GİRESUNLU FAZLA TEVAZU GÖSTERİYOR DEĞERLERİYLE ÖVÜNMEYİ AYIP SAYIYOR |
Eh, böyle davrandığı içinde;
Sürekli kaybeden taraf oluyor…
Hani ‘tevazu’ konusunda şöyle denir ya;
“Fazla tevazu gösterme, seni öyle sanırlar.”
Havasından mıdır, suyundan mıdır bilemem..
Giresunlular fazla tevazu gösterdikleri içinde;
Giresun’u ve Giresunluyu hiç kimse galeye almıyor…
Sen her ne kadar;
“Biz dünyada fındığın başkentiyiz” dersen de…
Sen gırtlağın patlayıncaya kadar;
“Dünyanın en kaliteli fındığı Giresun’da yetişir” diye bağırırsan bağır!…
Sen ikide-bir durmadan;
“Mustafa Kemal Atatürk, tarım ürünleri arasında ilk ‘Fındık Araştırma Enstitüsünü’ Giresun da kurdu”
Ve yine Mustafa Kemal Atatürk;
“Fındık üreticileri başta olmak üzere, tüm üreticiler örgütlenip ve kooperatifleşmeli” dedikten sonra;
“FİSKOBİRLİK ilk kez Giresun’da kuruldu” diye çırpınıp dursan da…
Ve yine fındık üzerine;
“Bir zamanlar bu Giresun ilinde 1930 yılından 1960 yılına kadar 30 Ağustos Fındık Bayramı yapılırdı…
Ve komşu il ve ilçelerde fındık yetiştiricileri gelir bu ‘bayrama’ katılırdı..” diye cümle-aleme böyle bir anımsatma yapsanız da; oldum-olası Giresun’u ve Giresunluyu galeye alıp, hesaba katan yok.
Kaldı ki;
Bu kent bir kültür kenti…
Bu kent bir hoşgörü kenti…
Bu kent ki;
Osmanlı döneminde hiçbir il ve ilçede olmayan, başarılamayan olayların altına imza atan bir kenttir…
Bu kent ki;
Her türlü etnik kimlikle ortak yaşama kültürünü başarabildiği içindir ki; 19 yıl Kaptan Yorgi’yi arka-arkaya belediye başkanı yapmıştır…
Bu kent her türlü etnik kimliklerle ortak yaşama kültürünü becerebildiği içindir ki;
Doğu Karadeniz Bölgesinde ilk tiyatro 1908 yılında Raşit Rıza ve Suna Hanım’ın öncülüğünde Giresun’da kurulmuştur…
Tiyatro sahnesine çıkan ilk Müslim kadın (her ne kadar 1917 yılında Afife Jale olarak gösterilse de) tam tersine 1912 yılında Tiyatro da oynayan ilk Müslim kadın Giresun’dadır..
Ve Hacıhüseyinli Sema Efendinin hanımıdır…
Şimdi birçoğunuz diyecektir ki;
“Yahu şimdi sen bunları durup-dururken niye yazıyorsun?”
Sözü uzatmadan neden yazdığımı hemen söyleyeyim…
Sohbetimizin üst-başlığında da ifade ettiğim gibi;
“Giresunlu fazla tevazu gösteriyor.
Değerleriyle övünmeyi ayıp sayıyor.”
Ve böyle davrandığı içinde;
Sürekli kaybeden taraf oluyor…
İsterseniz gelin buradan sonrasını birlikte düşünelim;
“Yahu, daha düne kadar Samsun’dan-Trabzon’a yola çıkanlar…
Veya da tam tersi;
Trabzon’dan-Samsun’a kadar yolculuk yapan yolcular ‘Trafik Bilgi Levhalarında’ Giresun’un adını göremezdi..
Televizyonlar veya radyolar günlük ‘hava raporunu’ verirken;
Her nedense Giresun’un adını bir türlü söylemezdi…
Yani kısaca demem o ki;
Baba ve dede ocağı Giresun olan…
Sadece ulus ölçeğinde değil, dünya çapında ünlü olan onlarca değerli insanımız var…
Onlarla bir türlü övünmesini bilemediğimiz içindir ki, şimdi diğer illerin arkasında nal topluyoruz!…
Ve bu yüzdende zaten bizi kimse galeye almıyor…
Halbuki ben isterdim ki;
17 Temmuz (Cumartesi) günü sunumu yapılan ‘Görkemli Hatıralar’ programında şu isimler ardı-ardına okunarak dile getirilsin…
Ve şöyle denilsin;
68 kuşağının devrimci öncülerinden Harun Karadeniz…
Ülkücü kesimin en büyük ozanı; Ozan Arif…
Sinema sanatçısı; Nebahat Çehre…
Heykelin babası denilen; Metin Ekiz ve kardeşi ünlü ressam Rafet Ekiz…
Şarkıcı; Teoman da Giresun’un Alucra ilçesindendir…
Dünyaca ünlü Ara Güler…
Ve yine dünyanın en büyük mizah yazarı Aziz Nesin…
Nazım Hikmet’in en samimi arkadaşlarından Kemal Tahir…
Dünyaca ünlü piyanist İdil BİRET…
Ve yine çocuk yaşında asılan Erdal EREN..
750 yıl ceza istenen devrimci Veli Yılmaz’da Şebinkarahisarlı olup ve bu toprakların çocuklarıydı diye anlatılmasını isterdim..
Hızlandırarak sayacak olursak…
Ünlü ve milli sporculardan;
Milli Güreşçi Salih Bora…
Fatih Terim’in Adana Demirspor’dan kaptanı Erol Pamuk…
Milli Futbolcu Nihat Kahveci…
Tolga Seyhan, Ceyhun Eriş ve Gökhan Keskin’in…
Rizespor’da futbol oynarken ‘Türkiye’nin en centilmen Futbolcusu’ seçilen Hasan Ali Tek’in de bu toprakların çocuğu olduğunun belirtilmesini beklerdim…
Kemençenin Ordinaryüsü Picoğlu Osman’ın, Atatürk’ün Trabzon’a geldiğinde kemençe çaldığından söz edilmesini isterdim…
Halk Kahramanı ‘Micanoğlu’nun’ kısaca yaşam öyküsünün anlatılmasını ve ardından da türküsünün söylenmesini beklerdim..
Bu listeyi burada kesmek istiyorum. Çünkü gittikçe uzuyor….
Ama (istek olursa) bu 90’a yakın kişiyi müstakil liste olarak başka bir sohbet yazımda sizlerle paylaşabilirim…
Söz yine fazla uzadı biliyorum…
Orun için sizlerin canını daha fazla sıkmadan, bu sohbetimizi ünlü felsefeci ve deneme yazarı; MONTAİGNE’nin şu felsefi sözüyle bitirmek istiyorum…
Montaigne diyor ki;
“Tevazu göstereceğim diye, var olan niteliklerinizi söylemiyorsanız; bu tevazu değil, budalalıktır” diyor…
Vallahi bu sözü kimler için söyledi bilemem…
Biz Giresunlular için söylemiştir desem, adam Fransız…
Ama yine üzerinde düşünmek gerek diye düşünüyorum…
Ve bu duygularla;
Hepinize iyi günler ve iyi bayramlar diliyorum…