Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ UYGULANSIN KİRLENEN BEYİNLERDE BİR YIKANSIN
  • 0
  • 186
  • 06 Ağustos 2020 Perşembe
  • +
  • -

Hatta ve hatta hiç vakit kaybetmeden;
Öncelikle şu içine ettiğimiz ‘eğitim sistemi’ masaya yatırılsın!
Bilim adına olmasa da…
Allah rızasına yeniden bir sorgulansın…
Efendim.
Sözü daha fazla uzatmadan şuraya getirmek istiyorum…
Şu sıralar kadınlar -haklı olarak- sokaklara inip ve ellerinde yazılı pankartlarla birlikte şöyle bir slogan atıyorlar;
“İstanbul Sözleşmesi Uygulansın”
“Kadınlara uygulanan baskı ve şiddet kaldırılsın” diyorlar…
Tamam…
İstanbul Sözleşmesi uygulansın…
Bu temennilere ve atılan sloganlara aynen bende canı-yürekten katılıyor ve destekliyorum…
Ancaaaak;
Destekliyorum desteklemesine de…
İstanbul Sözleşmesi için sloganda atalım…
Ancak;
Bir yandan da Anayasanın şu 10. maddesini bir anımsayalım.
Hani;
“Herkes, dil, din ırk,renk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gösterilmeksizin kanun önünde eşittir.” diye yazıyor ya…
Peki eşit midir?
Teorik olarak ‘evet’ eşittir…
Peki pratikte ne kadar eşittir?
Yanıt;
İşte orası biraz şüphelidir!
Peki ‘seçim sandığının’ dışında, yaşamın her alanında eşit midir?
Yanıt;
Vallahi orasını ben bilemem!
Bilsem de, fedailik kültürü çok öne çıktığı için söyleyemem!
Çekinirim..
Ulu-orta söylemeye korkarım yani!
Üstelik ülkemizde üniversite varken…
Üniversitelerimizde binlerce akademisyen durup-dururken..
Devlet nişanesi taşıyan ve el-üstünde tutulan ‘akil sanatçılar’ alkışlarımız eşliğinde ortalıkta dolaşırken bana ne!
Ve en önemlisi de şu an ‘Meclis Çatısı’ altında bulunan kadın milletvekillerimizin ötesinde bundan önce milletvekilli yapan ve her ay 15 bin lira ‘kıyak emekli maaşı’ alan kadın milletvekilleri sokaklara inip hemcinsleriyle birlikte pankart taşıyıp ve slogan atmazken;
Niye vazife olsun zurnanın son deliğine!
Efendim,
11 Mayıs 2011 yılında Avrupa Konseyi İstanbul’da toplanarak, kadınların şiddet ve cinayete kurban gitmemesi için ‘İstanbul Sözleşmesi’ adında bazı kararlar alıyor…
Ve 2019 yılına kadar 46 ülke alınan kararın altına imza atıyor.
İstanbul Sözleşmesinin altına imza atan diğer ülkelerde durum nedir onu bilmiyoruz ama…
Bizim ülkemizde ‘İstanbul Sözleşmesinden’ sonra durum daha da kötüye gidiyor…
Yani, günde-güne ‘kadın cinayetleri’ kat-kat artarak daha da çok çoğalıyor…
Örneğin;
2011 yılında alınan bu ‘karar’ merdiven gibi yükselip, günümüze kadar tam 2826 kadın tabanca-bıçakla öldürülüyor…
(İnanmıyorsanız, görselde paylaştığım istatistiğe sizde bakın)
Şimdi bu kan kokan, kan donduran sohbetimizi sizinle birlikte kendi-kendimize veya ortalığa doğru gelişigüzel şu soruları soralım mı;
Gün geçtikçe çoğalan bu ‘kadın cinayetleri’ sosyal bunalım mı?
Ekonomik mi?
Kültürel yozlaşma mı?
Feodal kültürün tekrar gere dönüp tavan yapması mı?
İşsizlik mi?
Eğitimsizlik mi?
Psikolojik mi?
Psikiyatrik mi?
Geçici bir moda akımı mı?
Cahillik mi?
Dini inançları gereği mi?
Kültürel eksiklik mi?
Tüketim kültürümü?
Diziler mi?
Saçma-sapan filmler mi?
‘Aydınım’ diyenlerin görevlerini yerine getirememesi mi?
Sistem mi?
Siyasi muktedirler ve güçler mi?
Vesaire, vesaire..
Listeyi uzatın uzatabildiğiniz kadar…
Uzadıkça uzuyor…
Kadınla-erkeği bir elmanın yarısı mı sayalım?
Yoksa “herkes başının çaresine kendisi baksın” felsefesine mi yaslanalım?
Buyurun..
Şimdi söz sırası sizin…
Şu iki günlük dünyada sessiz kalmayalım…
Düşündüklerimizi bizde özgürce haykıralım….

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM