Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
DEVLETÇİLİĞİ TERK ETTİLER ÖZELLEŞTİRMEYİ ÖVDÜLER
  • 0
  • 145
  • 27 Eylül 2020 Pazar
  • +
  • -

Sevgili dostlar,
Değerli canlar,
Bugünkü sohbetimiz;
Atatürk’ün ölümünden sonra (yaklaşık 70 yıldır) bu ülkeyi yöneten siyasi liderler toplumu ürkütmeden, sindire-sindire, yedire-yedire Atatürk’ün karma ekonomik politikası olan ‘Devletçiliği’ nasıl ortadan kaldırdılar?
Ve bunun yerine ‘Özelleştirmeyi’ nasıl monte edip, hayata geçirdiler?
Sizlerle bunun üzerine sohbet etmek istiyorum..
Ancak sizlerde şimdi haklı olarak şöyle soracaksınız;
“Yahu sen ekonominin E’sinden, siyasetin S’sinden anlamazsın; kalkmış birde bunun üzerine sohbet yapacağız” diyorsun…
Böyle düşünüyorsanız;
Doğru düşünüyorsunuz..
Gerçekten de birileri gibi ekonomiden anlasaydım;
Mal varlığımın hesabını ben değil, sizler yapardınız!…
Günümüz siyasetçilerinin anladığı siyasetten anlasaydım;
Bugün yediden-yetmişe, cümbür-cemaat beni de alkışlardınız!
Her neyse…
Ben yine yola gireyim de…
Eksiklerim olursa; siz dostlar benim eksiklerimi tamamlarsınız…
Zaten sizlerle paylaşmak istediğim bu ‘bilgi ve belgeler’ bana ait olmayıp; Arşiv kayıtlarından çıkardığım bilgilerdir.
Yani demek istiyorum ki;
Sizlerde hiç tereddüt etmeden bir başkasıyla paylaşabilirsiniz..
Ve izniniz olursa (bilmeyenler ve bilip de unutanlar için anımsatıyorum) bilenlerinde bildiği gibi 1923 Cumhuriyetin kurulduğu yıl İzmir İktisat Kongresi de yapılır..
Ve bu kongrede ‘Liberal’ ekonomik sistem kabul edilir…
Ancak alınan bu karar Mustafa Kemal Atatürk itiraz etmez..
Fakat 1929 Dünya Ekonomik Buhranı adeta imdada yetişir.
1931 yılında yapılacak kamu hizmetlerinin yüzde/51’i devlet yapacak.
Ve özel sektörde yüzde/49’unu özel sektör yapacak bir biçimde ‘Karma Ekonomik’ bir sistem uygulanmaya başlanır…
1923 yılından 1938 Atatürk’ün bu dünyadan ayrıldığı güne kadar tam 46 fabrika ve onlarca, yüzlerce üretim atölyesi ve ‘Çiftlikler’ kurulur..
Ve 1938’den sonra bu yolculuk yavaş yavaş ağırlaşır ve durur…
Demokrasi kültürü olgunlaşmadan 1946 yılında çok partili sisteme geçilir.
Daha geçilir-geçilmez Marşal yardımları yetişir…
Süt tozuydu..
Ekmeklik undu…
Balık hapıydı, balık yağıydı derken;
1948’li yıllarda bizlere kendi zeytinyağımızın zararlı olduğunu söylemeye başlarlar.
Hatta bunu türkü sözlerine dökerek;
“Zeytinyağı yiyemem aman,
Basmada fistan giyemem aman,
Senin gibi cahile ben efendim diyemem aman” türküsü bestelenmiştir.
Eeee?
‘Devletçilik’ ilkesini bırakıp ‘özelleştirmenin’ özelliği ve güzelliği hakkında siyasi liderler ne demiş birde ona bakalım…
1950 Demokrat Partinin lideri Adnan Menderes;
“Devlet tarafından kurulmuş olan, devlet işletmeleri, elverişli koşullarla özel teşebbüse devredilmelidir.
Devlet tarafından işletilen, bu nedenle de ülkede iş hacmini daraltan, hayatı pahalılaştıran devlet tekeli fabrikalarının elverişle koşullarla özel teşebbüse ve özel sermayeye devredilmesinden yanayız.”
Özelleştirmenin ağababası 24 Ocak kararlarının ekonomi ağası Turgut Özal ne diyordu;
“Devlet ticaretle uğraşamaz, basma satamaz”
Boğaz Köprüsü içinde; “Bu köprüyü bir an önce özelleştirip satacağız” diyor ve zamanı gelince de satıyordu..
50.DYP-CHP Hükümetinin başbakanı Tansu Çiller ne diyordu;
“Türkiye de KİT’ler her dört günde bir trilyon lira zarar etmektedir. Bu kurumları yıkmak zorundayız. Eğitimin önünü açmak için daha iyi daha sağlık hizmeti sunmak için buna mecburuz.
Türkiye de her şey devletin egemenliği altında.
Kendi bölgesinde son Sosyalist devleti yıkacağız.
Çocuklarınıza biz onu yıktık diyeceksiniz.”
Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı olduğunda ise 1999 yılında şöyle dile getiriyor ‘özelleştirme’ konusundaki görüşlerini;
“Türkiye şimdiye kadar özelleştirme falan yapmadı…
6 milyar liralık özelleştirme yapıldı. Bu 6 milyar dolarda masrafa gitti.
Türkiye’nin elinde 100 milyar dolarlık tesis var.
Türkiye eğer bu tesisleri özelleştiremez ise bütçesini denkleştiremez.
Devlete dayanan ekonomiye artık hayır…”
Bülent Ecevit 1999 yılında Başbakan ve Davos’ta Dünya Ekonomik Formu toplantısına giderken ekonomik görüşlerini şöyle açıklıyor;
“Turgut Özal döneminde ekonomide atılan adımlar muhteşemdi.
Yabancı sermayeyi ülkeye davet ettiğini de söyleyerek;
“Türkiye sizin için bulunmaz bir fırsattır. Bu toplantı dış sermayeye katkı için Türkiye’nin olanaklarının sergilenmesi bakımından büyük fırsattır.”
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan;
“Yatırım için dünyanın tüm girişimcileriyle tek tek ve her yerde görüşürüm. Bakanlarıma da her yerde görüşmelerini tavsiye ederim. Çünkü ben ülkeyi pazarlamakla mükellefim.”
Gazetecilere bir başka konuşmasında;
“Benim derdim ne biliyor musunuz?
Bir anonim şirket nasıl yönetiyorsa, ülkeyi öyle yönetmek…”
————–
Var mı birbirimizden farkımız?
Olamaz…
Çünkü biz aynı derenin balığıyız!
Peki, bu gidişten memnun ve mutlu muyuz?
Elbette mutluyuz..
Mutlu olmasak böyle gerine-gerine oturur muyuz!

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM