17 yıllık AKP iktidarı döneminde görev yapan altı bakan da, farklı uygulamalarla ‘eğitimde devrim’ yaptıklarını ifade etmişlerse de, eğitimi karmaşaya sürüklemişlerdi.
Geleceğimiz olan çocuklarımızın eğitimi bir kenara atılarak, ‘kervan yolda düzelir’ anlayışıyla ayrı tellerden çalınmış, ‘yap-boz’ yaklaşımı ile tam anlamıyla curcuna yaşanılmış, ‘Bremen Mızıkacıları’ örneği her kafadan bir ses çıkmıştı.
Öğretmen, okul ve sınav tanımlaması, ders programlarına değin değişiklikler yapıldı.
Diğer ülkelerde benzeri bulunmayan, ‘nitelikli-niteliksiz okul’ buluşunu dünya eğitim literatürüne kazandıran bakanımız bile olmuştu.
Eğitimle ilgisi bulunmayan bakanların yarattığı karmaşa sürdürülmekte.
Öğretimin öğeleri arasında uzlaşma yerine, çatışma benimsenmekte
Eğitimde boşa geçen bunca yıldan sonra, yığınla biriken sorunların çözümünü gerçekleştirecek değişiklik, toplumun her kesiminde büyük umutlara neden olmuş, alanında uzman olan yeni bakandan ülke eğitimine nefes aldıracak beklenti içerisine girilmişti.
Bir yıldan bu yana görevde bulunan mevcut bakan da çare olamayacak gibi.
İpin ucu kaçmış, yüze/göze bulaştırılmış görüntüsü veren, sorunlar yumağına dönüştürülen eğitimde diyanet, tarikat, cemaat, bazı dernekler söz sahibi.
LGS’de karmaşa devam etmekte, tüm yollar İmam Hatiplere bağlanmakta.
YKS’de 15 bin öğrenci sıfır puan almakta, 120 sorudan sadece 10 net yapamayan 630 bini belirlenen puan barajının altında.
Fen Bilimleri ortalama net sayısı 2.2; 40 soruluk temel matematik testinde 5; sosyal bilimlerde 20’de 6; Türkçe dersinde 40’da 14 net ortalaması tutturulmuş.
TYT ortalamaları; Matematik, 40 soruda 5,6; Fen Bilimleri, 20’de 2,2; Sosyal Bilgiler, 20’de 4,6; Türkçe, 40’da 14,6.
AYT ortalamaları; Matematik, 40’da 4,7; Fizik, 14’de 1; Kimya, 13’de 0.9; Biyoloji, 13’de 1,2; Edebiyat, 24’de 4,9….
Sistemin aynası olan bu sonuçlarla üniversiteye girenler doktor, mühendis, ekonomist, öğretmen… olacak.
Üniversitelerimizin, sıralamada ilk 500’e girememe nedeni tam da burada saklı.
Milyonlarca lira teşvik verilen, payı yüzde 25’lere ulaşan, yıllık bedeli 30 bin liradan başlayıp devam eden özel öğretim kurumları ile devlet okulları aynı hizadalar.
4+4+4 uygulaması ile sorunlar çığ gibi büyüyerek, çöküşün başlangıcı oldu.
İktidar, devletin belirlediği eğitim ideolojisi yerine, kendi düşüncelerini okullar aracılığı ile topluma egemen kılarak, ‘dindar ve kindar nesil’ yetiştirme uğraşında.
Eğitimin niteliğini artırma yerine, medrese eğitimi ön plana çıkarılarak karma eğitim uygulaması terk edilmek istenilmekte.
Liyakatten yoksun, vasat, yetersiz bilgi ve davranışa sahip kadrosuyla, ‘ Dünya Eğitim Kalitesi’ sıralamasında 137 ülke arasında 99. olan ülkemiz Uganda, Etiyopya, Kamboçya, Pakistan, Tanzanya, İran ile aynı grupta yer alması yadırganmamalı.
Eğitimin tüm bileşenlerinin görüşleri dikkate alınmamakta, eğitimle yakından uzaktan ilgisi olmayan siyasetçiler, tarikat, cemaat… bu alanda söz sahibi yapılmakta.
İktidar tarafından dayatılan eğitim anlayışında çocukların ilgi, yetenek, hayallerinin gerçekleştirilmesi ötelenmiş, denetimden tamamen uzaklaşılmış.
Öğrenciye el veren, dokunan öğretmen yetiştirilmesi yerine, onlara iş bulunulan meslek haline getirilen öğretmenlik kadrolu, sözleşmeli, ücretli olarak ayrılmakta.
İktidarın istediği, onları mevcut yerinde tutmaya hazır nesil yaratılmaya çalışılmakta.
Çağdaş norm, bilimsel, evrensel değerlerle donatılmış, kamusal ve denetlenen nitelikli eğitimi uygulamaya koyamadıktan sonra neye yarar ki?