Önce şu soruya bir yanıt verelim. TBMM’de görüşülen ve ‘başkanlık sistemi’ olarak söylenen anayasa değişiklikleri kim için yapılmaktadır?
Herkesin yanıtı aynı isim üzerinde birleşecektir.
O zaman ikinci soruyu sorabiliriz. Demokrasilerde kişiye özel, rejim değişikliği anlamı taşıyan düzenlemeler olur mu?
Elbette olmaz!
Buna rağmen yapılıyorsa, o ülke giderek demokrasiden uzaklaşır. Otoriterleşir.
Dünyada bunun örnekleri çoktur.
Kontrol edilemeyen yetkiler, o yetkiyi kullananı mutlaka demokrasi dışı uygulamalara savurur.
Giderek ekonomik, sosyal ve siyasal yapı daha da bozulur.
Bunun sonucunda, toplumsal tepkiler ortaya çıkmaya başlar.
İktidarı elinde bulunduran güç, iktidarının devamı için, bu tepkileri yok etmek adına daha da otoriterleşir.
Daha baskıcı kararlara imza atar.
TBMM’de görüşülmekte olan anayasa değişikliğiyle, ülkemiz ne yazık ki böyle bir tehlikeye doğru savrulmaktadır.
*** ***
Adına güçlendirilmiş cumhurbaşkanlığı sistemi deniliyor. Oysa pek çok kişi bu değişikliklerle, getirilen sistemin başkanlık sistemi olduğunu söylemektedir.
AKP’li Burhan Kuzu’da bu gerçeğin altını çizdi.
Başkanlık sistemi uygulamada ikiye ayrılır. Birisi ABD’de uygulanan tam başkanlık sistemidir. Diğeri ise Fransa’da uygulanan yarı başkanlık sistemidir.
Bizimkisi her iki ülkede uygulanan sisteme de benzemiyor!
ABD’ de örneğini gördüğümüz tam başkanlık sistemi net bir kuvvetler ayrılığı sistemine dayanır. Oysa bizdekinde net bir kuvvetler birliği var!
Başkana; yasama, yürütme ve yargı üzerinde etkin olma gücü veriliyor.
Kuvvetler birliği anlayışını getiriyor.
Yarı Başkanlık sisteminde ise; halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı yürütme organının başıdır. Başbakanlık sistemi devam eder. Hükümet meclise karşı sorumludur. Meclis hükümeti güvensizlik oyu ile düşürebilir.
Başkanlık sistemi ile parlamenter sistemin karışımı bir sistemdir.
ABD ve Fransa örneklerine bakacak olursak, bizim sistem her ikisine de uymuyor.
Her ikisinden, bir kişinin isteğine uygun özellikler alınarak yeni bir sistem kurulmaktadır. “Türk tipi” denmesinin nedeni de budur!
*** ***
Ne ABD’de uygulanan tam başkanlık modeline, ne de Fransa’da uygulanan yarı başkanlık sistemine uymayan bu modele “Türk tipi” denmesi de doğru değildir.
Bu model, daha çok Latin Amerika’da ve Afrika’da uygulanan otoriter başkanlık modellerine benzemektedir.
Hatta bazı yanları ile daha da geridir.
Getirilmek istenen sisteme göre;
Seçilen kişi bir partinin lideri ise o görevini sürdürebilecektir.
Parti lideri olarak, hem vekilleri, hem belediye başkanlarını hem de ülkedeki tüm parti teşkilatını kontrol altında tutabilecektir.
Partisinin milletvekili listelerini hazırlayacaktır.
Belediye Başkan adaylarını seçecektir.
İl-ilçe başkanlarını belirleyecektir.
Bu yolla TBMM üzerinde etkili olacaktır. TBMM istediği yasaları çıkaracak, istediği atamaları yapacaktır.
Başkanı korumak adına tüm gücünü gösterecektir.
Yürütme organı zaten başkan ve seçtiği bakanlar tarafından yürütülecektir. Bakanlar TBMM üyesi olmayacaktır.
TBMM’de dahi çalışmayacaklardır. Saray’da çalışacaklardır.
HSK ve yüksek yargı kurumları da başkan ve başkanın denetimi altındaki meclis tarafından seçilecektir.
Özetle; demokrasilerde devletin üç erki olan yasama, yürütme ve yargı başkanın kontrolünde olacak. Kuvvetler ayrılığı yerine başkanın kontrolünde kuvvetler birliği sistemine geçilecektir.
Güç tek bir kişide olacaktır.
O gücün sahibi, denetlenemeyecektir. Soruşturulamayacaktır. (kâğıt üzerinde var olsa da pratikte uygulanma olanağı yoktur!)
Bu gücü ile seçilen başkan;
KHK yetkisi kullanacak. Bu yolla meclisin kanun çıkarma yetkisini daraltarak, bu yetkiyi kararnameler ile kendisi tek başına kullanabilecektir.
Kamu kurum ve kuruluşları kurabilecek. Bölgesel idareler kurabileceklerdir. ( Federatifleşme amaçlı kullanılabilir!)
Tüm üst düzey bürokrasiyi belirleyebilecektir. (Valileri, rektörleri, YÖK üyelerini, üst düzey yöneticileri atayacaktır.)
Uluslararası anlaşmaları tek başına onaylayabilecek. Büyükelçileri tek başına atayabilecektir.
Milli Güvenlik politikalarını tek başına belirleyebilecektir. Savaş ilanı yapabilecektir.
Ayrıca bu yetkilere ilave olarak, OHAL ilan etme ve bu dönemde KHK yetkisini kullanarak sınırsız bir yetkiyi kullanma hakkı da vardır.
*** ***
Demokrasilerde hiç kimse bu denli yetkileri isteyemez. Bu denli yetkilerde demokrasilerde hiç kimseye verilemez.
Ne der büyüklerimiz. Beşer şaşar!
Bu yetkilere sahip olan güç sarhoşluğu içinde tez şaşar.
Demokrasi “araç” olarak kullanılarak otoriter bir sisteme doğru yol alınır.
Giderek nepotizm ( yandaş-akraba kayırmacılığına dayalı siyasal anlayış) daha da etkili olur.
Demokratik ülkelerde sistem kişilere, onların taleplerine göre kurulamaz.
O ülkede yaşayan insanların daha özgür daha mutlu yaşaması için kurulur.
Kişiler fani, ülke bakidir!