Önce sekiz yıllık kesintisiz eğitimin yerine 4+4+4 uygulaması konuldu.
Tüm işlemlerde yapıldığı gibi kimseye danışılma gereksinimi duyulmadı bile.
Eğitimle yakından uzaktan ilgisi olmayanların önerileriyle meclisten hemen geçirildi.
Ardından ders programları ile çağdaş, bilimsel, laik, evrensel değerleri içeren eğitim dönüşü olmamak üzere rafa kaldırılmaya başlanıldı.
Eleştirel düşünen, sorgulayan, olaylarla ilgili neden-sonuç ilişkisi kurabilen, analiz ve sentez yapabilen bireyler yerine, itaat eden nesil yetiştirilmek üzere düğmeye basıldı.
Eğitim yöneticilerinin tamamı liyakate bakılmaksızın değiştirildi.
AKP iktidarı döneminde değişen her bakan da farklı uygulamalar yaptı.
‘Yap boz’ anlayışı ile eğitimin yönünü kasıtlı olarak değiştirmeye başlattılar.
Öğretimin öğeleri arasındaki eşgüdüm kaldırıldı ve çatışma başladı.
Yıllar önce milyarlarca lira harcanarak, ‘eğitimde çağ açıyoruz..’ diye açıklanan, aylarca propagandası yapılan ‘Fatih Projesi’nden sessizce dönüş yapıldı.
Ya, bunca boşa harcanan paraların hesabını kim verecek? Kimseyi ilgilendirmemekte.
Eğitim adına yapılan tüm iş ve işlemler ‘ele, yüze, göze’ bulaştırıldı.
Bu alanda yığınla biriken, çığ gibi büyüyen sorunları çözme yerine bazı tarikat, cemaat, vakıf ve derneklerle protokol yapılarak eğitim ‘anahtar teslimi’ devredilmek üzere.
MEB, ‘Değerler Eğitimi’ adı altında başlattığı tüm etkinliklere çağdışı anlayışı ortak kılarak, bunların okullara girmesine bizzat öncülük yapmakta.
Böylece ‘kuzu, kurda teslim’ edilmeye başlanıldı.
Eğitim, öğretmen yetiştirme, yönetici atamasında niteliği artırma düşüncesi hiç yok.
Bu yaklaşımın eğitime verebileceği hiçbir katkı olmayacak.
Üniversite sınavlarının nasıl yapılacağı netleşmiş değil.
Cumhurbaşkanının ‘TEOG’u istemiyorum…’ dediğinden bu yana altı ay geçti.
Ortaöğretime geçişte ‘adrese dayalı yerleştirme’ belirsizliğini korumakta.
Bırakınız il, ilçe, okul yöneticilerini, bakan dahi konu hakkında bilgi sahibi değil.
Bakanlık nasıl bir sistem uygulayacağına karar verememiş durumda.
Bildiğimiz, bakanın TEOG’un eskisi gibi olmayacağını altı ay sonra anlayabildiği.
1.2 milyon öğrenciyi ilgilendiren yerleştirmede, sınavla girilecek okullar dışındaki tüm yollar imam hatip okullarına açılmış durumda.
Sistem değişikliği bulmaca çözmeye benzemekte.
Sağdan sola, yukarıdan aşağıya tüm soruların yanıtları İHL olarak çıkmakta.
Ülkenin geleceğini doğrudan ilgilendiren eğitim kimsenin umurunda değil gibi.
İktidarın eğitim politikası, neler yapmak istediklerini anlıyor, görüyor ve biliyoruz.
Hedeflerinin, ‘Dindar ve kindar’ nesil yetiştirmek olduğunu söylememişler miydi?
Peki, iktidar olmaya en yakın olan CHP’nin kayıtsız kalmas, sessizliğine ne demeli?
Sadece, siyasetin kısır döngüsü içersinde AKP’nin belirlediği gündem peşindeler.
Yaptıkları kurultay sonuç bildirgesinde eğitime ayrılan bölüm, ‘…herkese parasız, ulaşılabilir, çağdaş, kaliteli eğitim sağlayacağız..’ cümlesinden ibaret.
Kâğıt üzerinde kalan bu cümlenin açılımını yapılarak kaç aileye ulaşılabildiler?
Ülkenin yüzyıllar sonrasını ilgilendiren eğitim bu kadar hafife alınmamalı.
Bu işin ardını bırakmayan iktidar bazı tarikat, cemaat, vakıf ve dernekleri eğitimin içersine katarak bırakınız bu günü, gelecek kuşakları bile kazanmak için çaba göstermekte.
Hem de okul öncesi eğitim çocuklarından başlayarak.
Bu oyunu bozmak tüm yurtseverlerin birincil görevi olmalı.
Çocuklarının geleceğini eğitimi aracı kılarak sağlam temellere oturtmak için büyük özveride bulunan anneler daha duyarlı olmalı.
Sayelerinde izlenme oranı en yüksek olan Survivor, sabah ve öğle kuşağında yer alan gereksiz TV programları ile sanal ortamdan biraz da olsa uzak durunuz.
Dikkatlice izlediğinizde, FETÖ’nün eğitim alanındaki yerini bazı tarikat, cemaat, derneklerin almaya çalıştığını göreceksiniz.