BAZEN DER VE SUSAR İNSAN

BAZEN DER VE SUSAR İNSAN

Bazen insan gündelik yaşamında iş yaparken nasıl ve nereden başlayacağını bilemez.

Bende öyleyim. ..

Bilemiyorum derken aklıma geçtiğimiz haftalarda Ordu’da işlenen cinayet geldi.Bir karış toprak yüzünden “adam ” kardeşlerini vurduktan sonra yeğenine telefon açar .

Hepsini öldürdüm.Şimdi sıra bende “der”

Yeğen; amca sakın yapma der. Ama adam kafaya sıkar gider. Bilanço 7 ölü.Bütün kardeşler   Hak yoluna uğurlanmıştır. Paylaşamadıkları babadan kalan toprak için…

Şimdi kahroluyorum .

Neden yıllarca hainlerin içimizde büyümesine izin verdik.

Yerle bir olmak için mi ?

Tam 40 yıl dile kolay. .

Neden izin verdik ,aklım almıyor .Kamu ve iş dünyasına zarar verdik.En çok üzüldüğüm nokta; Peygamber ocağı darma duman.Neden bu hainler biliniyordu da yükselmelerine  izin verildi…

Aklıma yayınlandığı zaman izleme rekorları kuran çok sevgili dostum edebiyat öğretmeni ,bu uğurda nice neferler yetiştirmiş..şiirlerinde hep sevgi temasının işlemiş.Ve bu güzel insanın Rehabilite merkezinde gazi  askerleri ziyareti sırasında ,

Komutan ve askeri  arasında geçen diyalog…İlk okuğumda da gözlerim sen olmuştu ..aranızda mutlaka okuyanlar vardır…

GÂZİ…

 

Bir hastane odası…

Vurdum kapıyı usulca!

İçerden huzur veren,

Bir ses duyuldu!

“Buyrun…” dedi,

Davet etti beni üslubunca!

 

Kesif bir ilaç kokusu!

Köşede bir yatak,

Üzerinde yarım bir adam!

Başucunda,

Ay yıldızlı şanlı bayrak!

 

Zorla da olsa gülümsedim,

Kısaca kendimden bahsettim!

Sonra iliştim yamacına,

Başladı sohbet kıvamınca!

 

Dedim; “Merhaba Mehmetçik!”

Dedi; “Sağ ol komutanım,

Hoş geldin…”

 

Dedim;

“Sen de sağ ol kardeşim,

Hoş bulduk…”

 

Toparlanmaya çalıştı!

Her hareketi saygılıca,

Ben de dokundum,

Olanca şefkatimle,

Onun mübarek omzuna!

“Rahatsız olma yiğidim” dedim,

Ve bu vesileyle,

Biraz daha yanaştım yamacına!

 

Dedim; “Nasılsın…”

Dedi; “İyiyim,

Şükür bu günlere kavuşturana!”

 

Dedim; “Nerelisin…”

Dedi; “Anadolu!”

 

Dedim; “Adın sanın?”

Dedi; “MEHMETÇİK…”

 

Dedim; “Nedir derdin?”

Dedi; “Görmüyor gözlerim,

Bir bacağım yok,

Yüzümün de yarısı eksik!

Ötesi zaten küçük şeyler,

Böyle yazılmış benim kader!”

 

Dedim ki;

“Kahramanmışsın…

Arkadaşlarını kollamışsın!

En önden fırlamışsın!

Ve basmışsın bir mayına!

Ne vakit, nerde oldu,

Hadi söyle bana!”

 

Dedi; “Cudi, Gabar, Köroğlu,

Ya da Allahûekber!

Hangi dağda, ne vakit,

Ne fark eder?

Göz, bacak ya da yüz,

Nedir ki komutanım?

Vatan istedi,

Düşünmedim bile verdim gitti…”

 

Dedim; “Bir ihtiyacın?”

Dedi; “Sağlığın!”

Dedim; “Paran pulun?”

Dedi; “O da ne,

Kâğıt parçası mı?”

Dedim;

“Ya yaşadıklarının vebali?”

Dedi; “O ayrı…

Ahrette görülecek onun hesabı!”

 

Konuştukça konuştu,

Döktü olanca içini!

Her hecesi zârifçe,

Her kelimesi efendice!

Ve dokundu her cümlesi,

Gelip de zülf-ü yâre!

Parçaladı yüreğimi,

Baştan sona pâre pâre!

 

Dedim ki en nihayet,

“Yazabilir miyim bunları,

Anlatabilir miyim dostlarıma?”

 

Dedi, “Yaz komutanım, anlat!

Bilen var bilmeyen var!

Gören var, görmeyen var!

Onlar da öğrensinler!

Vatan nedir ezberlesinler!

Ama verme adımı,

Söyleme memleketimi!

Kibirleniyor sanırlar,

Mahcup ederler beni,

Utandırırlar…”

 

“Peki yiğidim” dedim,

“Öyle olsun madem,

Hoşça kal…”

 

Dedi; “Güle güle, komutanım,

Sen de hoşça kal…”

 

Tam kapıdan,

Çıkmak üzereydim!

Son bir soluk,

Son bir feryatla,

Sesleniverdi ardımdan!

 

“Komutanım,

Selam söyle tertiplerime,

Sakın kaçtım falan sanmasınlar!

İyileşeceğim tez zamanda,

Döneceğim yine kışlama,

Arkadaşlarımın arasına!

 

Söyle onlara,

Beni hiç unutmasınlar…”

 

Erhan Altunok

Türk Silahlı Kuvvetleri,

Rehabilitasyon Merkezi

Ankara

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?