurunda değil..
Kendi görüşleri olmadığından, sadece ellerine tutuşturulmuş metni okuyorlar.
İşte o zaman değeri kalmıyor, inandırıcı olamıyorlar.
Paylaşılanlar, bilgi ve sorumluluğu olmadan, sonu düşünülmeden söylenen sözlerden öte bir anlam taşımamakta.
Algı yönetimi, yanlış yönlendirmeye yönelik söylemler olarak kalmakta.
Elbette görüşler kamuoyu ile paylaşılacak, nasıl bir rektör ile başarıya ulaşılacağı söylenecek.
Ancak bunu yapabilmek için üniversitelerin ilke ve hedefleri, bulunduğu kente ve ülkeye ne gibi katkılarının olması gerektiğinin karşılığı da ifade edilmelidir.
Biliniz ki rektör;
Toplumun saygın, eğitim düzeyi en yüksek olan kesimi yönetmeye istekli olan kişidir.
Çağdaş, demokrat ve laik öğretim görevlilerinden oluşan ekibi ile birlikte tamamen bilime inanır.
Bilim ve üretim yapar, bilgiye ulaştırma yollarını çok iyi bilir.
Siyasetçilerin şemsiyesinin altına girmez, onların gölgesine sığınmaz.
Daha yüzlerce madde sayabiliriz.
Onların anlatmaya çalıştığı özellikleri asla taşımaz.
Üniversiteler evrensel düşünen, bağımsız kişilikli bilim adamlarının bilgi ve bilim ürettiği, toplumun sürekli değişim ve gelişmesinin odağıdır.
Yıllardır yeni bir anayasa yapılması gündemde, üniversitelerden ses çıkmamakta.
Başkanlık sistemi tartışılmakta susmaktalar.
Ülkeyi zora sokan barış süreci adı altında yaşananlara hiç ilgi yok.
Farklı görüşlere tahammül gösterilmemekte, hoşlanılmamakta.
Ülke gerçeklerine tüm kapılar kilitlenmiş.
Sanki üniversite değil herhangi bir orta öğretim kurumu.
Bunlardan söz ediniz.
Rektör olma yolunun, meclise giderek iktidar milletvekilleri ile boy boy resim çektirip basına servis yapan, siyasetçilerin ardından ayrılamayanlara ‘bunu yapamazsınız, yakışmıyor. kabul etmiyoruz’ deyin.
“Siz, köy muhtarı, bizler ya da Mehmet efendi değilsiniz” diyerek karşı çıkınız.
Geçen dönem yapılan seçimde sadece bir oy alan ve en fazla oy alanları liste dışı bırakarak Cumhurbaşkanı listesine giren, “oy almak önemli değil, demek ki kariyerim etkili oldu, bir oyla yüz oyun farkı yok” diyen profesör unvanlı zata, ‘böyle bir düşünceye asla katılmıyoruz’ dediniz mi?
Bunu diyen hocanın söylemi aldığı bir oy değil elbette.
O’na göre, üniversitelere yapılan rektörlük seçimlerinin hiçbir anlamı yok.
Üniversitelerin hedef ve ilkelerini bilmeden, o kurumlara yönetici atamaya kalkışanlar için de değişen bir şey yok.
Ayrıca; Üniversite bünyesinde basın açıklaması yapan, fidan diken, görüşlerini açıklayan öğrenci ve akademisyenlere soruşturma açmayan,
Sendikalı olmayı suç saymayan,
Akademik yeterliliği olmayanları bünyesine alıp korumayan,
Rektörü eleştiren, Yılmaz Güney Festivali için afiş asan, Grup Yorum’un konser biletini satan, üniversiteye kayıt yenileme sırasında ‘bağış’ adı altında alınan ücretlerin yasal olmadığını söyleyen, toplumdan yana anayasa yürüyüşü yapan öğrencilere ceza verilmesini isteyen, “biz görevi Atatürk’ten aldık” diyen öğrenciye “sizi okuldan atarım, cumhuriyeti savunacak biri varsa, o da benim” demeyen,
Rektör istiyoruz diyebilir misiniz?
Üniversitelerden şikâyetçi olan dönemin başbakanı Rize’de yaptığı konuşmasında, “…Üniversitelerimiz kendilerini dışarıya, topluma, ülkeye ve ülke gerçeklerine kapattılar. Demokrasiye kapalı bir üniversite bilime asla açık olamaz. Farklı görüşlere, düşüncelere, yaşam tarzlarına tahammül göstermeyen bir üniversite bilim üretse dahi, o ilimden beklediği rehberliği ve yol göstericiliği üretemez…” sözlerinin altına imza atabilir misiniz?
Üniversitelerin ilke, hedef, işlev ve işleyişinden haberdar olmayan, bu okullara esnaf anlayışı ile bakan, belirli bir düşüncenin üssü olarak görmeye çalışanlara sözümüz;
Kendi düşüncelerinizi elbette kamuoyu ile paylaşınız.
Ancak öncelikle bilgi sahibi olunuz.
Rektör ataması yapmaya kalkışmayın, ellerinizi üniversiteden çekin, oralara esnaf ve siyasetçi gözüyle bakmayınız.