AZ ÇALIŞIP ÇOK KAZANAN ÖĞRETMENLER

AZ ÇALIŞIP ÇOK KAZANAN ÖĞRETMENLER

Yaz tatili sona erdi, öğretmenler 1 Eylül itibariyle görevlerinin başına döndüler.

İki hafta sürecek seminer sonunda, okullar açıldığında ders başı yapacaklar.

Yıllardır öğretim yılı başı ve sonunda yapılan, adına seminer çalışması konulan bu çalışmalarda, öğrenilen bir husus bulunmadığından yasak savmadan öteye geçememekte.

Öğretmenleri bir araya topla, görev verilen kişi tarafından belirlenmiş konuları anlat hepsi bu kadar.

Anlatanlar yetersiz, katılımcılar da isteksiz olunca alan da, satan da hoşnut değiller.

Seminer çalışmaları sona erip okullar açıldığındaki ilk hafta tüm yetkililer parlak vaatlerle öğretmen, öğrenci, velilere seslenecek ve herkes kendi yoluna devam edecek.

Tıpkı yıllardır yapıldığı gibi.

Sonuç mu? Her zaman olduğu gibi elde var sıfır olacak.

Mesleğin kutsallığı, verilen olanaklardan uzun uzadıya söz edilecek, öğretmenlerin yeterli maaş alamadıkları, eskilere oranla düzeltildiği ama yeterli olmadığı anlatılacak.

Hatırlayalım.

İki dönem önce bakanlık yapan kişi, “…öğretmenler ilköğretimde 870, ortaöğretimde 756 saat okulda bulunmakta, OECD ülkelerinde ise ilköğretimde 1182, ortaöğretimde 1137 saat, ülkemizde öğretmenlerin çalışma saatlerinin OECD ortalamasının altında..”, dönemin başbakanı ise, “…öğretmenler az çalışıp daha fazla tatil yapıyorlar ve diğer memurlardan fazla kazanıyorlar, haftada 15 saatin üzerinde derse girerlerse ücretini alıyorlar…” demişlerdi.

Yıllardır bu bakış açısı hiç değişmedi.

Eğitimin, bir ülkenin var olma durumu olduğunu kavrayamadığımız gibi, öğretmeni de bir türlü tanıyamadık.

Eğer tanımış olsaydık, onları az çalışıp, çok maaş almakla suçlamazdık.

Öğretmenlik, sadece sınıfa girdiği ve çıktığı süreyle ölçülemez.

Devlet ve vatandaş olarak birinci önceliğimizin eğitim ve en etkili öğesi olan öğretmen olduğunu anlayamadık.

Ve öğretmenler hak ettikleri maaşı bir türlü alamadılar.

Bırakın vatandaşı, en üst düzeydeki yetkililer dahi, öğretmenlerin sadece derse girip çıktıklarını, uzun süre tatil yaptıklarını zannetmekte, yaz ve diğer tatiller hep göze batmakta.

Öğretmenlerin eğitim öğretim saatleri dışında da çalıştığını kimse görmemekte.

Ders için yapılan hazırlık süreci, sınav ve ödevlerin değerlendirilmesi, zümre toplantıları gibi görülmeyen görevlerinden kimse söz etmemekte.

Ek ders ücretini sınıf öğretmenleri düzenli olarak, dal öğretmenleri ise, maaş karşılığı girdikleri saat dışındaki ders sayıları kadar alabilmekte.

Bilinmesi gereken bu ücretlerin hiçbir zaman yeterli olmadığıdır.

Ülkemizde bir öğretmen aylık ortalama 2800 Tl.(sözü edilen ders ücretleri de dahil), Avrupa Birliği ülkelerinde ise en düşük 9000 Tl. maaş almakta.

Öğretmenlerin az çalışıp çok kazandığı düşüncesinde olanlar, günde sadece iki saat görev yapıp, onlardan daha fazla maaş alan imamlara ne derler acaba?

Ya da, ne görev yaptığını, varlık nedenini bir türlü anlayamadığım Belediye Zabıta Memurlarının öğretmenlerden 1000 Tl daha fazla maaş aldıklarından haberiniz var mı?

Aynı mantıkla baktığımızda, milletvekilleri Meclis’e kaç saat gelmekte?

Örnekleri çoğaltabiliriz.

Öğretmenler aldıkları maaşı hak etmiyorlar düşüncesinde olanlar ne dersiniz?

Öğretmen, “benim maaşım bu, günümüz koşullarında aldığımın karşılığını 20 günde veriyorum, kalan 10 günü ise devlete bedava çalışıyorum…” düşüncesinde değil.

Tüm olumsuzluklara karşın görevinin gereğini yerine getirmeye çaba göstermekte.

Öğretmenleri diğer meslek gruplarıyla kıyaslamak mümkün değildir.

Her mesleğin kendine özgü özelliği, çalışma koşulları bulunmakta.

Ancak, öğretmenler daha farklı ve özeldir.

Gelişmiş ülkelerin eğitim sistemleri incelendiğinde öğretmene verilen değer ile kalkınmışlık arasındaki bağ görülecektir.

Bir ülke eğitime, bilime, öğretmenine ne kadar değer veriyorsa, o ülke o kadar ileride, tersi durumda ise o kadar geridedir.

Öğretmen mutsuz ise toplumun mutlu olmasını beklemek hayal olacaktır.

Ülkemizin kurucusu Atatürk, ‘Paşam vekil maaşlarını düzenleyeceğiz, ne kadar verelim?’ sorusuna, ‘öğretmen maaşını geçmesin’ demişti.

Üzücü olan ise, son dönemlerde öğretmenlerin varlık nedenleri ve ayrıcalıklarının farkında olmadan, kendilerini 657 sayılı yasaya bağlı düz memur zannetmeleridir.

Atatürk der ki, “Dünyanın her tarafında öğretmenler insan topluluğunun en özverili ve saygıdeğer unsurlarıdır.”

 

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?