Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
MÜZİKTEN RAHATSIZ OLUNUYOR GÜRULTÜ KİRLİLİĞİ KEYF VERİYOR 
  • 0
  • 214
  • 23 Haziran 2021 Çarşamba
  • +
  • -

Kim demiş;

“Müzik ruhun gıdasıdır, ruhumuzu dinlendirir” diye…

Bu sözü kim söylemiştir?

Hangi çağda ve ne zaman söylenmiştir?

Ve hangi topluma yönelik söylenmiştir?

Onu pek bilemeyiz ama;

Bizim için söylenmediği gün gibi aşikar!

Neymiş efendim;

“İleri toplumlar, ineklerine bile ahırda müzik dinletirmiş.”

“Tavuklarını bile klasik fon müziğiyle yumurtlatırlarmış.”

“Saksısında solmaya yüz tutan çiçeklerini müzikle diriltirmiş.”

Vesaire, vesaire…

Ne demişler;

“Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.”

Yani demem o ki;

Herkes yorgunluğunu ve ruhunu müzikle dinlendirecek hali yok ya…

Müzikle dinlendirmek isteyen ‘müzikle’ dinlendirir..

Gürültüyle dinlendirmek isteyenler de ‘gürültüyle’ dinlendirir!…

Örneğin bizler;

“Biz, bize benzeriz.”

“Dünya dönüşünü değiştirse, biz yerimizi değiştirmeyiz!” düşüncesinden hareketle, bizler; ‘gürültüyle’ dinlenmeyi sevenlerdeniz…

Örneğin;

Bir futbol maçı sonrası sokaklarda sabahlara kadar gırtlağımız patlayıncaya kadar bağırmazsak…

Ölüm döşeğinde yatan hastayı çıldırtmazsak…

Havaya rastgele sıktığımız kurşunlarla birilerini öldürüp veya ağır yaralamazsak; bizim ruhumuz nasıl dinlenir!?

Ne demişler;

“El-alemle düğüne, bayrama gidilir”

Yani ‘müzikle ruhunu dinlendirme biçimini’ kim nasıl tercih ederse etsin…

Bizler;

Arabamızın camlarını indirip ve dinlemek istediğimiz müziğin sesini en sonuna kadar açmıyorsak…

Trafik ışıklarında ‘yeşil’ yanınca -önümüzdeki aracı uyarmak için- kornamızı dibine kadar basmıyorsak…

Yani hiç gerek yokken ‘gürültü kirliliği’ yaratmıyorsak…

Çevremizdekileri çıldırtmıyorsak…

Bizler ruhumuzu nasıl dinlendiririz Allah aşkına!?

Ya ‘düğün konvoylarında’ ardı-ardına çalınan korna sesleriyle yarattığımız ‘gürültü kirliliği’ ruhumuzu dinlendireceğiz!…

Ya da mahallenizin bir kenarında veya evinizin tam karşısında İş-Makinelerinin çıkardığı gürültüleri dinleyerek zindeleşeceğiz!

Örneğin;

Bir pasaj veya İşhanı gibi bir yer düşünün…

Ve bu mekanın içinde bir yanda Müzikhol olsun…

Bir yanında ‘at yarışları oynanan’ salon gibi bir yer bulunsun…

Ve düşünün ki;

Pasajın içerisini müzikholden gelen güzel nameler dolduruyor…

Ve diğer tarafta ise;

At yarışlarını ‘TV Kanalından’ izleyen ‘bahisçilerin’ ana-avrat küfürlü bağırışlarını ve haykırışlarının geldiğini düşünün;

“Yürü be yavrum!”

“Lan şu atı koştursana eşşolu-eşşek”

“Lan senin ananı-avradını” gibi buna benzer ve akla hayale gelmeyecek türden süslü küfürler yapılır…

Ve o pasajda bulunanların yarıdan çoğu bu küfürlerden ve bu gürültülerden rahatsız olmazlar da…

Müzikholden gelen müzik seslerinden rahatsız olurlar…

Uyduruyorsam, yalanım varsa tövbe şart olsun…

Fazla abarttığımı mı sanıyorsunuz?

Vallahi de abartmıyorum, billahi de…

Çünkü bire-bir yaşadım ben bunları…

İsterseniz kısaca anlatayım;

Bir zamanlar kurduğu ŞAKA Tiyatrosu bir pasajın içerinde olup ve en üst kattaydı…

Bir alt katımızda ise ‘at yarışları’ oynanan bir ganyan bayi ve hemen onun yanında da bir Mühendisler Derneği vardı…

Nazım Hikmet’in, kurtuluş savaşını anlatan;

Kuvvayi Milliye Destanının provalarını yapıyoruz…

Provalar iyice olgunlaşıp, rayına oturduğu için (bir işim çıktı) provayı kendi aralarında yapsınlar diye oyunculara bıraktım…

Oyuncular her zaman olduğu gibi aynı disiplinle provalarını yapıyor.

Ve mühendisler derneği başkanı yan taraftaki ‘ganyan bayisinden’ gelen küfürlerden rahatsız olmuyor…

Ancak;

Kurtuluş Savaşını ‘şiirsel bir dille’ anlatan oyuncuların provasından rahatsız oluyor…

Ve üst kata çıkarak oyunculara şöyle diyor;

“Çok gürültü yapıyorsunuz” diyerek, rahatsız olduğunu ifade ediyor.

Şimdi birçoğunuzda diyecektir ki;

“Yahu, başımızda bunca sorun varken sen neyi anlatmaya çalışıyorsun?”

“Yani, sözü nereye bağlamak istiyorsun?”

Sözü daha fazla uzatmadan ve evirip-çevirmeden hemen söyleyeyim…

Sayın cumhurbaşkanımız ‘pandemi’ yasağı ve serbestliği konusunda müzikle ilgili düşüncesini şöyle açıklıyor;

“Müzikle ilgili sınırlamayı 24’00’e çekiyoruz.

Kusura bakmasınlar, gece kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yoktur.” diyor…

Eeeee?

E’si; nelerden hoşlanıp, nelerden hoşlanmadığımızı yukarıda dilimin döndüğü kadar anlatmaya çalıştım…

Ne demişler;

“Lafın tamamı deliye söylenir”

Eh, bizlerde çok şükür henüz delirmediğimize göre!…

Veya da;

“Arif olanlar anlamıştır” sözüne riayet edelim…

Ve sözü şimdi de sizlere verelim…

Buyurun…

Şimdi söz sırası sizin…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM