Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
İLÇEYİ BİR METRE YUKARI KALDIRANLAR GÜYA SEL FELAKETİNDEN KURTARDILAR
  • 0
  • 314
  • 16 Ağustos 2021 Pazartesi
  • +
  • -

Sevgili dostlar,

Değerli canlar,

Öncelikle hepinize;

Canı-yürekten merhabalar…

Sevgili sohbet paydaşlarım;

Sizlerin de çok iyi bildiği gibi, doğal felaketlerin birisi bitmeden bir diğeri başlıyor…

Yani şu son yıllarda yaşadığımız felaket zinciri bir türlü başımızdan öte gitmiyor…

Deprem bitiyor;

Orman yangınları başlıyor…

Yangınlar söndürülüyor;

Sel felaketi başlıyor..

Her neyse…

Konuyu şuraya bağlamak istiyorum…

Efendim;

Geçtiğimiz yılın 22 Ağustos’unda da Dereli ilçesinde büyük bir sel felaketi oldu…

Ve selin önünü tıkayan bir köprü yüzünden, ilçede bulunan tüm binaların birinci katları ağzına kadar kumla-çakılla doldu…

Bunun dışında birde birçok arabayla birlikte iki bina sele gitmişti…

Ve afetin ikinci günü ilçeye gelen İçişleri Bakanı, Şehircilik Bakanı;

“Geçmiş olsun dileklerini” diler-dilemez;

“Dere kenarına bina mı inşa edilir?”

“Binalar en az bir metre yükseğe inşa edilmelidir” gerekçesi öne sürülerek, ilçenin dere tarafındaki iki sokakta yüz-yüze bakan 200’e yakın binalar buldozerlerle yıkılıvermişti…

Yıkılan binaların arısında Dereli lisesi de vardı…

Ancak ne ilginç ve üzerinde düşünülmesi gereken bir olaydır ki;

Dereli lisesi yıkılırken, okulun yanı-başlarında duran PTT binasıyla, bir Tarikatın Yurt binasına dokunulmadı…

Duyduğumuz kadarıyla;

Yıkılan lisenin olduğu yere Hükümet Binası yapılacakmış…

Ancak, yıkılan lise nereye yapılacak? şimdilik kimse bilmiyor…

Daha doğrusu bilenler varsa da; bizler bilmiyoruz…

Her neyse…

Çocuğunu lisede okutmak isteyenler bunun üzerinde bir şeyler düşünüyordur…

Bu bizi aşar, bunu geçelim!!!…

Efendim;

“Dere yatağına ev yapılmaz” diyenler…

Yani, yönetsel büyük erkler;

Aynı dere yatağının içerisine dere seviyesinden bir metre yüksek dolgu yaparak, müteahhitlerine yeni binalar yaptırdılar…

(İkinci görselde görebilirsiniz)

Sütlüce mahallesine TOKİ evleri kondurdular…

Şimdi buradan sonrasını gelin lütfen birlikte düşünelim…

Ve aklımızın erdiği kadarıyla birbirimize şu soruları sorarak birlikte yol alalım…

Sel felaketi meydana gelince;

En az bir buçuk, iki metre yüksekliğinde oluyor…

Yönetsel erkler ve muktedirler yaptıkları binaları bir metrelik dolgu üzerine yapıyorlar…

Aynı dere yatağına yapılan bu evler şimdi sel felaketinden yakayı kurtarmış mı oluyor?

Hadi dere kotundan bir metre yüksekliğe yapılmış evler, ileride yaşanacak sel felaketinden yakayı kurtardılar diyelim;

Peki arka tarafta yıkılmayan ve çukurda kalan cadde ne olacak?

Yaşanacak bir sel felaketinde;

Bu sokağın herhangi bir garantisi mi var?

Bu ‘felaket yüklü sohbetimizi’ bundan tam 56 yıl önce yaşanan bir anıyla özetleyip sonlandırmak isterim…

Yıl; 1965

Yani; yine büyük bir sel felaketinin yaşandığı tarih…

İlçede herkesin çok sevdiği, lakabı ‘Şıma Şükrü’ olan ve espritüel konuşmaları ve davranışlarıyla tanınan sevimli bir Şükrü amcamız vardı…

Şükrü amca;

İlçe merkezine giriş yapılan köprünün hemen yanı-başında çok küçücük ve tek odalı ahşaptan bir evde kendi haline yaşardı…

Ve aynı yıllarda gecesini-gündüzüne katarak ve halkın sorunlarıyla yakından ilgilenmek için adete halkla birlikte yatıp kalkan idealist bir kaymakamı vardı…

Ve adı; Osman Turan Erçin’di…

Sözünü ettiğimiz ‘sel felaketi’ yaşanmadan önce ilçe kaymakamı (yaklaşık 30-40 metre karelik) tek odalı ahşap evi olan Şıma Şükrü dayıya diyor ki;

“Şükrü dayı, senin evin dere kenarında tehlikeli bunu buradan kaldır” diyor…

Şükrü dayı da; “tamam kaldırırım kaymakam bey” dedikten sonra birbirlerinden ayrılıyorlar…

Bir gün veya iki gün sonra, Şıma Şükrü kamyonculardan bir kriko buluyor…

Ve birkaç kişinin yardımıyla küçük ahşap evini bir karış kadar yukarıya kaldırıyor…

Bir zaman sonra kaymakam bey, Şükrü amcaya rastlayınca;

“Şükrü amca evi kaldırdın mı?” diye soruyor…

Şükrü amca “Kaldırdım kaymakam bey” diyor…

“Nereye kaldırdın?” diye soruyor bu kez kaymakam…

“En az bir karış yukarıya kaldırdım kaymakam bey yetmez mi” diye yanıt veriyor, Şıma Şükrü (Çorum) amcamız…

Şimdi bu yaşanan olayı günümüz olaylarıyla güncelleyecek olursak;

Şıma Şükrü’nün durduğu ahşap evi bir karış yukarı kaldırmasıyla, devlet erbabının binaları dere yatağından bir metre yükseklikteki dolgu üzerine yapması arasında sizce hiçbir fark var mı?

Bence yok…

Buyurun…

Şimdi söz sırası sizin…

Bu konuda belki sizlerin de söyleyecekleri vardır…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM