Günaydın sevgili dostlar,

Günaydın değerli canlar,

Bugünkü sohbet konumuz;

Kemalpaşa ilçesinin kaymakamı…

Hani sınıfa ders vermek için giren öğretmen, kaymakama elini uzatıp;

“Hoş geldiniz” deyince, elini uzatma nezaketi göstermeyen….

Hatta ve hatta öğrencilerin karşısında öğretmene üstünlüğünü göstermek için;

“Haddini bil, sınıftan çık dışarıya bekle” diyen…

Ve kamuoyunun tepkisi üzerine daha sonra ‘özür dileyen’ bir kaymakam var ya…

İşte bugün bu olay üzerine sohbet yapalım diyorum…

Ve kılık-kıyafetimi düzeltip…

Kendime yeniden bir çeki-düzen verip…

Öğretmenliğime tekrar geri dönüp…

Ve tekrar özgür irademle sınıfa girip;

Tarihini iyi öğrenmeyen bu ve bunun gibi kaymakamlara bir derste ben vermek istiyorum…

Ve de sınıfın kapısını kapatıp, dersime başlıyorum;

“Bakın yavrucaklarım!”

“Bakın ileride kaymakam veya vali olacaklarım”

Mülki idare koltuğuna oturmadan önce şunu iyice öğrenmelisiniz ki;

Yönetmeye talip olduğunuz mülk, bundan yüzyıl önce emperyalist ittifakın işgaline uğramış ve Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde, öncülüğünde kurtarılmıştır…

Ve yepyeni bir yolculuk başlatılmıştır…

Hani sizin burun kıvırdığınız ve tanımak istemediğiniz veya tanımamak için inat ettiğiniz o Mustafa Kemal Atatürk var ya, o Mustafa Kemal Atatürk…

Değil bir öğretmeni sınıftan kovmak;

Öğretmenin karşısında yakasını iliklerdi…

Öğretmenden izin almadan sınıfa girmezdi…

Sınıfa girince de öğretmenin sandalyesine oturmaz;

Ya bir öğrencinin yanına oturur veya da dersi ayakta dinlerdi..

Eeeyy! dünün öğrencisi…

Bugünün mülkiye amiri!

Keşke Kemalpaşa ilçesinde göreve başlamadan önce bu ülkenin kurtarıcısı ve tüm dünya ülkelerinin tanıdığı ‘Kemalpaşa’yı sizde tanımış olsaydınız;

Sonradan özür dileyeceğiniz bu olayı yaşamasaydınız…

Yani;

Kemalpaşa’nın öğretmenlere verdiği değeri önceden bilseydin, sınıfın asıl sahibi olan öğretmene;

“Haddini bil, çık dışarıda bekle” acemiliğini yapmazdınız…

Böyle diyorum demesine de…

Şunu da düşünmeden edemiyorum;

“Kemalpaşa ilçesinin kaymakamı henüz daha çok genç”

“Yani 1993 doğumlu”

“Acaba” diyorum;

Geçmişte kendisi öğrenciyken, buna benzer bir olay yaşayıp ve sınıftan öğretmenini kovan bir kaymakamı gördü de, şimdi onun gibi mi yapmak istiyor?” diye de düşünüyorum…

Her neyse…

Belki sizlerde diyeceksiniz ki;

“Balık baştan kokar kardeşim.”

Zirvede oturanlar her fırsatını bulduğunda Mustafa Kemalpaşa’ya örtülü-örtüsüz aşağılarken sesiniz soluğunuz çıkmıyor!

Kırmızı feslisi, yeşil takkelisi;

“Sabah-akşam Mustafa Kemal Atatürk’e küfür yağdırınca ‘gık’ çıkarmıyorsunuz!”

“Sıra kaymakama gelince veryansın ediyorsunuz” diye düşünüyorsanız;

Sizde haklısınız…

Ve şimdi birçoğu da diyecektir ki;

“Yahu, konu bir kaymakamın öğretmeni dışarı atma konusuyken, bunu nasıl oldu da Mustafa Kemal Atatürk’e bağladın” diye düşünenler varsa da, yanıtım kısaca şöyle olur;

Bir kere olayın geçtiği yerin adı; Kemalpaşa ilçesi…

Yani, adını Mustafa Kemal Atatürk’ten alıyor….

İstenilmeyen konu da kaymakamla-öğretmen arasında geçiyor…

Eh, Mustafa Kemal Atatürk’te;

“Öğretmenler genç nesil sizin eseriniz olacak” dediğine göre…

Ve kendisine;

“Cumhurbaşkanı olmasanız, ne olmak isterdiniz” diye sorulduğunda;

“Milli Eğitim Bakanı olmak isterdim” diyerek, öğretmenlere önem verip ve el-üstünde tutuğuna göre…

Günümüzde unvanı ne olursa olsun;

Öğretmenleri değil sınıftan dışarıya kovmak…

Öğretmeni hafife almak…

Öğretmenlere saygı duymayanlara bende saygı duymuyorum…

Özetlersek;

20.09 2021 (Çarşamba) günü Artvin’in Kemalpaşa ilçesinde yaşanan bu olaydan kimse hoşnut olmamıştır diye düşünüyorum…

Şahsen bende “keşke böyle bir olay yaşanmasaydı” diyorum..

Ve en önemlisi de;

Daha sonra yaptığı davranışın yanlış olduğunu düşünen kaymakam bir buket çiçek yaptırarak öğretmenden özür dilemesini de çok yerinde ve olumlu bir davranış olduğunu düşünüyor ve kendisini tebrik ediyorum…

Keşke daha-daha üst makamlarda oturanlar da yaptıkları yanlışları anlasalar da ‘özür dilemeyi’ öğrenip ve ‘öz eleştiri’ yapmayı bilseler!

Eeeee!?

Siz ne düşünüyorsunuz?

Bu konuda elbet sizin de söyleyecekleriniz vardır…

Söyleyecekleriniz varsa; buyurun o zaman…

Söz sırası sizin…