KOLTUK BELASI HASTALIK

KOLTUK BELASI HASTALIK

Bunca yıl neler gördük hep aynı hiç değişmiyor heves,

Ben baş olayım der hepsinin gönlü. En iyi oynadıkları oyun kelime oyunu; bu sefer iyi oynayamazsan oynadığın son oyun olacaktır edası hepsi iyi oyuncu. Aynı heves, döner koltuk sevdası. Bunca çirkinliklerin tek hedefi koltuktur. Sudaki balığı yakalayan yılan balığı boğulmaktan kurtardığını anlatırken, sudaki timsah balık yavrularını yediğini söyleyerek yılanı avlamaktadır. Ancak doğru olursan kazanırsın. Ancak dik durursan kazanırsın. Rüzgâra göre eğilen, rüzgâra göre yön değiştiren, kalıba göre şekil alan, ilke tanımayan, çizgi tanımayan, ahlak ve edep tanımayan hiç bir mücadele zafer kazanamaz, başarı sağlayamaz, menzile ulaşamaz.

Adayların seçim esnasında bize verdiği sözleri biz onlara yeminle söylesek üstüne senet versek bize onlar inanmazlar. Neymiş bu koltuk sevdası. Oturan kalkmıyor, göbekleniyor, yürüyen kemikleniyor, dert aynı. Yıllar geçse de manzara değişmiyor. Baş döndürüyor bu koltuk sevdası.

Kavgalar, dövüşler bence boş işler, oturan kalkmıyor. Aday delege toplayamıyor, delegeler başkanın sözünden çıkamıyor.

Aday cesaretli, başkana kafa tutuyor çekil artık bu kurum seni istemiyor, bana da bir şans verin diyor. Başkan önce sen delege sayını topla diyor. Aday delege sayısını toplasa da seçimleri kazanamıyor “delegeler satılmış” diyor.

Bunlar her zaman demokrasiden dem vuruyorlar, kendi içlerinde demokrasiye uymuyorlar. Kurallarını karşı tarafın koyduğu, karşı tarafın her zaman kural değiştirme hakkına sahip bulunduğu, kendi kurallarını tartıştırmayan ama bizim kurallarımızı sürekli tartışma içerisinde tutan ve sürekli olarak ödünü bizden bekleyip, tek taraflı dayatmayı ikili konuşma diye bize yutturmak isteyenlere yürütülen bir alış, verişten yine de karlı çıkacağımızı düşünmek ahmaklıktır.

Hepsi bir koltuk sevdası için.

Koltuğa oturan güç bende, benim sözümüm üzerine söz istemem.

Elbette ağanın sözünün üzerine söz söylemek kimin haddine.

Oda oldu tekrar koltuğa kuruldu.

Bugün koltuğa yapışanlar dün kimi eleştiriyordu mevcutları. Bugün kendileri aynı konumda değiller mi?

Neden ben başarısızım, yenilere bırakayım taze kan olsun demiyorlar. Bunları bu koltuklarda ancak Azrail alıyor.

Koltuğa bir yapışmasınlar yapışma hastalığının çaresi, tedavisi yok.

Kendi güçsüzlüğü altında ezilenler has bel kader koltuğa oturup bir sıfat ve saygınlık kazandı mı işte o zaman bu sevdaya kapılırlar. İsterler ki üzerinde oturdukları koltuktan hiç kalkmasınlar.

Koltuğa büyük bir aşkla, tutkuyla, şehvetle bağlanırlar.

Ben bu koltukta oturuyorum temsil ediyorum geldiğim günden beri seçiliyorum ilim kaybediyor demiyorlar.

İl kaybettikçe bir aşkla tekrar diyorlar. İmkânları olsa Koltuğu evlerine de götürüp onun üzerinde uyumak isterler.

Aslında daraları 5 okka bile etmeyen koltuğa yapışanlar, gücünü ispata çalışmanın güçsüzlüğün, acizliğin, çaresizliğin bir göstergesi olduğunun farkında değiller.

Bunların akılları fikirleri koltuktadır.

Bu sevda koltuk hastalığına yakalanmaya sebep olur.

Koltuk sevdası oturanın gözünü de kör eder. Kulağı sağır eder etrafta ne deniyor hiç duymaz.

Bu illete yakalananlar dünyanın kendi ekseninde döndüğünü zanneder.

Etrafında dönenleri kendinden sanırlar. Kerameti koltuktan değil kendinde bilirler. Kendileri hakkında yapılan bütün eleştirilere de sağırdırlar. Hak etmeden kazandıkları saygınlık ve sıfat her şeyin üstündedir. Öyle yapışırlar ki koltuğa kazıyacakla bile kazımanız çok zordur. Ancak koltuk sevdalılarının sonları hep hüsran olur. O kadar çok ki koltuğa aşkla bağlananlar, sağınıza solunuza bir bakın bunları görmeniz mümkün. Bilmezler ki koltuk bir sevda değil bir hastalık.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?