Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
KÖY ENSTİTÜLERİNİ YAŞATMADINIZ ÖĞRETMEN OKULLARINI KAPATTINIZ
  • 0
  • 158
  • 17 Ocak 2020 Cuma
  • +
  • -

Nasıl, böyle iyi mi?
Şimdi rahat mısınız?

Önce Köy Enstitülerini kapattınız…
Çünkü o öğrenciler eğitimi üretim için yapıyorlardı…
Devlete fazla yük olmadan kendi işlerini kendileri görüyorlardı.

Örneğin; öğrenci-öğretmen birlikteliğiyle ‘imece’ olup;
Kendi tarlalarının kendileri ekip biçiyorlardı..
Elde ettikleri hasadı, kendileri eleyip, kendileri öğütüyorlar;
Ve yiyecekleri ekmeği kendileri pişiriyorlardı…

İçecekleri süt için inek besleyip, inek sağıyorlar.
Yumurta yemek için kümesler kurup tavuk besliyorlar.
Ağızlarını tatlandırmak için arıcılık yapıyorlar..
Balıkçılık yapıyorlardı…
Vesaire, vesaire..

Kısacası,eğitim gördükleri okulda kendi beslenme gereksinimini kendileri sağladığı gibi;
Okullardan mezun olup ve görev yapmaya gittikleri yörelerde ve köylerde bu öğrendiklerini; öğrencilerinin anasına babasına da öğretiyorlardı…

Şimdi bu konuyu yakinen bilmeyenler haklı olarak diyecektir ki;
“Yahu ne güzel işte.”
“Devlet başta olmak üzere, hiç kimseye muhtaç olmadan kendi işlerini kendileri görüyormuş”
“Bundan niye rahatsız oluyorlar”
“Rahatsız oluyorlar da, böylesi güzel bir kurumun kapısına kilit vuruyorlar?” diye düşünenler varsa eğer orasını ben bilemem…
Bunu bilse-bilse, yine anlı-şanlı büyüklerimiz bilebilir!

Ancak bildiğimin şu kadarını söyleyebilirim ki;
Sanırım ‘imece’ usulü hep birlikte yapılan bu çalışmayı (dönemin anlı şanlı) büyükleri bunu ‘Komünistliğe’ benzetiyorlar ve köylere öğretmen yetiştiren bu kurum için ‘komünist’ yetiştiriyor diye tabandaki ‘seçmenlerine’ şikayet ediyorlardı…

Ve haliyle ‘komünizm’ denilen şeyin de boyunuzu-kulağı- bizim boynuz ve kulaklarımıza benzemediği için hemen kapatıyorlar!

Bu tehlikeli programın (!) sahibi Köy Enstitülerinin kapılarını kilit vurduktan sonra (halkı birden ürkütmemek için) Köy Enstitüleri çeliğine verilen suyu biraz azaltıp yumuşattıktan sonra bu kez onun yerine Öğretmen Okullarını açıyorlar…

Gel gör ki; onlarda Köy Enstitülerinin fırın sıcaklığı henüz fazla soğumadığı için -azda olsa- onlarda en az Köy Enstitülüler kadar üretken ve idealist…
En az onlarda Köy Enstitülerinin yetiştirdiği öğretmenler gibi ışık saçmaya çalışıyor çevrelerine…

E, o zaman bu tehlikeli Öğretmen Okulları da kapatmalı…
Öyle değil mi ama?

Eh,zaten o dönemin yetkili erkleri de yapılması gerekeni yapıyor.
Ve daha fazla yolculuk yaptırmadan Öğretmen Okullarız da daha fazla tehlike yaratmadan kapatılıyor…

Şimdi bütün bunlardan sonra birçoklarınız da -çok haklı olarak- diyecektir ki;
“Yahu bu sözünü ettiğiniz okulları, sizin yetiştirip ve daha sonra yönetsel kadrolara taşıdığınız öğrencileriniz yapmadı mı?”
“Yaptıysa kime sitem edip, kimden şikayetçi oluyorsunuz?” gibi buna benzer sorular aklınıza gelip soruyorsanız eğer…

Vallahi bu tür sorulara ‘yanıt’ vermekte zorlanıyorum açıkçası…
Hatta kekeleyip duruyorum…
Nutkum tutuluyor adeta!
Üstelik bu tür sorulara doğru yanıt bulabilmek için tere karışıyor bütün bedenim!

Hatta bana böylesine soru soranlara yanıt veremediğim gibi bazen kendi-kendime bende soruyorum;

“Sahi, bizim bilgilerimiz ve bilgilendirmemiz’le yol alıp, en üst düzey mevkilere gelen bu zatı-muhteremler, bizim dışımızda birileri bunlara başka bir eğitim mi veriyor da, daha sonra bizim verdiğimiz (azda olsa) ilerici ve çağdaş eğitimi geriye doğru taşımaya çalışıyorlar?” diye bende ara sıra düşünmüyor değilim hani!
Her neyse…

Konuyu özetleyerek şuraya getirmek istiyorum;
Azda olsa mevcut çağdaş eğitimi hepten vazgeçip, eğitim sisteminin tekerleğini geriye çevirmenin bir alemi yok!
Hele hele belli çıkar guruplarından başka hiçbir kimseye yararı yok…

Yok; Arapça dualar Ana sınıfından başlamalıymış..
Yok; Yedi yaşındaki çocuklar Kuranı Kerimi çocuk yaşta ezberlemesi gerekirmiş…
Yok; Arapça Dil öğrenme Haftası yapılmalıymış…
Yok; Üniversitelerin yerini Medreseler almalıymış…
Diye diye…
Bu tür savları münferittir ve safsata diye diye…
Küçümseye küçümseye…
Bugünlere kadar geldik…

Kurbağayı kazanda yavaş yavaş kaynatanlar;
“Cumhuriyet bir ara reklamdır” diyenleri hesaba katmayıp küçümsedik…
Hatta gülüp geçtik…
Cumhuriyeti parselleyip numaralandıran kesimle dalga geçtik.
Şimdi de;
Başkentimiz İstanbul..
Dilimiz Arapça…
Ve şeriat anayasası hazırlayanları ya gırgıra alıp hesaba katmıyoruz…
Ya da Libya’nın mavi su projesiyle veya Kanaldan akacak suya karıştırıp unutmaya çalışıyoruz…

Ve sonuç olarak;
Sürekli yaşadığımız güne şükredip duruyoruz…
Ancak eğitim sistemi başta olmak üzere her şey birbirine öyle karıştı ki; bu işin sonu nereye varacak bilmiyoruz…
Kısacası bindik bir alamete gidiyoruz..

NOT: Görselde paylaştığım fotoğraf Giresun Öğretmen Okulu öğrencilerine aittir.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM