“Benim düşmanlarıma dost olan kimse, benimde düşmanımdır. İstediği kadar dostluk iddiasında bulunsa bile.” (Hz. Ali)
ABD’nin süper emperyalist bir ülke olduğunda kimsenin şüphesi yok.
ABD, BM Güvenlik Konseyi’nin (ABD, Rusya, İngiltere, Çin, Fransa) 5 daimi üyesinden biri…
ABD, bir NATO üyesi ve Türkiye’nin sözde müttefiki…
NATO, üye devletlerin birbirlerini koruruma ve kollamak adına (sözde) savunma amacı ile kurulmuş olan bir teşkilat…
ABD, Türkiye düşmanı terör örgütlerini (PKK/PYD, FETÖ) önceleri gizliden gizliye desteklerken son aylarda açıktan açığa, göstere göstere desteklemekte bir beis görmüyor… Bu nasıl müttefiklik, bu nasıl bir NATO üyeliğidir?
ABD, himayesine aldığı FETÖ elebaşını iade etmediği gibi, Erdoğan’ın korumalarını tutuluyor, eski bakan Çağlayan hakkında tutuklama kararı çıkartıyor… Türkiye’ye karşı tahrik edici, diplomatik nezaket dışı diş gösterme hamleleri yapıyor!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Zafer Çağlayan hakkındaki soruşturmayı Türkiye Cumuriyeti Devletine’ne yönelikbir adım olarak gördüğünü ve “Bu işlerin arkasından çok pis kokular geldidiğini” söylüyor.
***
ABD’nin bu tavrı, açıkça bir rahatsızlığın, bir kaşıntının alametidir. Bu kaşıntının önemli bir sebebi olmalı… Ama ne?
Muhtemelen Türkiye ve Erdoğan, ABD’nin Ortadoğu’daki politikalarına yardım etmiyor…
Anlaşılan o ki ABD, Erdoğan’ı “kukla yöneticiler” gibi kullanamıyor, kontrol altında tutamıyor!
Ya da Türkiye’de başarılı olamayan FETÖ, ABD yönetime sızmış olmalı ki, ABD üzerinden Türkiye’ye ve Erdoğan’a saldırıyor!
***
ABD, bir Hollanda ve Almanya değildir.
ABD süper emperyalist bir ülke olsa da, emellerini dünyada nice ülkelerde kukla yöneticiler eliyle perde arkasından gerçekleştirmektedir.
ABD, dünyada dökülen kan ve gözyaşlarının baş sorumlusudur.
ABD’nin desteği olmamış olsaydı ne Suriye’de Esad ve Mısır’da Sisi halkına, ne de İsrail Filistinlere ve Myanmar Arakanlılara zulmedemezdi.
***
Ne gariptir ki, ABD’nin Erdoğan şahsında Türkiye düşmanlığı çok bariz olmasına rağmen, böyle bir durum karşısında ABD’ye tepki göstermesi gereken muhalefet ve bazı şer odaklarının sözcüsü basın, hala Erdoğan düşmanlığı yapmaya devam ediyorlar.
Demek ki, bazılarının nazarında Erdoğan düşmanlığı ve Erdoğan hazımsızlığı; Türkiye düşmanlarına dost olmayı gerektiriyor!
***
Hâsılı kelam:
– Bu kritik süreçte, şahsiyetli genel bir dış politikanın yanında, Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu başta olmak üzere bugüne kadar dış politikada, özellikle ABD üzerinde ihtisaslaşmış dış politika uzmanlarıyla müştereken “ABD’ye mahsus özel bir dış politika” geliştirilmelidir.
– İç politikada kullanılan muhalefet üslubu ve parti taassubu dış politika mevzuubahis olduğunda terk edilmelidir.
– Bu süreçte, özellikle Sayın Erdoğan parti genel başkanı sıfatını değil, Cumhurbaşkanı sıfatını öne çıkartarak muhalefete karşı sert üslubunu yumuşatmalı, hatta tamamen terk etmelidir.
– Bu süreçte, herkes ve herkesim; sıkılan yumruklarını açmalı, millî birlik ve beraberlik duygularıyla kucaklaşmalıdır.
“İnsanı ateş değil, kendi gafleti yakar. Herkeste kusur görür, kendisine kör bakar. Neye nasıl bakarsan, o da sana öyle bakar.” (Hz. Mevlâna)
Vesselam…