Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
GÜNDEMİN HIZINA YETİŞEMİYORUZ HERŞEYİ BİRBİRİNE KARIŞTIRIYORUZ
  • 0
  • 226
  • 13 Ocak 2021 Çarşamba
  • +
  • -

Hani birkaç arkadaş lokantaya gidersiniz de…

Yemek siparişlerinizi verirsiniz de..

Garson size; “Salata da ister misiniz?” dediğinde;

“Yap ortaya karışık bir çoban salata” dersiniz ya…

Vallahi, aynen o vaziyetteyiz…

Yani;

Gündeme düşen bir konuyu düşünüp, çözümünü bulamadan;

Ardından taptaze bir gündem konusuyla yüz-yüze gelmekteyiz…

Yani, üst başlıkta da ifade ettiğim gibi;

Gündemin hızına bir türlü yetişemiyoruz….

Eh, yetiştiremeyince de;

Haliyle kafamız allak-bullak oluyor ve hangi konuya öncelik vereceğimize karar veremiyoruz…

Örneğin;

Bugün ben acaba hangi konu üzerinde sohbet edelim diye uzun uzun düşünmedim dersem yalan olur…

Nasıl düşünmeyim birader;

Eskiden beri ‘bilimin ve bilimselliğin’ yuvası olarak bildiğimiz…

Özgür, özerk ve demokratik kararlar alarak, kendi yöneticisini, kendi bileşenleri ve özneleriyle ‘seçerler’ diye beklediğimiz, umut ettiğimiz üniversitelerimizin en tepe noktasına -keyfiyete dayalı- rektörler ve idareciler atanıyor…

Ve bu anti-demokratik uygulamaya öğrenciler ve akademisyenler tepki gösterip, karşı çıkanlara en kestirme yoldan;

“Bunlar terörist” diye tanımlayıp suçluyorlar…

Bu konu bizi aşıyor..

Bunu bırakıp başka bir gündeme geçelim…

Diyorlar ki;

“Çiftçiyi desteklemesi gereken Ziraat Bankası, çiftçiye verilmesi gereken krediyi vermiyor.”

“TURKCELL Şirketi yabancılara gitmesin gerekçesiyle 1.6 milyar dolar Virgin Adalarındaki bir şirkete kredi desteği yapıyor.”

Bu yapılan destek ve yardım geri döner mi, dönmez mi bilemeyiz.

Bu kuşku da nereden geliyor, kaynaklanıyor diye soruyorsanız? Bildiğim kadarıyla şöyle yanıtlayabilirim;

Hani bir zamanlar Türk Telekom’un yüzde-55’ine sahip olan Lübnanlı iş-adamı Hariri denilen herifçioğlu Türk Bankalarından aldığı krediyi ödemediği gibi, on yıl üst-üste kar ettiği paracıkları da cebine koyup, çekip gittiği söyleniyor da, ondan böyle kuşkuluyum.

Buda bizi aşar…

İsterseniz bir başka gündeme geçelim mi?

Geçelim…

Sizlerin de çok iyi bildiği üzere;

Öğrencilerimiz eğitimlerini ‘uzaktan eğitim’ alarak yapıyorlar…

Yapıyorlar yapmasına da…

Ancak, herkes ‘EBE’den yararlanamıyorlar..

Pardon…

Dilim dolaştı, yanlış söyledim…

‘EBE’ değil ‘EBA’ olacaktı, özür dilerim…

Yani şu sıralar dilimize pelesenk olmuş EBA sözcüğünün parantez açılımı (Eğitim-Bilişim Ağı) demekmiş…

Eğitim-Bilişim-Ağı da ise bildiğiniz gibi şu araçlardan oluşuyor;

Bilgisayar-Televizyon-Tablet- Cep telefonu ve İnternet gibi araç gereçlerin bileşenlerine ve işlevselliğine EBA deniliyormuş…

Yani bu konuda da denilen o ki;

Yurdumuzda uzaktan eğitim alan öğrencilerimizin yüzde-30’nun eğitim alabilmesi için EBA bilişim ağı yokmuş…

Yani;

Yüzbinlerce öğrencinin ya bilgisayarı veya tableti yokmuş…

Ya; evinde televizyonu yokmuş…

Ya da, bilgisayarı ve tableti varsa da internet ulaşımı yokmuş…

Yani;

“At var, meydan yok” misali 1,5 milyon öğrenci bu bilişim araçları ve ağından yoksunmuş…

Bunu da geçelim…

Çünkü bu konuda çok yazılıp çizildi…

Efendim bilirsiniz…

Hani ‘öğrenme’ üzerine çok ünlü bir özdeyişimiz vardı;

“Bilim Çin de’de olsa gidip öğrenmeli” diye…

İşte bu özdeyişten hareketle bizim yönetsel erklerimizde (Korona virüsü aşısı başka ülkelerde olsa da, onları duymamış olup) kendi atasözümüze uyarak ve kimilerine göre;

Çin’e aşı sipariş ettiler…

Kimilerine göre; bizzat aşı almaya gittiler…

Ancak; ne aşının geldiği biliniyor…

Nede aşı almaya gidenlerin, geriye döndüğü biliniyor…

Yani; şimdilik bir kör dövüşüdür gidiyor!

Ve işin en ilginç olan tarafı da şurası;

Kimilerine göre paramız olmadığı için ancak 50 milyon kadar korona virüs aşısı alabildiğimiz söyleniyor…

Kimilerine göre ise;

Aşı imal eden ülkelerden veresiye aşı aradığımız ifade ediliyor…

Halbuki bilenler çok iyi bilmektedir ki;

Biz (Dışişleri Bakanımızın söylediğine göre) 135 ülkeye bir zamanlar tıbbi yarım, maske ve benzeri araç-gereç yapmış bir ülkeyiz…

Ve gönlü zengin olan bizler…

Ve dünya alem şahittir ki;

Gariban Somali, IMF’ye borcunu ödemekte zorluk çekince 3,5 milyon dolar (yaklaşık 30 milyon) lira borcunu bizler ödemişizdir.

Birçok ülke Suriyeli göçmenleri sınırından içeri sokmazken bizler;

10 yıldır 5 milyon Suriyeliye, kendi vatandaşlarımıza gösterilmeyen ilgiyi göstermişiz…

Yani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin yıllık bütçesinden daha fazla para harcamış bir milletiz…

Ve bizler ki;

Hollanda’nın yüzölçümünden büyük ve ekilmeyen topraklarımızı nadasa bırakmışız…

Ve gidip Sudan çöllerinde 99 yıllığına 780 bin dönümlük araziyi kiralamışız…

Kiraladığımız arazide ne ekip, ne mi yetiştireceğiz dediniz?

Şunları yetiştirecekmişiz;

Ananas ve mango…

Pepino ve jambo…

(bunların ne olduğunu bana sormayın, vallahi bilmiyorum)

Pamuk ve yağlı tohumlar yetiştireceğimiz söyleniyor…

Hayırlı olsun

” demekten başka elimizden bir şey gelmiyor…

İnşallah hayırlı olur…

Hayırlı olurda;

TÜİK’in hesaba katmadığı 10 milyon işsizimiz Sudan’a giderde iş bulur…

Neden olmasın?!

Gördünüz mü insanın kafası nasılda karışıyor?

Bu kadar işin içinde hangi birisine koşacağına şaşırıyor!

Yapılacak bir şey yok…

Ancak (görselde paylaştığım) İsmet Özel’in söylediği;

“Kafa karışıklığı iyidir-İnsan bir kafası olduğu anlar” diyor ya…

Bari bizde böyle deyip, böyle düşünelim de…

Kafamız karışınca; bir kafamızın olduğunun farkına varalım…

Hoş kalın,

Hoş kalalım,

Esenlik ve sağlık içinde olalım…

En önemlisi de;

Kafamızı çok karıştırsalar da…

Yaratılan karışıklığın farkında olmaya çalışalım…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM