Ve bazıları gibi bahane üretip;

“Hiç boş zamanımız yok”

“Her şey bitti de, sıra resim yapmaya mı geldi!” demiyorlar…

Ekip-biçecekleri, dönüm-dönüm tarlaları yok…

İmeceyle toplayacakları fındık bahçeleri yok…

Kiraya vererek gelir sağlayacakları kat-kat apartmanları yok…

Onların tek gelir kaynağı, gecenin ayazında kayıklarıyla denize açılıp, rızıklarını aramak…

Karı-koca sırt sırta verip balık avlamak…

Yaz-kış nafakalarını denizden çıkarmak..

Yani, kısacası;

Bu sohbet konusu yaptığımız ikili ekmeğinde sudan çıkarıyorlar…

Denizden kısmetine ne çıkarsa, tabak-tabak, kilo-kilo satıyorlar…

Ve bu işi yıllarca yapmalarına rağmen zengin olamıyorlar…

Zaten olmakta istemiyorlar…

Sadece “ele-güne muhtaç olmayalım” bu bize yeter diyorlar…

Ve bütün bunlara rağmen, işin en ilginç ve düşündürücü yanıysa şurası;

Yorgun düştüklerinde dinlenmek için ‘dişlerinden-tırnaklarından’ artırdıklarıyla ‘resim malzemeleri’ alıp, yağlıboyayla birbirinden güzel resim yapıyorlar…

Ve bu iki deniz işçisi, emekçisi karı-koca yaşamın her alanında olduğu gibi ‘resim sanatı’ konusunda da, resimlerini yansıttıkları renk uyumu gibi, o kadar uyum içindeler ki; bu ikiliyi kıskananlar mutlaka vardır diye düşünüyorum…

Durun, unutmadan ve bir karambole getirmeden bu ikilinin adını ve ikamet ettiği mahalleyi de söyleyeyim;…

Bu elmanın iki yarısı olan ‘sanat ikilisinin’ adı-soyadı;

Aynur ve Mehmet USTA…

Giresun-Merkez Gemilerçekeği mahallesinde oturuyorlar…

Ekmek tekneleri olan kayıklarını da, aynı mahallenin ‘kayıkçı çekeğine’ çekiyorlar..

Avladıkları -yeterli miktarda-balıklarıysa;

Bazen kayıklarını çektiği deniz kenarında satıyorlar…

Bazen de ‘Yeniyol Mahallesine’ çıkartıp, kaldırım üzerinde satmaya çalışıyorlar…

Şimdi bu içinde ‘balık ve sanat’ kokan sohbetimizi özetleyerek sonlandıracak olursak, şöyle sonlandırmak isterim;

Bravo size Aynur-Mehmet çifti…

Bravo size karanlık sularda ekmeğini çıkarmaya çalışan deniz işçisi ve emekçileri…

Bravo size ki;

Yaşamınızı sürdürecek kadar ekmeğinizi denizden çıkarıyorsunuz…

Lüks yaşayacak kadar fazla para kazanmıyorsunuz…

Fazla kazanmadığınız gibi;

Birde dişinizden-tırnağınızdan artırıp ve bazılarının ‘angarya’ ve bazılarının da ‘fazla lüks’ diye kulak asmadığı ‘resim sanatıyla’ en yakından ilgileniyor ve yorgunluğunuzu ‘resim yaparak’ atıyorsunuz.

Şimdi sizin gibi ‘kol emekçilerine’ bravo denmez de, daha kime denir?

Şimdi sizin gibilere ‘şapka çıkartılıp’ sizlere saygı duyulmaz da, daha kime saygı duyulur Allah aşkına?

Yüreğinizin güzelliğini yüzünüze…

Beyninizdeki pırıl-pırıl parıldayan ışıkları gözünüze…

Ve daha sonra da hepsini bir edip, resim tuvallerine aktarıyorsunuz.

Ne mutlu size…

Ne mutlu sizin gibi düşünenlere…

Ne mutlu sizin gibi sanatın içine tükürmeyip önemseyenlere…

Hoş kalın,

Hoşça kalalım.

Sağlık ve esenlik içinde olalım..

En önemlisi de;

Aynur-Mehmet Usta çifti gibi sanattan uzak kalmayalım…

NOT;

1.Görsel; Karı-koca balık avı dönüşünde yakaladıkları balıkları gösterdikleri bir görüntü.

2. Görsel ise; birlikte ortaya çıkardıkları eseri gösteriyorlar..