Şimdi ‘üst başlık’ olarak kullandığım bu sözler ünlü (fakat yazılı eseri olmayan) sakallı Celal’e ait olup, sözün tamamı ise şöyledir;
“Bu ülkede ilgililer bilgisiz, bilgililer de ilgisizdir.”
Ne kadar doğru bir söz…
Söylendiği günden bu yana aradan çok zaman geçmiş-geçmesine ama hiç değerinden bir şey kaybetmemiş gibi geliyor bana…
Çünkü günümüzde de, tıpkı sakallı Celal’in dediği gibi; bugün bile ülkemizde bir genelleme yaparsak;
“Bu ülkede ilgililer bilgisiz-bilgiler ilgisiz” sözünü haklı çıkarırcasına yol almıyor muyuz?
Hadi sakallı Celal’in sözüne itibar etmeyip onu bir tarafa bırakalım.
Peki bilim adamı; Albert Einstein’in şu sözlerine ne denir;
“Cehalet ne güzel lan,
Her şeyi biliyorsun.”
Siz bu konuda nasıl düşünürsünüz onu bilmem aba bana soracak olursanız; bu tanımlamalar tamda bizim insanlarımızın üstüne cuk diye oturuyor!
Ne fazlası var, ne eksiği!
(Şimdi burada bir parantez açarak, bu cehalet işine bir ara verelim ve şu sıralar fındık bahçesinde fındık toplanırken; nelerin üzerine sohbet edildiğini üç aşağı-beş yukarı tahmin etmeye çalışalım.)
Sizden önce sayfa avantajımı kullanarak ve sizden erken davranıp tahminimi ben söyleyecek olursam;
Genç delikanlılar; kendi aralarında futbol piyasasını konuşuyorlar!
Hangi futbolcuların kaç trilyona transfer olduğunu…
Falan futbolcunun, filan futbolcuya göre bu trilyonun az olduğunu!
O futbolcu 200 trilyon ediyorsa, ötekinin en az 400 trilyon etmesi gerektiği üzerine ciddi sohbetler yapıyorlardır diye düşünüyorum!
Genç kızlar ne’mi düşünüyordur?
Onlarda muhtemelen, en çok dün akşam izlediği televizyon ‘dizisi’ üzerine konuşuyordur diye düşünüyorum…
Örneğin; bir yandan fındık dalını aşağıya çekerken, bir yandan da “Ayşegül’ün suçu ne?” dizisindeki suçluyu aramaya çalışıyordur ama topladığı fındığa kimler para vermiyor onu düşünecek vakti-zamanı yoktur genç kızımızın!
Kadınlar mı ne konuşuyordur?
Eh, muhtemelen onlarda dün sabah bir televizyon kanalında; “Evim Lokanta” programında yapılan yemek tarifini konuşuyordur.
Hatta o kadar ballandıra-ballandıra anlatıyordur ki, o anlatırken bahçede kaç kişi varsa, hepsinin birdenbire karnı acıkıyor’dur!
Ve TV’deki tarif edilen yemeğin malzemelerini alıp da yapmaya kalksa; (yapamaz ya) dünyanın masrafı çıkacak karşısına…
Ancak her ne kadar bu zamana kadar yapılan yemek tariflerini uygulayıp, orta yere getirememiş ise de, arkadaşlar arasında sohbetini yapmak bile güzeldir!
Ama bilmez ki kendisine ‘vekil’ tayin ettikleri ayda 17 bir 200 TL gibi bir rakamı cüzdanlarına cukka ettikleri, meclis lokantasında yemeyi-içmeyi de sudan ucuza getirirler…
Biliyorum, şimdi ben ‘vekillerine’ dil uzattım diye belki bana da inanmayacaklar…
Ama meclisteki yemek listesini paylaşırsak belki inanırlar;
(Merak edenler, lütfen görselde paylaştığım listeye baksınlar)
Şimdi gel-gelelim fındık toplarken erkeklerin sohbetine;
“Lan oğlum bu ne iş? geçen yıl fındık 20 liraya çıkmışken bu sene 8 liraya düştü ya!”
“Bana ne söylüyorsun yavrum, senin hükümetin”
“Yok benim hükümetim de,senin hükümetin değil”
“Tabi değil oğlum, ben oy vermedim”
“Hastir lan,yalan konuşma. Gece-gündüz, ev-ev dolaşan sen değil miydin?”
“Bir daha verirsem tövbeler olsun”
“Biz çok duyduk o yeminleri, seçim zamanı gelince, benden önce koşarsın oy vermek için.”
Bu ve buna benzer konuşmalarla günü akşam ederler…
Ve bu her şeyi bildiğin zanneden insanlara şu soruları soruncada yine burnundan kıl aldırmazlar ve pişkin-pişkin şöyle yanıt verirler;
“Gündelik gazete okuyor musun?” dediğiniz de;
“Canım evde televizyon varken, gazete okumaya ne gerek var”
“Peki televizyonlarda ne izliyorsun?”
“Neye rast gelirsem onu izliyorum. Ama daha çok Acun’u, daha sonrada Memoli’nin Çarkı Feleğini izliyorum.”
“Dizilerden ne izliyorsun?”
“Bak, dizi dedin mi; Recep İvedik ordu dur. Asla kaçırmam.”
“Kitap okuyor musun?”
(Sanki hakaret etmişsin de, yüzünü alaylı-alaylı baktıktan sonra)
“Kitap mı?”
“Evet, kitap”
“Git lan işine…İşimiz-gücümüz yokta birde kitap mı okuyacağız!”
“Peki en son okuduğun kitabı sorsam?”
(bilgiç tebessümleriyle kıkırdayarak ve birazda ukalaca)
“En son okuduğum kitap, son sınıftan mezun olarak okuduğum kitap. Onlardan sonrakini tanımam!”
Ama sizde çok iyi bilirsiniz ki; bunların bilmedikleri konu yoktur!
Sen yeter ki bir konuyu ona sor!
Evvel-Allah, sorduğun soru üzerine uzun-uzun nutuk attığı gibi, eğer yetmezse bilgiç-bilgiç fetva verir!
Cahildir ama cahilliğini asla kabul etmez…
Çünkü ‘cahillik hastalığına’ yakalanmıştır!
Mevlana boşuna mı demiş; “Bir delil ile 40 alimi yendim ama 40 delil ile bir cahili yenemedim” diye…
İşte bu hesap benim ülkemde de gün geçtikçe ‘Cahillik’ pirim yapmaya başladı ‘alimlik’ değil…
Zaten sizinde farkında olacağınız üzere ve sakallı Celal’ın sözünü günümüze şöyle uyarlayacak olursak; (bu tespitte benden olsun)
“Cahiller öne çıkıp konuşuyor,
Alimler, kabuğuna çekilmiş susuyor.”
Çünkü günümüz alimleri artık ‘özgür bilim adamı’ olmadığı gibi;
Bilimi de, bilgiyi de muktedir ve egemenlerin tekeline sokup; sus-pus sessizce oturanlar!
Ki, bunlar sustukça pirim yapanlar!
Hatta bu yetkilendirilen alimler; toplumda okuma yüzdesi yukarıya doğur yükseldikçe kendilerini “afakanlar” basan alimler!
Cahillikten söz ederken; cahil-cahil konuşmamdan sizlerde iyice sıkıldınız değil mi?
Biliyorum, gerçekten de cahil-cahil konuşmalarımla sizleri sizlerin bu sıcakta iyice kafasını şişirdim!
En iyisi cahilane bir şekilde de olsa, özetleyerek bitirelim…
Uzayın derinliklerinde ‘tatile çıkan’ elin-oğlu, yönettiği ülkeyi daha demokratik bir şekilde yönetmesi için toplumun gerisinde kalan cahilleri karanlıktan kurtarıp, yukarıya doğru çekmeye çalışır!
Bizde ise toplumun yarıdan çoğu ne kadar çok cahil bırakılırsa ve cahil bırakılanlar üzerinden gurur duyulursa;yönetenlerimiz ve alim ulama takımımız o kadar mutlu oluyor!
Çünkü böyle toplumlar daha kolay yönetiliyor!
Eh, son paragrafı da böyle bağladıktan sonra isterseniz geliş bu sohbetimizi (bazılarının hoşuna gitmese de) Karl Marks’ın şu ünlü tespitiyle bitirelim;
“CEHALET; ayrılıkçı sınıfın elinde kullandığı bir silahtır.”
Bu sözün üzerine başka hangi söz söylenebilir ki?
Ancak söylense-söylense; DUR! Cehalete bir son verelim artık! denilebilir…
Bir başka sohbette görüşmek üzere…