İyilik ve kötülük. İnsan ikisine de meyilli yaratılmıştır. Yaratılışımıza fücur ve takva kodlanmıştır.(Şems 91/8) Hangisi için gayret gösterilirse o yeşerecektir. İnsanoğlu içindeki iyilik tohumunu sularsa iyilikler yeşerecek, kötülük tohumunu sularsa kötülük tohumları yeşerecektir. Bu bakımdan bir Müslüman için mühim olan iyilik yolunda çaba sarf etmesidir.
Diğer taraftan iyilik hususunda dikkat edilmesi gereken iki önemli husus vardır. “Başa kakmak” ve “gösteriş yapmak.” Bunlar gözetilmeden yapılacak iyilikler boşa çıkacaktır, çöpe gidecektir. Yani ahirette bir karşılığı olmayacaktır, hatta günahı olacaktır.
Yapılan iyiliği başa kakmak son derece kötü bir davranıştır. Bu hususta hayat kitabımız Kur’an’da ciddi uyarılar vardır. Bakara 261’de “infak” anlatılır. Devamında da “infak ahlakı” anlatılır. 261’de infak güzel bir benzetmeyle anlatılır. Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği, her başağında yüz danenin bulunduğu yedi başak çıkaran bir tohum tanesi gibidir. Allah rızası gözetilerek harcanan mal o kadar bereketlenir ki , o kadar getirisi olur ki 1’e 700 karşılığı olur. Bu karşılık elbette ahirette olacaktır. Burada 700 rakamı aslında çokluktan kinayedir. Belki de karşılığı 7 bin, hatta 700 bin olacaktır. Nitekim ayetin sonunda “Allah dilediğine katlayarak verir” deniliyor.
Yüce rabbimiz yapılan bu iyiliklerle –infakla alakalı olarak devamında önemli uyarılarda bulunuyor. İyilik yaptıktan sonra, infak ettikten sonra “menn ve ezâ” olmayacak. Yani “başa kakma ve incitme” olmayacak. İşte malını infak edip hayır hasenat yapıp da arkasından menn ve ezâda bulunmayanlar için rableri katında “özel karşılık” vardır.(Bakara2/262)
Yapılan iyiliklerden sonra eğer menn ve ezâ olursa artık o iyilik iptal olur. Boşa çıkar. “sadakalarınızı başa kakmak ve incitmek suretiyle boşa çıkarmayın” Böyle yapan kimse, Allaha inanmadığı halde malını sırf insanlara gösteriş yapmak için harcayan kimsenin pozisyonuna düşmüş olur. (Bakara2/264)
Bütün ibadetlerde olduğu gibi mâlî ibadetlerde en önemli husus Allah rızasıdır, ihlastır, samimiyettir. Yapılan yardımların, hayır ve hasenatların Allah rızası için yapılmış olmasının delili nedir? Şudur. Yardım yapılan kimseden hiçbir menfaat beklememek, onu minnet altında tutmamak, yaptığı yardım sebebiyle devamlı ezmemek, incitmemek, hiç böyle bir şey olmamış gibi davranmaktır. Bu manada “sağ elin verdiğini sol elin duymaması” prensibi önemlidir. Fakiri-muhtacı incitmemek için en iyisi budur. Tıpkı, mahalle bakkalına gelerek veresiye defterini satın alıp da mahallenin tüm borçlarını ödeyen ve ortadan kaybolan gizemli hayırseverin yaptığı gibi. İşte böyle olmalı iyilikler.
Diğer taraftan toplumumuzda genel olarak yardımlaşma ve dayanışma konusunda iyi durumdayız elhamdülillah. Bunu son olarak asrın felaketi 6 Şubat depremlerinden sonra millet olarak yardım seferberliğinde bulunarak gösterdik. Bir takım yanlışlıklar, başa kakmalar olsa da bu durum milletimizin yardımlaşma azmini kırmıyor. Yapılan iyilikler şunun bunun için, ya da bir ikbal beklentisi için değil Allah için yapılmalı. Yapılan iyilikler çok görülerek her defasında göze sokarcasına hatırlatılmamalıdır. “Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma” (Müddessir 74/6 ) Bir liralık yardım yapıp da 10 liralık laf etmek müslümanca bir davranış değildir.
Gösteriş-riya da yapılan iyilikleri Allah katında boşa çıkarır. (Bakara2/264)Bu bakımdan yapılan iyilikler Allah ile kul arasında kalmalı. Şov için iyilik olmaz. Ona iyilik denmez. Bu sebeple, “iyilik yapar gibi görünme, iyilik yap ve görünme” sözü tam da bunu anlatıyor.