Giresun’un yetiştirdiği nadide yazarlardan ,Fikir ve düşünce insanı İlyasoğlu,Uzkara Köyü Efsanesini gün yüzüne çıkararak taktir aldı.Daha önce de Tuz Ekimi efsanesini ortaya çıkarıp çoğu üniversitenin yapamadığını yapmıştı.Giresun’da böyle bir bilim insanının olması taktir alıyor
Batlama Platformu,çalışmalarına devam ediyor.Yörenin tarihi ve turistik değerlerine sahip çıkarak taktir alan Platformun Başkanı İbrahim İlyasoğlu ,Uzkara Köyü efsanesinin derlenerek halkın hizmetine sunulduğunu açıkladı
Çıkardığı tarihi kitaplarla ilin kültürünü gelecek nesillere aktaran ve nadide yazarlar arasında yer alan İlyasoğlu, Uzkara Köyü efsanesi ile ilgili önemli tespitlerde bulundu
İlyasoğlu, “Bugün Uzkara köyündeyiz, çoğu akrabam olan köyde, yeni derlediğimiz efsanenin tarihini anlatıp, 200-300 yıl önce rahmetli olan yedi gelin ve eşlerine dualar ettik ve levhasını astık.
Giresun kültürüne bir eser daha kazandırmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Giresun Efsaneleri listesine yerleşecek. İnşallah kitapta yerini alacak.
Yakında Navigasyon’da yer alması için Google Maps’a işlenecek, turistler bir tuş ile ulaşacak.
Törene katılan köylülerimize, derleme sırasında destek olan İlyas Çakmak’a, köylülerimize ve misafirlerimize teşekkür ediyoruz. “ dedi
Giresun Kültür Sanat ve Turizm Derneği Başkanlığı da yapan İlyasoğlu ,”Dedem Mehmet Niyazi Karakaya ve torunu Ali Karakaya. “adlı eserden aldığı bilgileri kendilerinin dernek olarak derlediklerini ifade ederek efsane ile ilgili şu tespitlerde bulundu.
İşte o efsane ile ilgili İlyasoğlu’ndan yapılan açıklama..
“YEDİ GELİN EFSANESİ “
“Osmalı İmparatorluğu cihan hakimiyeti yılları, Giresun Merkez Hisargeliş köyü, sonraki yıllarda ayrılarak Uzkara köyü olmuştur.
Devlet uzun yıllar savaşlar içinde mücadele ediyor, ülkede açlık ve yokluğun çoğaldığı yıllar, yine bir kış günü çok kar yağmış, eski dönemde köyün ilk yerleşenlerinden Dillioğlu sülalesinden bir ailenin yedi oğlu varmış, bunlar seferberlik çağrısı üzerine eşlerini yaşlı anne babalarına bırakarak Yemen ellerine askere gitmişler.
Geride kalan yedi gelinde büyüklerin yönlendirmesi ile bağ bahçe işlerini yaparak hayatlarını sürdürüp, eşlerinin sağlık haberlerini, mektuplarını beklemişler, arada mani-türkü okuyup hasretle asker yolu gözlemişler. O yıl kış çok olmuş, askere giden eşleri gıda hazırlığı yapamadıkları için, yokluktan ve iyi beslenememekten dolayı, yedi gelinin 7’si de vereme yakalanarak, uzun süre yatakta yatmışlar, hastane ve tedavi imkanları olmadığından dolayı, hocalara dualar okutmuşlar, muska yazdırmışlar, ama bir türlü iyi olamamışlar, neticesinde ince hastalık taze gelinleri atletmiş, zavallı gelinler açlık, hasretlik ve hastalıktan ölmüşler.
Dışarıda Kar çok olduğu için, köyün yaşlıları gelinleri nasıl toprağa vereceklerini kara kara düşünmeye başlamışlar, en sonunda köy büyüklerinden biri kapıdaki serentiyi önermiş, çaresizlikten, yeni caminin üzerindeki serentinin toprağı kazılarak, altına 7 tane gelinin cenazelerini defnetmişler.
Sonraki yıllarda dilden dile bu hikaye anlatılmış, bu serentinin altındaki gelinlere dualar okunmuş.
Yıllar sonra mezarlık olan yerdeki eskiyen serenti yıkıldı, mezarların taşları kaybolsada, gelip geçenler dualarını okuyarak ruhlarına gönderiyorlar.”
Haber: Hakan Çelebi