Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
KALE’NİN DİBİNDEKİ TÜNEL KAPI VE MERYEM ANA KAYA TAPINAĞI
  • 0
  • 431
  • 30 Haziran 2020 Salı
  • +
  • -

Sevgili dostlar,
Değerli canlar,
Bugünkü sohbet konumuz;
‘Giresun Kalesine çıkan tünel yolu’
Yada resmi kayıtlara geçen ifadeyle;
‘Meryem Ana Kaya Tapınağı’
Ve yine bir başka efsaneye göre;
‘Giresun’ isminin bu kapıdan geldiği üzerine olacak sohbetimiz.
İsterseniz önce şu ‘Giresun’ isminin nereden geldiği üzerinde duralım..
Ve daha sonra sohbetimizi ‘konu başlığımıza’ bağlayalım..
Efendim;
‘Giresun’ isminin nereden geldiği üzerine çeşitli rivayet vardır.
Kimi; ‘Kirazdan’ geldiğini söyler…
Kimi; Ünlü Roma Generali Kerasus’tan geldiğini…
Kimileriyse; Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon’u fetih ettikten sonra sıra ‘Kerasus’ Kasabasına gelince; buraya gönderdiği komutana şöyle bir emir verdiği söylenir;
“Kaledeki yönetimi ele geçirmeniz için; Kalenin deniz tarafındaki tünel kapısından içeri ‘GİRESİN’ diye talimat verir..
Ve deniz kenarındaki Kale dibindeki kapıdan giden askerler, tünel içerisinde Kalenin üzerine çıkarlar ve Kaleyi kolay ele geçirirler…
(Kalenin üstündeki ‘çıkış’ kapısı, Osman Ağa mezarının hemen alt yanındaki -ağzı taşla kapatılmış- kapı olduğu söylenir.)
Ve bu ‘tünel çıkışıyla’ kale ele geçirilip, zapt edildikten sonra Fatih Sultan Mehmet’in ‘Giresin’ parola sözcüğü bu kasabanın ismine dönüştüğü ileri sürenler de var…
(Ki, bana göre bu sözün mantığı da var. Çünkü çok yakın bir zamana kadar, tüm kırsal kesim insanı ‘Gireson’ veya ‘Giresun’ sözcüğünü kullanmaz ve daha çok;
“Ben Giresin’e gidecem”
Veya da;
“Giresin’den geldim” gibi ifadeler kullanırdı..
(Neyse şimdi bu konuyu bırakıp,asıl konumuza geçelim)
Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşla birlikte Gemiler Çekeğinden, meydan tarafına doğru yürüyoruz..
Askerlik Şubesinin tam yanı-başında ‘Meryem Ana Kaya Kilisesi’ tabelası gözümüze ilişti..
Durduk..
Tabelanın yönlendirdiği tarafa baktık..
Ve tarihi ‘kapıyla’ yıllara kafa tutan çeşmeyle yüz-yüze geldik..
(2. görselde önü çöplük ve naylon atıklarla olan görsel)
Ve Çeşmenin ön tarafında çöpleri saklamaya çalışan küçücük bir kemer Köprü de var…
Yani ‘tarihi kalıtların’ bulunduğu alan biraz restore edilip ve tamiri yapılmış ‘yapılmış’ olmasına da temizlikten nasibini alamamış!
Hatta nedendir, niyedir bilinmez;
Tarihi ‘giriş kapısına’ bir demir kapı yapılıp ‘girilmesin’ diye kilit asılmış…
Şimdi bütün bunlardan sonra insan düşünmeden edemiyor;
“Yahu madem içeriye girilmesini istemiyorsunuz; o zaman niye ön tarafına ‘bilgi tabelası’ koyuyorsunuz?”
“Madem içerinde ‘Meryem Ana Kaya Kilisesi’ var. Neden içeri girilmesin diye kapısına kilit vuruyorsunuz?”
Hadi diyelim ki; her gün ziyaret edilmesi külfetli oluyor…
O zaman hiç değilse haftada bir veya iki gün ziyarete açılsın…
Açılsın da; bizlerde bilelim içeride ne olup olmadığını…
Bu organizasyonu yapmak o kadar zor mu yani?
Yani kısaca demem o ki;
Hem içeride ‘Meryem Ana kaya Tapınağı’ var diyorsunuz..
Hem kimsenin görmesine izin vermiyorsunuz..
Bu ne garip bir düşünce ve ne yaman bir çelişki..
İçeri girip ‘tapınağı’ görmeyi günah mı sayıyorsunuz?
Yoksa ‘İnanç turizmi’ olduğuna inanmıyor musunuz?
Yahu insan şöyle düşünmez mi;
“Madem ki 1600-1700 yıl ötelerden gelip, elimize geçen böyle tarihi bir miras ve ‘kalıt’ var…”
“O zaman ne edip-edelim, bu tarihi eserlerimizi görücüye çıkarıp, hem değerlerimizi tanıtalım ve hemde bir devinim içine sokalım” diye düşünemez mi insan?
Bunu düşünmek o kadar zor mudur yani?
Bu ‘tüneli’ veya ‘tapınağı’ kalenin içinde nereye kadar çıkıyorsa ve uzmanların öncülüğünde gerekli ışıklandırma, havalandırma ve düzenlemesi yapılıp, hizmete sokulması ve mevzuatların aşılması bu kadar zor mudur Allah aşkına?
Eğer “gerçekten zor” diyenler varsa…
O zamanda şöyle bir önerim olacak,o da şu;
Özel Sektöre verilsin..
Hatırı sayılır yandaş bir İş-Adamına peşkeş çekilsin!
Eğer, üç ayın içerisinde bu ‘yeraltı tünelini’ veya Meryem Ana kaya Tapınağını’ güllük-gülistanlık yapmazsa tövbe şart olsun!
Yanlış anlamayın..
Son otuz-kırk yıldır koooskoca devletin yapamadığını, sonradan yetme,büyüme şirketler daha iyi ve daha kolay yoldan yapıyorlar da onun için böyle bir öneride bulunuyorum!..
Anlarsınız ya!..
Ne demişler;
“Tavuğun folu, her şeyin bir yolu vardır”
Şimdi bütün bunlardan sonra sizde belki diyeceksinizdir ki;
“Yahu sen bunları kime söylüyorsun?”
Böyle düşünenlere yanıtım;
“Vallahi kime söylediğimi bende bilmiyorum.”
Say ki;
Yerel Belediye Yönetimine söylüyorum..
Say ki;
İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne söylüyorum.
Kısacası say ki;
“Müze ve Anıtlar Müdürlüğüne” söylüyorum..
Ne fark eder; sesini duyuramadık’tan sonra..
Ne fark eder; sen kendi yazdığını ve imamda kendi bildiğini okuduktan sonra!..
Hele birde zurnanın ‘zırt’ dediği son delik isen; kim takar seni, kim dinler…
Onun için sözü daha fazla uzatmadan..
Ve sizlerinde daha fazla başını ağrıtmadan;
Hoş kalın,
Hoşça kalın,
Sağlıkla kalın,
En önemlisi de;
Kendi fantezi ve saçmalıklarım’la kafanızı şişirdiğim için kusura bakmayın..

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM