Ülkemizdeki gelir dağılımı adaletsizliği ortadadır. Siz bakmayın iktidarın kişi başına milli geliri şu kadar rakama çıkardık demesine…
Ülkemizde 22 milyon kişi aylık 530 TL ve altında bir gelirle yaşıyor. Ülke gelirlerinin dağılımına bakıldığında ise yine acı bir tablo ile karşı karşıyayız.
Toplumun en zengin yüze 10’luk nüfusu ile en yoksul yüzde 10’luk kesim arasında gelir uçurumu oldukça fazladır.
AKP’nin iktidar olduğu ilk yıllarda toplumun en yoksul yüzde 10’u milli gelirin %2,3 ‘ünün alıyordu. 2015 yılına gelindiğinde ise bu rakam %2,2 ye gerilemiştir. Yoksulluk artmıştır!
En zengin yüzde 10’luk kesimin milli gelirden aldığı pay ise AKP’nin ilk iktidar yılında %28,7 iken, 2015 yılında bu oran % 32,2 olmuştur.
Yoksul daha da yoksullaşmış ama zengin de gelirini artırmıştır.
Müthiş bir eşitsizlik vardır…
AKP, ülkemizdeki gelir dağılımı adaletsizliğini ve yoksulluğu kronikleştirmiştir. Çünkü iktidarını sürdürmek için bu eşitsizlikten beslenmektedir.
Yüzde 10’luk zengin kesime rant, yüzde 10’luk yoksul kesime ise yardım dağıtmaktadır. Böylece her iki kesimi de kendisine bağlamıştır.
Bir kesim gelirini artırmak için, diğer kesim ise karnını doyurmak için…
AKP politikalarının temel mantığı şudur: Muhtaç bırak ve mecbur et!
%49,5 içinde bu mecburiyetlerin etkisi oldukça fazladır.
Oysa ülkeler, ekonomik politikalarında büyüme ve istikrar kadar gelir dağılımı adaletine de yer vermek zorundadır.
Bu politikalardaki başarı toplumsal barışı ve huzur da sağlamada etkili olacaktır. Toplumsal ve sosyal sorunları azaltacaktır.
Gelir dağılımı adaletsizliğini ölçen yöntemlerden teki ‘Gini katsayısı’ yöntemidir. Gini katsayısı yöntemi ile OECD ülkeleri arasında yapılan sıralama, ülkemizin gerçeğini gözler önüne sermektedir.
Ülkemiz gelir dağılımı adaletsizliğinde OECD ülkeleri arasında sondan üçüncüdür. Meksika ve Şili bizden de kötü olan ülkelerdir.
TUİK verileri de bu gerçeği gözler önüne sermektedir.
Milli gelirimizin yarısını nüfusumuzun % 20’si sahiplenmektedir…
AKP’de izlediği politikalarla bu oranları korumakta ve bu durumu oya tahvil etmektedir. Gelir dağılımdaki adaletsizlikten beslenmektedir.
Ancak eşit ve adil bir gelir dağılımının olmaması giderek çeşitli sorunlara da neden olmaktadır.
Koç Holding’in vitrin ismi Ali Koç, bu gerçeğin altını çizmektedir. “ Eşitsizliğin ortadan kalkması için kapitalizmin ortadan kalkması gerekir. Ben en azından eşitsizliğin minimum seviyeye indirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Gerçek sorun kapitalizmdir.”
Ali Koç eleştirisinde haklı!
Kale Grubu Yönetim Kurulu Başkanı ve İstanbul Sanayi Odası Meclis Grubu Başkanı, Zeynep Bodur Okyay’da, “Bir türlü azaltılamayan gelir adaletsizliği, terörün yolculuğunu hızlandırdı. Ya vahşi kapitalizme bir dur deyip refahı yeryüzüne yayacak bir kapsayıcı büyüme dönemine geçeceğiz ya da terörün yarın hangi başkentin kapısını çalacağına dair papatya falı açmaya devam edeceğiz.” Sözleri ile Ali Koç’a destek vermektedir.
Patronlar sistemi sorgulamaktadır…
Asıl sorgulaması gerekenler ise susmaktadır.
Olağan kongremi yoksa olağanüstü kongremi yapsak tartışmasındadırlar!
Oysa yeni bir başlangıçla 2019’a kadar yapacak çok şey var.
Ülkemizi AKP’nin uyguladığı neo liberal politikalardan ve bunun sonucu izlediği ‘muhtaç bırak mecbur et’ politikasından kurtaracak adımları atmak zorundadır.
Tepeden tırnağa kendisini yenileyerek…
Yeni bir yön, yeni yöntemler ve en başta bunları başaracak yeni bir yönetimle 2019’ a hazırlamalıdır.
Ya da;
Doğru kadrolar, doğru söylemler ve doğru eylemlerle ‘umut’ olmayı başarabilmelidir. 2019 bu açıdan önemlidir…
Aksi durum, “Hedef 2023” planının gerçekleşmesidir.