Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
EVLERDE HAPİS KALMASAYDIK TÜRKÜ YARIŞMASI YAPACAKTIK
  • 0
  • 184
  • 25 Mart 2020 Çarşamba
  • +
  • -

Evet, evet..
Sohbetimizin ‘üst başlığını’ yanlış okumadınız..

Aynen dediğim gibi…
Eğer ‘Corona Virüsü’ bizleri evlere hapsetmeseydi!
Güya; Tuğrul ŞAN’la birlikte bu ‘yaz dönemi’ Ordu-Giresun birlikteliğiyle çok güzel bir organizasyonun yapacaktık..

Ve bu etkinliğin adı; “Altın Fındık Türkü yarışması” idi..
Türk Halk Müziği denildiğinde; ilk akla gelen isimlerin başında gelen Tuğrul ŞAN, böyle bir organizasyonu yıllar öncesinden düşünmüş ve ancak -koşulları geriği- gerçekleştirememişti..

Ve içinde bulunduğumuz 2020 yılı TBMM’nin kuruluşunun 100. yıl olması münasebetiyle bu ‘yaz dönemi’ yapmayı düşünüyordu.

Ve bu konudaki düşüncelerini de özetle şöyle belirtiyordu;

“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözünün söylendiği ve TBMM’nin kuruluşunun 100. yılı etkinliklerine -bizim yöremizde- yakışsa-yakışsa ‘ALTIN FINDIK TÜRKÜ YARIŞMASI’ yakışır. Ve bu etkinliğin yapılacağı yerde Giresun-Ordu birlikteliğidir’ diyordu.

İşte böylesine güzel bir düşüncenin fikir babası olan Tuğrul ŞAN, bu düşüncesini benimle daha önce paylaşmıştı..

Ve eğer ‘Corona Virüs Çetesinin’ baskını olmasaydı “Altın Fındık Türkü Yarışması” düşlerimiz bu ‘yaz dönemi’ gerçekleştirilecekti..

Ve yarışmanın ‘Finali’de’ (60 yıl önce yapıldığı gibi) ’30 Ağustos Fındık Bayramına’ denk getirilip Giresun’da yapılacaktı..

Yani bir anlamda 1930 yılından 1960 yılına kadar yapılan ve 1960 yılından sonra yapılmayan ’30 Ağustos Fındık Bayramı’ bu vesileyle bir şekilde tekrar başlatılacaktı…

Ama görünen o ki (ev hapsinin ne zaman biteceğini bilmediğimiz için) düşlerimiz daha yola çıkmadan yolda kaldı…

Ancak telefonla sevgili arkadaşım Tuğrul ŞAN’a “Peki şimdi ne olacak?” diye sorduğumda;

“İnşallah fazla hapis kalmayız ve görüşülmesi gereken yerlerle bir an önce görüşüp çalışmalarımıza başlarız” diyerek de hala düşlerini ve umudunu muhafaza ediyordu..
Ne deyim; inşallah dediği gibi olur!..

Efendim,;
Sohbeti konumuzun omurgasını oluşturan bu ‘Altın Fındık Türkü yarışması’ için -adım gibi biliyorum- şimdi farklı farklı düşünenler de vardır..
Ki varsa eğer; bu da normal sayılmalıdır..

Şimdi kimileri; “Yahu fındığın başkenti Giresun, durup dururken Ordu da nereden çıktı?” diye düşünenler olduğu gibi…

Kimileri de; “Türkülerimizin kimisini Ordu ve kimisini de Trabzon arşivlerinde yer almış;
Biz hiçbir zaman kendi malımıza sahip çıkamayacak mıyız?
Hiçbir zaman kendi ‘başımızı’ kendimiz bağlayamayacak mıyız?” gibi düşünenlerin de olduğunu az-buçuk tahmin edebiliyorum..

Ki, böyle düşünenler var ise bu da normaldir..
Ayrıca böyle düşünenlere de saygı duyulmalıdır…

Ancaaaaaakk!
Ancak şu da hiç unutulmamalıdır ki; üretim biçimi aynı olan…
Geleneksel yaşam kültürünün genleri etle-kemik gibi birbiriyle kaynaşan…

Kısacası;
Ağıtlarında ve türkülerinde aynı sözcükleri paylaşan…
Kına türküleri ve ‘damat donatmaları’ bire-bir aynı olan..
Mutfak kültürleri birbirine benzeş kazanlarda kaynayan!
Fındık bahçesinde ‘fındık toplarken’ aynı türkülerle imece duran; bir bölgenin insanlarını ‘harita üzerinde’ çizilen kırmızı çizgilerle ayırmak hiçbir babayiğidin karı değildir..

Bu konuda biraz daha inandırıcı olmamı mı istiyorsunuz?
Tamam o zaman…
İşte size geçmişe dair Ordu-Giresun birlikteliğinde birkaç başlık.

Örneğin; geçmişte balıkçılar denize balık avına çıktığında Ordulu balıkçılar ta Giresun açıklarına kadar gelirlermiş..
Giresunlu balıkçılar da, taa Vona’ya kadar yelken açarlarmış…
Ve buna rağmen hiçbir zaman itişip-kakışma ve hiçbir zaman sen-ben kavgası çıkmazmış…

Yaylalara çıkıldığında; her iki ilin obalarında beslenen koyun ve sığır sürüleri birbirine karışır ve herkes birbirinin malını tanıdığı için -kayıp olan hayvanları’-götürüp sahibine teslim ederlermiş..

Taa 1930’lu yıllarda her iki ilinde Amatör futbol kulüpleri, yıl içinde hazırladıkları ‘sanat ve kültür etkinliklerini’ daha çok deniz yoluyla (yani motorlarla) karşılıklı olarak götürüp ve birbirlerine konuk olurlarmış…

Gündüz futbol müsabakalarını yapar..
Akşam üzeride hazırladıkları sanat etkinlikleri halka sunarlarmış.

Sizler; Orduluların,Giresunlulara ‘sırgancı’ Giresunluların da Ordulu arkadaşlarına ‘kabakçı’ diye takılıp şakalaşmalarının kökeni nereden kaynaklanıyor, nereden geliyor sanıyorsunuz!!?
(bu konuyu iki-üç kez yazdığım için tekrar yazmak istemiyorum)

Sıkılmadıysanız devam edelim Ordu-Giresun birlikteliğine…
Edelim mi?
“Edelim” diyorsanız edelim o zaman…

1930 yılından 1960 yılına kadar her yılın 30 Ağustosunda yapılan ‘Fındık Bayramına’ Ordulu fındık üreticisi de kayıklara ve motorlara doluşarak gelir ‘Fındık Bayramını’ kutlarlardı..

Esnaf ve fındık tüccarları da her 30 Ağustosta yapılan ‘Fındık Bayramını’ kendi bayramı sayar ve büyük bir coşkuyla katılırdı…

Her yıl ‘Mayıs yedisi’ başlığı altında yapılan doğaçlama etkinliğe Ordulular da katılır ve hep birlikte ‘saç ayağından’ geçilir, hep birlikte denize ‘yedi çift-bir tek taş’ atarak, Giresun Ada’sının çevresi ‘üç kez’ Kayıklarla hep birlikte dolaşılırdı…

Hatta bu birlikteliği spor alanına da taşıyacak olursak;
Eskiden ister Ordu Amatör futbol takımı olsun, isterse Giresun Amatör Futbol Kulüplerinden birisi Karadeniz’in diğer illerinde veya başka bir yerde organize edilen ‘Turnuvaya’ katılacaksa mutlaka her iki ilin en iyi top oynayan futbolcularından bir karma yapılır ve öyle gidilirdi Futbol Turnuvalarına…
(2. görselde böyle bir birlikteliği paylaştım sizlerle)

Konu başlığımıza tekrar geri dönerek özetleyecek olursak;
Eğer bu ‘Corona Virüsü’ denilen baş belası ortaya çıkmasaydı TBMM’nin 100. Kuruluş yılını “Altın Fındık Türkü Yarışması” organize edilecekti…
Ama şimdilik düşlerimiz evlerde hapis kaldı!

Umarım bu ‘ev hapsi’ erken biter de…
Ve en önemlisi de: her iki ilin mülki ve mahalli yöneticileri başta olmak üzere, sivil kuruluşlar ve inisiyatifler de ilgi gösterip ve ellerini taşın altına koyarlar da, bu güzel proje gerçekleştirilir…

Ve “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” sözünün 100. yılında Giresun ve Ordu bir kez daha ‘birlikte’ bir başarının altına imza atar…

Ve bu başarıyı elde etmenin yolu da, siz değerli sayfa okurlarım ve dostlarımın desteğinden geçer…

Buyurun…
Şimdi söz sırası sizin…
Bu konuda düşündüklerinize ve önerilerinize çekince koymadan söyleyin…

NOT;
1. Görsel, değerli ressamımız Hasan DEMİRAl’a aittir.
2. Fotoğraf Arif Harputluoğlu’nun arşivi-Giresunspor’un sesi Dergisinden..

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM