Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
HEM ORMANLAR YOK OLUYOR HEMDE KUTLAMASI YAPILIYOR
  • 0
  • 277
  • 25 Mart 2021 Perşembe
  • +
  • -

Ve insan ister-istemez şaşırıyor…

“Acaba” diyor;

“Ormanların yok oluşunun ‘haftasını’ veya ‘bayramını mı’ yapıyorlar diye insanın abuk-sabuk şeyler düşünesi geliyor…

Öyle ya;

Bundan 50 yıl önce Avrupa Tarım Federasyonuyla başlayan bu yolculuk, daha sonra Birleşmiş Milletler Örgütüne sirayet ederek;

21 Mart tarihi ile 26 Mart arası; Dünya Ormancılık Günü olarak ilan edilmiş…

1975 yılında bizim ülkemizde bu kervana katılmış…

Ve ‘Dünya Ormancılık Gününü’ hafif bir değişiklik yaparak;

Haftanın bir gününü ‘Bayram’ ve tamamını da ‘Orman Haftası’ olarak kutlamaya karar vermiş…

Fiili öğretmenlik yaptığımız günlerde ve öğrencilerimizle birlikte elimizden geldiği kadar bizlerde çeşitli etkinlikler düzenleyerek, ormanın önemini anlatamaya çalışırdık…

Müzik derslerinde hep birlikte koro halinde şu şarkıyı söylerdik;

“Tohumlar fidana

Fidanlar ağaca

Ağaçlar ormana,

Dönmeli yurdumda

Yuvadır kuşlara

Örtüdür toprağa

Can verir doğaya

Ormanlar yurdumda

Bir tek dal kırmadan

Ormansız kalmadan

Her insan bir fidan

Dikmeli yurdumda

Türkçe derslerimizde veya ‘Güzel Yazı’ derslerimizde de;

“Yaş kesen baş keser”

“Toprağı yok etmek istemiyorsan, ormanı yok etme” gibi;

Buna benzer güzel sözler ve özdeyişler yazdırırdık…

Ağaç ve orman sevgisini belleğine ve yüreğinin derinliklerine çizerek içselleştirsin diye;

Resim derslerinde orman ve ağaç resimleri çizdirirdik…

Şimdi bütün bunlardan sonra bazılarınızda -haklı olarak-şu soruları sorup, diyecektir ki;

“Yahu, yazdırıp-çizdirdiniz de ne oldu?”

“Birlikte orman türküleri söylediniz de ne değişti?”

“Ağaç ve orman sevgisini kazandırabildiniz mi?”

Eğer hala kazandırdığınızı iddia ediyorsanız;

“Bugün sizin yetiştirdiğiniz insanların her biri devletin çeşitli birim ve kademelerinde ‘yetkin’ bir şekilde bizleri yönetiyor.”

“Yönetsel durumda olmayanlar, bu sizin yetiştirdiğiniz muktedirleri destekliyor.”

Kısacası;

“Ormanları birileri yakıp-yok ederken kimsenin gıkı çıkmıyor.”

“Yetiştirdiğiniz öğrenciler bir araya gelip de, ormanlarımızın yok olmaması için hiç gıkının çıktığı, direndiği görülmüyor.”

Vesaire, vesaire…

Buna benzer sorular sormak hakkınız olduğu gibi soru listesini istediğiniz kadarda uzatabilirsiniz…

Bu ve benzer sorulara meslektaşlarım nasıl yanıt verirler onu bilemem ama…

Benim yanıtım olsa-olsa en kestirme yoldan şöyle olur;

“Bizler, zamanında bunları doğru yetiştirdiğimize inanıyoruz.”

“Ancak her nasıl oluyorsa; yetiştirdiğimiz bu insanları çıkar ilişkileri zaman içerisinde bozuyor….

Ve birçoğunu sisteme ayak uyduruyor.”

Yok, eğer böyle olmasaydı…

Yani bizim öğrettiklerimiz unutulmasaydı;

Dolar arsızı bir avuç mutlu azınlık Kaz Dağlarını yok ederken suskun oturur muydu hiç!?

Yaz-kış, hangi mevsim olursa olsun hiç fark etmez…

Bizim öğrettiklerimiz eğer bellekten silinmeseydi;

Bazen ‘kaza’ denilerek…

Bazen ‘kaza süsü’ verilerek…

Bazen ‘teröristler yaktı’ denilerek…

Son 15 yılda yanan 141 bin hektar orman yanıp-kül olurken sessiz ve suskun oturur muydu hiç?

Eğer bizim öğrettiklerimizi unutmamış olsalardı;

Ülkenin dört-bir yanında ‘bir avuç altın’ uğruna yemyeşil ormanlar yok edilip ve doğanın altı-üstüne getirilirken; “Siz ne yapıyorsunuz Allah aşkına?” diye hesap sormaz mıydı hiç?

Her neyse…

Kısaca;

İş-işten geçtikten sonra ağlayıp-sızlamanın da alemi yok…

Demek ki; ya biz başaramadık…

Ya ‘eğitim sistemimizin’ bir yerinde arıza var…

Ya öğretilenler okulda kalıyor…

Eve, çevreye ve gidilen yerlere kadar taşınmıyor!

Ya da belli bir süreçten sonra çıkar ilişkileri devreye giriyor;

Ve araya turnusol kağıdı koymuş gibi birdenbire değişiyor!

Veya da ne bilim ben;

Çıkarcı ve bencil egolarını öne çıkararak; mutlu azınlığın içinde yer almak için çırpınıp duruyor!

Vesaire, vesaire…

Neden sayarsanız sayın, nasıl düşünürseniz düşünün;…

Bir türlü toplumsal düşünce birlikteliğini öne çıkaramadık vesselam.

Özetleyerek sonlandıracak olursak, neymiş efendim;

“Dünyada iklim değişikliği başlamış.”

“Dört mevsim birbirine karışmış”

“Dünyanın eko-dengesi iyiden iyiye rayından çıkmış.”

Neymiş efendim;

“Kuraklık gitgide artmaya başlamış.”

“Böyle giderse çok kısa bir zamanda yağmur yağmayınca; ırmaklar ve dereler hepten kuruyacakmış”

Mış-mış da yavrum mışmış!…

Peki, bütün bu olumsuzluklara biriktire-biriktire, üst-üste yığa-yığa bugünlere kimler taşımış?

Brezilya’da çöplükte yaşayan Francisco mu?

Afrika kıtasında yemeye ekmek bulamayan halk mı?

Vietnamlı gariban Ti Tung mu?

Yoksa bizim dağ köylerimizde yaşayan Durmuş emmi mi?

Sahi kim bozuyor bu dünyanın eko-sistemini?

Kimler ağlatıyor yemyeşil doğanın anasını?

Yönetenler mi?

Yönetilenler mi?

Cüzdanı kalın olanlar mı?

Yoksa yemeye ekmek bulamayanlar mı?

Hani yanlış anlamayın…

İnsan düşünmeden edemiyor…

Abuk-sabuk da olsa, insanın aklına böyle cıvık sorular geliyor!

Biliyorum canım…

Bilmez olur muyum;

Böylesi sorulardan elbette birileri rahatsız oluyor…

Aaaaahhh, aahh!

Şu işe bak;

Orman Haftasını anlatalım derken, başka mevzuların içine girdik..

Her neyse…

Konuyu daha fazla dağıtmadan en iyisi Nazım Hikmet’in dizelerinde belirttiği şu temenniyle bitirelim;

(….)

“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

ve bir orman gibi kardeşçesine

bu hasret bizim.”

———

Tüm hasletlerimizin gerçekleşmesi dileğimle;

Daha mutlu, daha sağlıklı, daha güzel günlere…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM