Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
KARANLIKLARDAN BESLENEN İTLER A.TANER KIŞLALI’YI DA KATLETTİLER
  • 0
  • 305
  • 21 Ekim 2021 Perşembe
  • +
  • -

Tıpkı;

1990 yılında Muammer Aksoy’u, Bahriye Üçok’u ve Çetin Emeç’i katlettikleri gibi…

Tıpkı;

1992 yılında Musa Anter’i…

1993 yılında Uğur Mumcu’yu…

1995 yılında Onat Kutları katlettikleri gibi;

21 Ekim 1999 yılında da Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’yı sabah saat; 09.40’ta evinin önünde katlettiler…

Karanlıklardan beslenen itler;

Bir naylon torbanın içine yerleştirdikleri bombayı arabasının ön cam sileceğine astıktan sonra defolup gittiler….

Ahmet Taner Kışlalı;

Arabasına binmeden sileceğe asılı naylon torbasını bakmak için sol koluyla uzanıp aldı…

Ani bir patlamayla A. Taner Kışlalı’nın sol kolu parçalandı…

Ve bedenin birçok yerinden feci şekilde yaralandı…

Site Bekçisinin yardımıyla Bayındır Hastanesine götürülmesine rağmen fazla yaşayamadı…

Saat; 10. 02’yi gösterirken aramızdan ebediyen ayrıldı…

Peki, karanlıklardan beslenen itler;

Ahmet Taner Kışlalı’yı neden ortadan kaldırıp yok etmek istediler?

Nedeni gayet basit…

Ortadan kaldırmaları gerekiyordu;

Çünkü Ahmet Taner Kışlalı, aşırı derecede Atatürk ilkelerinin yılmaz bir savunucusuydu…

Örneğin; derslerine girdiği gençlik kendisine “peki ne yapalım?” diye sorduğunda şöyle diyordu;

“Okuyun, öğrenin ve örgütlenin!

Demokrasiyi yıkmak isteyenler, nasıl kapı kapı dolaşıyor, bir kişiyi yanlarına alabilmek için bile büyük çaba sarf ediyorsa;

Sizde aynı şeyi yapın.

Onlar, giyimleriyle sakallarıyla topluma bir mesaj vermek, bir baskı mı oluşturmak istiyorlar?

Sizde göğüslerinize ‘Atatürk Rozetleri’ takarak aynı şeyi yapın.” diye tavsiyelerde bulunuyordu…

İşte bu tip konuşmalar birileri için çok büyük tehlike yaratıyordu…

O halde hiç zaman geçirmeden bu tür insanlar bir an önce ortadan kaldırılması gerekiyordu….

Zaten Muammer Aksoy’u da;

Atatürkçü düşünceyi savunduğu ve hatta bu düşüncenin daha da serpilip-büyümesi için ‘Atatürkçü Düşünce Derneğini’ kuruluşuna öncülük yaptığı için ortadan kaldırılmamış mıydılar!?

Uğur Mumcu’da;

Ben Atatürkçüyüm…. Ben, cumhuriyetçiyim… Ben lâikim… Ben antiemperyalistim… Ben tam bağımsız Türkiye’den yanayım… Ben insan hakları savunucusuyum” dediği için param-parça edilerek ortadan kaldırılmamış mıydılar?

O halde, aynı akıbete A. Taner Kışlalı da uğratılmalıydı…

Çünkü o da ötekiler gibi gecesini-gündüzünü Atatürkçü düşüncenin tepeden-tırnağa yayılmasına veriyordu…

Hatta sahte Atatürkçüleri acımasızca eleştiriyordu..

Atatürk’ü siyasi çıkarları için kullananlara asla yüz vermiyordu..

Ve bunu daha da somutlaştırarak, o günün yöneticilerinin yüzlerine karşı açık-açık şöyle diyordu;

“Eğer Çiller’ler, Birdal’lar,

Numaracı cumhuriyetçiler demokratsa;

Ben demokrat değilim.

Çünkü onlarla aynı sıfatı taşımaktan utanıyorum.

Ülkesinin bağımsızlığını pazara çıkaranlar,

Laik Türkiye cumhuriyetinin temellerini sarsanlar,

Ve onların destekçileri demokrat sayılıyorsa;

Ben demokrat değilim” diyordu…

Şimdi sen gel de, böyle lafını esirgemeden dobra-dobra konuşan adamı susturma!

Şimdi sen gel de, böylesi tehlikeli bir adama tuzak kurma!

Hatta ve hatta bu adam kalkıp da ulu-orta;

“Laikliğin ortaya çıkışını zorunlu kılan iki temel neden var….

Birincisi;

Farklı inançtan insanların barış içinde bir arada yaşamaların sağlamak…

İkincisi;

Değişen koşullara, aklın ve bilimin ışığında çözüm arama yolunu açık tutmaktır.” diyor ya…

Hani bu gibi durumlarda;

“Ölür müsün, öldürür müsün!?” diye iki seçenekli bir söz vardır ya!

Bu seçeneğin ikincisini daha çok işlerine geliyor karanlıklardan beslenen itlerin!

Atatürk’ün nimetlerinden yararlanıp da, onun değerlerini ortadan kaldırmaya çalışanlara…

Ulu-orta saldıranlara…

Çıkarlarına ters düştüğü için Atatürk’ü suçlayanlara ise ironi yoluyla şöyle diyordu;

“Evet, Atatürk suçludur!

Eğer Türk kadını yasal olarak erkeğiyle eşitse…

Köle değilse…

Seçme ve seçilme hakkını, Fransız kadınından bile önce elde etmişse…

Kadınlar bugün Türkiye’de vali, bakan, başbakan bile olabiliyorsa;

Bunun suçlusu odur.”

Özetlersek;

1939 yılında Tokat-Zile’de dünyaya gelen Prof. Dr. A. Taner Kışlalı;

1999 yılında (60 yaşında) karanlıklardan beslenen itler tarafından ortadan kaldırıldı…

Daha doğrusu;

“Ortadan kaldırdık” sandılar…

Ama yanıldılar…

Çünkü o günden-bugüne Ahmet Taner Kışlalı gibi Atatürkçülüğü savunanlar;

Daha çok çoğalıp, daha çok büyüyüp, daha çok kök saldılar!

Hala inanmayanlar varsa…

22 yıl önce aramızdan fiziki olarak ayrılan Ahmet Taner Kışlalı’nın şu sözüne kulak versinler;

“Sönen her mumun ardından onlarcasını yakın;

Mumlar değil, karanlık isteyenlerin nefesleri tükenecektir.”

Işıklar içinde uyu güzel insan…

Unutulmadın, unutulmuyorsun…

Seni ortadan kaldıranlar kayıp;

Ve nefes alıp-verdikleri de bilinmiyor!

Ama sen hala gönüllerde yaşıyorsun…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM